Ver elini karlı dağlar aşalım İstanbul...

186 6 0
                                    

Alınan bir sürü yeni kıyafetler, nevresim takımları ev eşyaları bir sürü yeni kokan kitaplar...

İngilizce kazandığım bir bölümün muafiyet sınavına girip başarıyla geçmiş ve 1. sınıfa kaydımı yaptırmıştık.  Memleketim olan Muğla'dan İstanbul'a gelmiş Beşiktaş'ta çatı katı teraslı Amerikan mutfaklı 2+1 gibi görünen ama 1,5+1 olan bir daire tutmuştuk. Yurtlarda yapamazdım ben tabiatıma tersti. Ah annem canım annem " Zafer neden yurtta kalmıyor benim içim öyle çok daha rahat edecek sanki evde yan odada uyuyor gibi hissedeceğim" dediyse de babam " Zeynep benim kızım oralarda yapamaz sende biliyorsun bunu lütfen sorun haline getirmeyelim." demiş ve biz kazanmıştık. Zafer-Sine ONAN :1  Zeynep ONAN : 0. :) 

Evet evet arkadaşlar Zeynebim benim güzel boncuk gözlü naif kalpli annem. Ah bide Volkan vardı tabi benim konsantre halim. Erkek kardeşim. Kardeşten öte canavar diyebiliriz. Onun yüzünden ailem İstanbul'a yerleşemiyordu. Volkan babam gibi asker olmayı seçmiş Kuleli Askeri Lisesini kazanmış ama daha ilk senesinde  askeri disipline dayanamayarak babamı yüklü bir tazminat ödemeye mahkum bırakıp Muğla'da Anadolu lisesine kaydını aldırmıştı. Volkan canım benim, canım kardeşim hemen atıldı söze annemi destekler nitelikte "Ya baba şimdi kız başına İstanbul da zor olmayacak mı ablam için ev, okul, dersler falan acaba yurtta mı kalsa?" Gıcık kardeşler kontenjanı Allah'tan tek kişiydi bizim ailede yoksa düşünsenize Volkan'dan bi kaç tane daha.. Ahahha Volkanlarca off kötü çok kötü...Hayali bile kötü ya o derece.

******


Okulun ilk günüydü... Eylül ayı severim eylülü. Babam bırakmıştı o gün beni okula üzerime dar siyah bir jean onun üzerine beyaz üzerine siyah çizgileri olan bi t-shirt, ayakkabı olarakta siyah beyaz Vanslarımı geçirmiş en sevdiğim aksesuar olan şapkalarımdan da siyah fötr takmıştım. Makyajı fazla sevmem ben. Benim için makyaj demek ruj demekti. Ruj demek ise kırmızı demekti bu kadar yani... Bol, büyük, siyah deri çantama doluşturduğum bir kaç parça eşyamıda alıp yuvarlak John Lennon gözlüklerimi takıp çıktım evden.

Babam okula bırakıp annem ve kardeşimle beraber o gün memlekete dönmeden önce küçük bir İstanbul turu atmak istemişti. Dönmeleri gerekiyordu. Çünkü bizim konsantreninde yeni okulunda ilk günüydü ve okul olaylarında sicili biraz bozuk olduğundan babam kesinlikle yakasını bırakmayacağa benziyordu. Okula attığım ilk adımda sıcacık olmuştu kalbim. Isını vermiştim hemen canım okuluma... Eyyy bre Boğaziçi demiştim Cem Yılmaz repliği olarak bide kocaman sırıtmıştım... Şimdi 32 yaşımdaki ben 19 yaşımdaki Sine'ye selam gönderiyorum bu satırları yazarken. Olacak olanlar, ilerisi kötü, karanlık Sine... Olacak olanları bildiğimden diyorum ki sana; değil o okulun kapısından adım atmayı o şehre adım atma... Verdiği eli tutma İstanbul'un çünkü olmadı aşamadınız o karlı dağları...

SİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin