Prologue

6.4K 408 349
                                    

"Duydun mu? Yiling Laozu ölmüş."

"Xiong-zhang, Wei Ying... o..."

"Üzgünüm, Wangji. Yili-Wei-gongzi öldü."

Lan Wangji'nin dünyasındaki tek ışık sönmüştü. Biliyordu ki umutları boşunaydı. Ve yine biliyordu ki hayal kurmak için boşa çaba sarf ediyordu.

Wei Ying'inin geri döneceğini düşünmeye cesaret edişinin bile boş olduğunu biliyordu. Kuruntu yapmadığını da biliyordu. Gereksiz bir umuda kapılmadığını biliyordu. Wei Ying'in, imzası haline gelen, o güneş gibi parlayan gülümseyişiyle buralardan uzakta bir yerlerde olduğunu ve Lan Wangji'nin onu bulmasını beklediğini biliyordu.

"Hayır."

"Wangji..."

"Çık lütfen." Lan Wangji abisinin sözünü kesti sertçe. Ama Lan Xichen kardeşini aletleriyle baş başa bırakıp gitmekten daha iyisini bildiğinden kıpırdamadı.

"Wangji, dinlenmen gerek. Sırtın-"

"İyiyim ben."

İyi falan değildi. O... o hiçbir şey hissetmiyordu. Boşluktaydı, hayatının her bir parçası emiliyormuş gibiydi.

Lan Xichen, Wei Wuxian'ın ölüm haberini patlattığında dünyası da onunla birlikte ölmüştü. Sırtındaki otuz üç kırbaç darbesiyle Yiling'e gitmiş ve Mezar Tepe'ye uzanan yola tırmanmıştı acıyla. Hayır hayır; tekrar düşündü, o an kalbinin acısının yanında sırtının ağrısı hiçbir şeydi. Şeytan Yatıştırma Mağarası'na adımladı. Anıları selmişçesine hafızasına akın etti.

Wei Wuxian'ın nerede ne yapacağını canlı bir şekilde hayal edebiliyordu. Tılsımlarla uğraşıp çeşitli şekilleri tasarlar, mühürlerle uğraşır ve diyagramlar çizerdi. Wei Wuxian kendi çapında zeki biriydi ve kimse bunun aksini iddia edemezdi. Bazı şeyleri-her şeyi ardında bırakması gerekmişti. Lan Wangji kendini mağaranın tamamını karış karış gezerken buldu. Mağaranın gizli köşesine ulaştığında nihayet dizleri pes etti. Yere düştü, elleriyle yüzünü kapatıyordu. Nadiren duyulabilen hıçkırık sesleri yankılanıyordu boş ve ıssız mağarada. Gözyaşları kontrolsüzce düşmeye başladı. Durdurma çabaları hiçbir işe yaramamıştı.

Lan Wangji Sessiz Oda'da dizinde uzanan çocukla birlikte oturuyordu.

"Wangji, büyük bir sorumluluk aldığının farkındasın değil mi? Shufu'yu ikna etmek hiç de kolay olmayacak." Lan Wangji, abisinden de iyi biliyordu bunu ama sesini çıkartmadı. Lan Xichen'in yüzüne bütün kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazlasını yapan bir ifadeyle bakıyordu. "...Umarım kararın ne olursa olsun arkanda durup seni destekleyeceğimi biliyorsundur."

"Teşekkür ederim, Xiong-zhang."

Lan Xichen tavsiye etti; "Çocuğun dinlenmesi gerek, Wangji. Ve sen de dinlenmelisin." Lan Wangji sırtındaki yaraları kast ettiğini biliyordu.

"Mn."

"İyi geceler, Wangji."

Lan Wangji, abisi arkasını dönerken başını eğdi. Kendisini dizinde uyuyan çocukla bırakıp Sessiz Oda'dan çıkmıştı. A-Yuan'ı, uyuyan çocuk, kucaklayıp yatağa yatırdı. Battaniyeyi de üstüne çekti. O hareketle çocuk yattığı yerden hafifçe kalkmıştı.

"Sana güzelce bakılacağından hiç şüphen olmasın. Tatlı rüyalar, A-Yuan."

"İyi geceler, zengin gege." diye mırıldandı uykulu oğlan.

Lan Wangji, A-Yuan'ın iyice uyuduğundan emin olduktan sonra çalıştığı tarafa adımlayıp Sessiz Oda'nın zemininin altındaki bölmeyi açtı. İçinde birkaç şey vardı-kalbine yakın tuttuğu şeyler; üç şişe İmparator'un Gülüşü, Kütüphane Köşkü'nde Budist kutsal kitaplarını okurken eskize çizilmiş resmi, eğri büğrü bir yazıyla buruşuk parşömen kağıdın üzerine yazılmış Gusu Lan kuralları, kırmızı bir kurdele ve bir defter.

İmparator'un Gülüşü'nü açıp kokladı bölmeye tekrar koymadan önce.

Omuzlarına yüklenen sorumluluğun elbette farkındaydı. Lan Qiren'i bu -Wen Klanı'na mensup olan- çocuğu klana Lan Wangji'nin oğlu olarak sokmaya ikna etmenin kolay olmayacağını biliyordu. Ama... o Wei Ying'in son hatırasıydı. Üzerine titremek, hazine gibi bakmak zorundaydı. Lan Wangji abisinin de acı içinde olduğunu görmüştü ve bu onu daha kötü hissettiriyordu. Bir başkasına acı çektirmek en son isteyeceği şeydi. Etrafındakilerin de onun çektiği acılardan muzdarip olduğunu biliyordu. Ne kadar acıttığını biliyordu, birinin hayatının nasıl parçalara ayrıldığını biliyordu. Birinin ruhunu nasıl öldürdüğünü biliyordu.

Henüz iki haftadır birlikte olmalarına rağmen A-Yuan'ı şimdiden özlemişti. Ertesi gün, Lan Wangji kendini Soğuk Kaynak'ta tecrit edecekti. Sözde işlediği 'günah'ları ve yaptığı 'hata'ları anlaması için. Ama yaptığı hiçbir şeyden pişman değildi. Daimi pişman olduğu tek şey Wuxian'a güvenmemek, onun yanında olmamak, onu korumamak, onu sevememekti.

Sevgili Wei Ying, bugün iyi misin?

--------

Hazır ilk bölümdeyken kısa bir not yazmak istedim. Okuduğunuz ve okuyacaklarınızın bazı kısımları birebir çeviri olmadı. Yani tabii ki cümlenin anlamını, yapısını yahut kullanılan kelimeleri değiştirmedim ama duyguyu en iyi şekilde yansıtmaya çalıştığımdan gereken yerde ufak eklemeler yaptım. Demek istediğim, yer yer farklılıklar olabilir.

Dear Wei Ying, [Türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin