Be Sick

11.5K 530 1K
                                    


Saat tam 08.00 olduğunda Bay Styles'ın kahvesini alıp odaya gittim ama yoktu. Geleceğini biliyordum ve bu yüzden kahvesini koyup çıktım odadan.

Masama gittiğimde üzerinde turuncu bir post-it kağıt yapıştırılmış kahveyi görünce şaşırdım. Yanında da bir kese kağıdı vardı. 

Dün için çok üzgünüm Do. Kahvaltı yapmadığını biliyorum lütfen bunları ye ve toplantı salonuna gel.
-Harold.

Yine emirler veriyordu, ne hoş! Ama şu an patronum olduğunu unutmamalıydım ve dediğini yapmalıydım. Bundan sonra başka bir şey olmasına izin vermeyecektim zaten.

Paketi açınca gördüğüm vişneli çörek gülümsememe sebep oldu. Nereden bilebilirdi ki favorimi? Gerçi o iyi bir gözlemciydi. Bana kahve alması ki onu da nasıl içtiğimi bilmesine şaşırmadan çöreği yemeye başladım ve ne kadar aç olduğumu fark ettim.

Toplantı salonuna girdiğimde Harry, projeksiyon makinesinin önünde birkaç kişiyle sohbet ediyordu. Bana baktı ve adeta gözleriyle baştan aşağı süzdü. Üzerime tam oturan beyaz gömlek ve altıma giydiğim siyah kalem etek ile oldukça toplantı havasındaydım. Dağınık bir şekilde topladığım saçlarım da gayet uygundu. Mükemmel bir makyaj da tüm gece ağladığımı kapatmaya yetmişti. Topuklularımın akşama kadar canıma okuyacağını bilsem de dayanmak zorundaydım.

Yanına gitmem gerekiyordu, ben onun asistanıydım. En kötüsü de buydu sanırım. Dün en iyisi olarak gördüğüm bu olay şu an en kötüsüydü.

"Günaydın Bay Styles, size de günaydın Bay Bennet."

"Günaydın Bayan Morrison." Isaac adeta şakıyarak konuştu. Bu adam her gördüğümde gülüyordu, Bay Styles'ın aksine.

"Size de günaydın." Harry'nin Mahcubiyeti gözlerinden okunurken asla yüzünde bir ifade yoktu. Patron rolündeki Styles buydu işte. İki gün önceki konuşmamız aklıma gelince kalbim hüzünle doldu. Bir günde geldiğimiz durum kalbimi sıkıştırırken Isaac izin isteyip yerine geçti.

"Kahve ve çörek için teşekkürler Bay Styles." Gayet soğuk ve resmi bir dille söyledim.

"Yemiş olmana sevindim."

"Patronların dediği yapılır, yoksa kötü şeyler olabilir." Laf sokmak biraz daha iyi hissetmeme sebep olmuştu. Bunun üzerine yüzünde oluşan gülümseme ise sinirimi artırmıştı.

"Sana en son zarar verecek kişiyim Dora." dedi fısıltıyla.

"Ahh öyle mi Bay Styles?" Kollarımı bağlayıp sol kolumu işaret ettim. Gözlerini bir süre kapattı ve derin bir iç çekip açtı.

"Yemin ederim o bir hataydı Dora. Özür dilerim. Kendimi affettirmek için ne yapabilirim?"

"Sadece patronum olmaya devam edin." dedim sadece kelimesini vurgulayarak.

"Misafirlerimizi karşılamam gerek." Bir şey demesine dahi müsaade etmedim.

"Sunumu sen yapacaksın." Cümlesiyle gözlerimi kocaman açtım.

"Bu, projenin sunumu Bay Styles tehlikeye atamazsınız." Kalbim çarpıyordu, sunum sular seller gibi ezberimde olsa da sunumu yapan kişi ben olamazdım, heyecandan bayılabilirdim.

"Tehlikeye atmıyorum, kurtarıyorum Dora. Eğer ben yaparsam o gerzek Japonların en ufak bir lafında projeyi çöpe atacağıma eminim. Şu an hiçbir şeyi umursamıyorum siktiğimin projesi de buna dahil." Belliydi umursamazlığı, gözlerinden okunuyordu. Bu proje gelecek senenin gelirinin yarısı demekti bunu yapmasına izin veremezdim.

The Boss | Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin