Fight

4.8K 277 1.3K
                                    

Sınır:130 oy + 800 yorum

DORA

Sabah kahvaltı için aşağıya indiğimde annem de babam da kafasını bana çevirmiş, merdivenin köşesine bıraktığım valize bakıyorlardı. Onların yanına gülümseyerek gittim ve ikisinin de yanağına birer öpücük kondurduktan sonra masadaki yerime oturdum.

"Gidiyor musun Dora?" Sorusu annemden gelirken babam elimin üzerine elini koyup tuttu.

"Sanırım tatilin bitti, düşünme evreni tamamlamana sevindim." dedi gülümseyerek. Tam ona bunu nereden bildiğini soracaktım ki duvarlarımızın fazla ince olduğunu hatırlayınca vazgeçtim. Muhtemelen ağlamalarımı duymuş ve halimden anlamıştı.

"Evet, artık gitsem iyi olur. İşleri çok aksattım hem." Babam memnun bir şekilde başını salladı. Annem dudaklarını büktüğünde ona tekrar geleceğimi yaklaşık on kez söyleyip inandırmaya çalıştım. Kahvaltımız bittikten sonra da babamdan beni havaalanına bırakmasını rica ettim ve neyse ki işi olmadığı için bunu hemen kabul etti. Taksiyle uğraşmaktan nefret ediyordum.

Havaalanına geldiğimizde babamla vedalaştım ve bekleme salonuna doğru ilerleyip vakit dolana kadar oturmaya karar verdim. Biraz erken gelmiş olabilirdim ama önemli değildi. Oturduğum bu koltuklar bana bir an Styles Holding'te çalışmak için İtalya'dan ayrıldığım zamanı hatırlattı. Arkamda duran bir ailem olmamış, aksine gitmemem için diretmişler ve hatta Nicolas'ı öne sürüp ona bunu yapmamam gerektiği ile ilgili konuşmuşlardı.

Nic'e destek çıkmaları ve söylediği kaba sözlerde haklı olduğunu dile getirmeleri gerçekten gurur kırıcıydı. Bu koltuklarda otururken hem sinirli hem de üzüntülüydüm ve dakikalarca gözyaşı dökmüştüm. Ama hepsi Londra'ya gidene kadardı. Uçaktan indiğim an ciğerlerim Londra'nın havası ile dolunca bir anda rahatlama hissetmiştim. Bu sanki kaderime yürümek gibiydi.

Harry ile tanışmamız, onun en uzun süreli asistanı olmam ve sonra sevgili olmamız... Sanki tüm bunların olması gerekiyordu ve Tanrı bizim bunları yaşamamız için önümüze sürekli birbirimize çıkacak şeyler koyuyordu.

Harry ile bu durumda olacağımızı asla tahmin etmezdim. Evet o ultra yakışıklı ve seksi bir adam olabilirdi ama benim patronumdu. Onun hakkında böyl- Hadi ama adamı düşünerek kendini tatmin ettiğin zamanları ne kadar da çabuk unuttun! dedi iç sesim ki ben her ne kadar bu sesin ağzının ortasına geçirmek istesem de haklıydı.

Sonrasında Harry ile başlayan ilişkimiz, başlarda ne olduğumuzu kendimize bile açıklayamayışımız ve ardından tam olarak bir çift olmamız ise gerçekten rüya gibiydi. Harry sert bir adamdı, hem normal yaşantısında hem de yatak- Lanet olsun neden aklım sürekli böyle şeylere gidiyordu? Bir an önce kendime çeki düzen vermeliydim yoksa onu görür görmez üzerine atlayacaktım. Bunları düşününce sırıttım ve biletimi kontrol ettirmek için ilerledim.

Uçakta biraz telefonumla uğraştıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım. Zaten kısa bir süre sonra Londra'da olurduk.

Üzerimdeki beyaz tenis eteğimin pilelerini düzeltip üzerine giydiğim beyaz lacoste tişörtümü eteğimin içine sokuşturdum. Aynadan at kuyruğu yaptığım saçlarıma baktım ve bunun iyi bir seçim olup olmadığını sorguladığım sırada tıklatılan kapıya dönüp gelmesini söyledim. Karşımda gördüğüm yeşil gözlü çocuğa sırıtırken onun beni baştan aşağıya süzmesi henüz bitmemişti.

The Boss | Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin