Jimin dudaklarında hissettiği sıcaklıkla gözlerini açtığında bu sıcaklığın Taehyung'un dudaklarının onunkilere değişinden geldiğini anladı ve gülümsedi.
"Beni her zaman böyle güzel uyandıracağına söz vereceksen seninle evlenmeyi düşünebilirim."
"Ömrümün sonuna kadar seni böyle güzel şekillerde uyandıracağım Bay Jimin!"
Jimin kıkırdayarak Taehyung'u öptü. Sonra etrafına baktığında küçük bir sahil kasabasına geldiklerini gördü.
"Burası neresi TaeTae?"
"Seni doğduğum kasabanın güz festivaline getirdim."
"Burası senin doğduğun yer mi?"
"Belki biraz saçma geliyor olabilir biliyorum, senin doğum gününde benim memleketime gelmek falan ama senin bu tarz festivallerden hoşlandığını bildiğim için-"
"Hey, Taehyung. Senin doğduğun kasabada bir güz festivaline katılmak... Benim için çok anlamlı ve güzel. Teşekkür ederim benim yakışıklı sevgilim."
Son cümleyle Taehyung şiddetli bir şekilde öksürmeye başladı ve Jimin'de kahkaha atmaya.
"Noldu? Utandın mı Taehyung-shii?"
"Ne dediğini pek anlayamadım tekrar mı etsen acaba?"
"Şey demiştim, teşekkür ederim benim yakışıklı sevgilimm!"
Taehyung dudağını ısırıp Jimin'in üstüne çıktı. Onu iki kolunu kullanarak kapıyla arasına aldı. Aralarındaki mesafe çok azdı. Jimin yarım yamalak bir sırıtışla nefes nefese Tae'nin gözlerinin içine bakıyordu. Taehyung ise Jimin'in dolgun dudaklarına odaklanmıştı. (Aklından neler geçtiğini hayal gücünüze bırakıyorum.)
"Onları öpmek mi istiyorsun ha sevgilim? Aklında daha fazlası varmış gibi duruyor gerçi." dedi Jimin parmağını Taehyung'un karın kaslarında gezdirirken.
"Yaramazlık yapıyorsun Jimin." dedi Taehyung tahrik edici ve alçak bir ses tonuyla.
"Öyle mi yapıyorum?"
Taehyung yavaşça Jimin'in dudaklarına doğru yaklaştı ancak son anda teğet geçerek Jimin'in boynuna ulaştı. Burnunu hafifçe sürttüğündeyse Jimin'in nefesi kesildi.
"Çok güzel kokuyorsun."
Jimin boynunda Taehyung'un sıcak nefesini hissettiğindeyse irkildi. Yüzündeki gülümseme yok olmuştu.
Taehyung yavaşça geri çekilip Jimin'in yüz ifadesini gördüğünde sırıttı.
"İnelim hadi. 9'da kapatıyorlar standları."
Jimin ise sadece başını salladı. Daha demin yaşadıkları başını döndürmüştü. Taehyung etkisi diye bir şey vardı ve bu... Anlatılamayacak kadar fena bir etkiydi.
Arabadan inip kasabanın hareketli kısmına doğru denizin kıyısından yürümeye başladılar. Taehyung Jimin'in beline sarıldı ve o şekilde yürüdüler.
Taehyung'un dokunduğu her yer alev alev yanıyordu. Dokunuşları hem nazik hem vahşiydi ve bu Taehyung etkisine sebep olan şeylerden biriydi.
Sonunda festivale ulaştıklarında Taehyung eliyle bir kadına selam verdi. 40'lı yaşlarında ama oldukça güzel bir kadındı.
"Taehyung-aah!?" dedi kadın şaşkınlık ve sevinçle.
"Hey, Taehee hala nasılsın?" dedi Taehyung nazik ve mahçup bir ses tonuyla.
"Ahh, seni gördüm ya çok iyiyim canım benim. Noldu hangi rüzgar attı seni buraya? Festivale mi geldin yoksa? Ahahahah, son olanlardan sonra kasabaya bile uğramadın festivale geldiğini düşünmek saçmalık olur."
"Aslında, festivale geldim. Bugün, özel bir gün. Jimin'in -eliyle Jimin'i işaret ederek- doğum günü. Böyle eski tarz festivaller çok hoşuna gider. Benim de tek bildiğim burdaki olduğunda buraya getirdim onu."
Taehee dikkat ve hafif bir tebessümle Tae'yi dinledi.
"Ah, Taehyung'u bu kasabaya döndürebildiğine göre onun için fazlasıyla değerli olmalısın Jimin. Ben Kim Taehee, Taehyung'un halasıyım."
"Çok memnun oldum efendim." dedi Jimin saygısını göstermek için eğilirken.
"Bu arada, doğum günün kutlu olsun."
"Teşekkürler efendim."
"Güzelce eğlenin. Ve Taehani, 13. standa gitmeyin."
Jimin bir Taehyung'a bir Taehee halaya baktı. Neden 13. standa gitmiyorlardı? Bu kasabada ne olmuştu ki? Taehyung'un asla geri dönmek istemeyeceği ne olmuş olabilirdi?
"Anladım. Sonra konuşuruz."
"Umarım Jimin ile de daha fazla vakit geçirebiliriz."
"Eğer Jimin de isterse neden olmasın hala."
"İsterim tabii ki."
Vedalaştıktan sonra festivalin içine doğru girdiler.
"Ee ne yapmak istersiniz Bay Jimin? Beyaz atlı prens Taehyungunuz emrinizde."
"Biraz klişe şeyler yapmak istiyorum. Şu balon vurma oyunu gibi mesela ya da pamuk şeker yiyip dönme dolaba binmek gibi."
"Hepsini yapacağımıza emin olabilirsiniz Bay Jimin."
Jimin kıkırdayarak "Şöyle seslenme bana TaeTae!" dedi.
Beraber tüm standları gezdiler -13. stand hariç- ve pamuk şeker yiyerek dönme dolaba bindiler. Jimin'in elinde iki koca peluş ayı birkaç tane de küçük peluş hayvan vardı.
Standlar yavaş yavaş kapanmaya başlarken arabaya doğru dönmeye başladılar.
"Taehyung-ahh! Çok güzeldi bugün. Teşekkür ederim."
"Teşekkür etmene gerek yok, gülümsesen yeter."
Jimin durdu ve dönüp Taehyung'a şapşal şapşal gülümsedi Taehyung tam onun gülümseyen dudaklarını öpecekken Jimin ağzını kocaman açıp esnedi.
Taehyung'un şok olmuş ifadesini görünce ise gülmeye başladı.
"Ayıp değil mi bu yaptığın ChimChim?"
"Uykum geldi yoruldum ne yapayım TaeTae!"
"Bir şey demedim ya tamam. Ver onları bana yorgunsun zaten."
"Hayır demem."
Arabaya ulaştıklarında Taehyung biraz ileriden onları izleyen birini gördü.
"Hey Jimin-ah sen arkaya uzan ben iki dakikaya geliyorum."
"Nereye?"
"Taehee halayla konuşup geleceğim."
"Ah, peki. Gelmek isterdim ama fazla uykum var."
Taehyung tebessüm ederek arka koltuğa uzanan Jimin'in üstünü örtüp kapıyı kapattı.
Derin bir nefes alarak o birine doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz: Gerçek Hayat - Vmin - [TAMAMLANDI ✔️]
Fiksi PenggemarDengesiz kitabının ikincisi. İlk kitabı okumadıysanız önce onu okumanızı tavsiye ederim. Jimin komadan uyandıktan sonra her şey daha mı güzel olacaktı? Sanırım bunu okumadan asla bilemeyeceksiniz.