Onsuz yaşayamıyorum

355 28 53
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler ♡

“Şimdi nereye gidiyoruz o zaman?” Öpüşmemizin ardından sadece bir kaç dakika geçmişti ve benim yanaklarım hâlâ alev gibiydi, elimden geldiğince de bunu ona yansıtmamaya çalışıyordum.

“Gizli sığınağa tabiki, orayı sen ve benden başka kimse bilmiyor. Ha bir de telefonunu kapatır mısın bebeğim? Yerimizi bulmalarını istemeyiz değil mi?” Bebeğim kelimesine geldiğinde suratında kocaman bir gülümse oluşmuştu.
Telefonumu kapayıp arabayı hızla süren Zee'ye kemerimin bütün zorlamalarına rağmen dönmeyi başardım. “Kız kardeşim bu akşam eve gelecek ve ben evde olmayacağım. Ona kim haber verecek?”

Sığınağa giden sokağa saptığı sırada gayet normal bir şekilde “Merak etme, o kolay iş.” Dedi.  Ona güvenmekten başka seçeneğim yoktu. Şu an ki tek duam kardeşime bir şey yapmamalarıydı. Eğer olur da başına bir şey gelirse dayanamazdım herhalde.

*

Koltuğa oturduğum sırada üzerime bir gevşeme geldi ve onun etkisiyle iyice yayıldım. Bir kaç dakika daha böyle dursam uyuyabilirdim. Gözlerimi yavaşça kapattım fakat Zee'nin yanıma sokulmasıyla birlikte geri açmam gerekti.

“Özür dilerim.” Kafasını omzuma koymuş kolumu elleriyle sarıyordu. Bu hâliyle küçük bir bebeği anımsatıyordu.

Saçlarına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra çenemi kafasına koydum yavaşça. “Aslında sana kızamıyorum, bende suçluyum çünkü. Seni en başında ağlatan bendim.” Sadece kafasını sallamakla yetindi.

*

Uyandığımda omzumda bir ağırlık olduğunu fark ettim. Neredeyse uyuşmuş olan kolumu hareket ettirmeye çalıştım fakat ağırlıktan dolayı başarısız oldu. Gözlerimi açıp o tarafa baktığımda hâlâ aynı pozisyonda mışıl mışıl uyuyan Zee'yi gördüm. Gerçekten bebek gibiydi, onun en çok kokusunu seviyordum. Nasıl tarif etmeliyim bilmiyorum. Onun kokusunu ciğerlerime çektiğim zaman sanki aya ışınlanmış gibi hissediyorum, bana verdiği huzuru hiçbir şeye değişmem.

Koltukta biraz kımıldanmaya çalıştım yoksa felç olup çıkacaktım. Bu sırada Zee anlamadığım bir şeyler söyleyip homurdanmaya başladı, ardından da gözlerini açtı. Yavaşça kafasını kaldırıp suratıma bakmaya başladı. Gülümsedim, o da gülümsedi.

“En son ne zaman bu kadar güzel uyuduğumu hatırlamıyorum.” Artık benden ayrılmıştı ve kollarını yukarıya doğru kaldırarak geriniyordu. Bu hâli bile gözüme o kadar güzel gözüktü ki. Dağılmış saçları, gözlerinin altındaki morlukları bile onu bebek gibi görmeme engel olmuyordu.

“Ben acıktım.” Dedim bütün romantizmi bozarak. O da aynı benim gibi karnını tuttu. “Sanırım bende acıktım.” Dişlerini göstererek kocaman bir gülümseme saldı. Bende dayanamadım ve gülümsemesine gülümsememle karşılık verdim.
Birden ellerini belime dolayarak hem beni kendisine çekti hem de kendisi bana doğru yanaştı. “Aslında benim yemeğim burada duruyor ama...” bir yandan gülerken bir yandan suratıma yaklaşıyordu.

“Üzgünüm ama sen o yemeği çoktan yedin.” Dedim alaylı bir ifadeyle. Bir yandan da yüzümü geri çekmeye çalışıyordum.

“İyi de ben bir daha yemek istiyorum.” Dedi suratını asarak.

Kafasına hafifçe vurarak benden uzaklaşmasını sağladım ve o aralıkta da ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla birlikte gözüme saat çarptı. 20:00. Akşam olmuştu bile. Hızla Zee'ye dönerek “Kardeşim!” dedim biraz yüksekçe bir sesle.
Yavaşça ayağa kalktı ve karşıma geçerek elini omzuma koydu. “Hadi gidelim ve onu alalım.”
Şaşırmıştım, çünkü Zee'nin daha pis şeyler hayal ettiğini düşünüyordum. Mesela beni her saat başı öpmek gibi. Aslında bu fikri sevmiştim, çünkü kardeşim yanımda olacaktı ve güvende olduğundan kesinkes emin olacaktım. Ufarak bir gülümseme belirdi yüzümde. “Bu çok iyi fikir fakat ya yakalanırsak?”

Merdivenlerdeki Kapı ( ZeeSaint , BounPrem )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin