Soğukluk

307 30 21
                                    

Media: Boun

Yatağa nasıl geldiğimi hatırlamıyorum, sadece P'Prem'in öpücüklerinin her yerimde olduğunu hissediyorum. Beni göklere çıkarmayı gerçekten iyi biliyor. Benden önce kaç kişiye böyle hissettirdiği ya da sonumuzun ne olacağı umurumda değil. Sadece şu an onunlayım ve onu istiyorum.

Prem yavaşça karşısında duran masum suratı öpmeyi bıraktı ve alnını karşısındaki alına dayadı. “Eğer durmazsak...” nefes nefeseydi ve sesi titriyordu. “sonumuz iyi olacağa benzemiyor.”

Boun'un gözleri hâlâ doluydu, sulu gözlü olmak  istemiyordu ama kendini durduramıyordu işte. “Seni seviyorum.” Dedi ve karşısındaki dolgun dudaklara sulu, kısa bir öpücük bıraktı.

Prem bir anda Boun'un üzerinden kalktı ve yanına oturdu. Hâlâ yatan Boun'a bakarak “Bundan emin misin?” diye sordu.

Boun Prem'in yanına oturarak “Eminim.” Dedi net bir şekilde.

Prem kaşlarını çatıp önüne baktı “Ben... Sana net bir cevap verebileceğimi düşünmüyorum.”

Boun onun elini tutarak “Önemli değil , sadece kalbini benim için açık tut yeter.” Dedi gülümseyerek.

“Bana kızmadın mı yani?”

“Neden kızayım? Bana dürüst davrandın.”

“Ama... Seni öpen bendim ve kendimden geçtim. Buna rağmen sana net bir şey söylemedim.”
“Bu senin bir pislik olduğunu gösterir.”
Parmağıyla kafasına vurdu.

“Hey! Benimle uğraşma.” Prem kafasına vuran parmağı yakaladı ve kendisine doğru çekti.

“Dalga geçiyorum, bu kadar ciddiye alma.” Suratında kocaman bir gülümseme vardı.

Prem onu bu şekilde güler yüzle görünce kendisi de gülmeye başladı. O da onunla birlikte olmak istiyordu fakat emin değildi. Onu incitmekten korkuyordu.

●●●●●●●●●

İyi mi yapmıştı yoksa kötü mü bilmiyordu. Eve dönen yolda yürürken kafasını her zamanki gibi düşünceler istila etmişti. Zee'yi ağlarken görmek onu derinden üzmüştü. Ama onu sevdiğini düşünmüyordu, aşk neydi ki zaten. Belkide ondan uzak durursa rahatlardı ve bu konu kapanırdı. Ama ya Zee kendine bir şey yapmaya kalkışırsa ? Hayır hayır, o koca bir iş adamı. Böyle bir saçmalık yapacak kadar çocuk değildir herhalde, özellikle Saint gibi biri için.

○○○○○○○○○

Aradan sadece üç gün geçmişti, Saint’in hayatı aynı düzeyde ilerliyordu fakat Zee'ninki? Saint gittiğinden beri gizli sığınaktan çıkmamıştı ve hiçbir aramaya cevap vermemişti. Güçlü olmaya çalışıyordu ancak kalbi acıyordu ve dayanamıyordu. Onu unutana kadar buradan çıkmak istemiyordu.

○○○○○○○○

5 gün... 7 gün... 10 gün... 15 gün...

Saint yorgun gözlerini çalan telefonundan dolayı açmak zorunda kalmıştı. “Hangi bok kafalı arıyor beni?” elini telefonuna götürdü ve kim olduğuna bile bakmadan kulağına dayadı.

“Alo!”

Karşıdan tuhaf müzik sesleri, çığlıklar, küfürler geliyordu. Korkmuştu. “Alo, kimsiniz acaba?”

“Burada sarhoş şekilde yatan bir beyefendi var. Sizin adınızı sayıklayıp duruyor ve eve götürecek kimsesi yok gibi. Onu gelip alabilir misiniz?” Saint o anda telefonu kulağından çekip ekrana baktı. “P'Zee.”

“Tamam geliyorum, lütfen ona ben gelene kadar göz kulak olun.”

○○○○○○○○○

“Ne diye içtin ki sanki! Leş gibi de kokuyorsun!” bunlar Saint'in kapıdan girerken söylendiği cümlelerdi.

Zee'yi zorla da olsa yatağına yatırdı ve ayakkabılarını çıkardı. Şükür ki Pat arkadaşında kalıyordu, yoksa hayatta Zee'yi evine getirmezdi.

“Hey! Beni duyabilir musun?” Biraz Zee'ye doğru eğilmiş elini sallıyordu. “Anlaşıldı, bilincin kapalı. Bu iyi. Rahatça uyuyabileceğim.” Zee'nin üzerini değiştirmek için kıyafet aramaya gitti. “Bu koca koala için hiç büyük kıyafetim var mı bakalım.” Dolabını kurcalamaya başladı ve Zee'ye uyabileceğini düşündüğü bir tişörtü ve eşofmanı aldı.

Üzerini değiştirmek zor olmamıştı fakat utanmıştı. Vücudu gördüğü en fit ve en güzel vücutlardan biriydi, böyle güzel bir vücudu hayatı boyunca görmemişti.

Kendisi de üzerini değiştirip Zee'nin yanına doğru uzandı. Tedirgindi, hemde çok. Uzun zaman sonra ilk defa birisiyle beraber uyuyacaktı ve bu kişi onu seven adamdı. Yüzünü Zee'den tarafa döndü ve onu seyretmeye başladı. Acaba bu yüze kaç kişi aşık olmuştu? Anne babasını da merak etmiyor değildi, resmen bir şaheser yaratmışlardı. Gözlerini ondan alamıyordu, sanki büyülenmiş gibiydi. Eliyle yüzünü okşamaya başlamıştı ve bunu bilinçli olarak yapmıyordu.
O sırada Zee'nin gözlerini açmasıyla birlikte elini hızla yüzünden çekti.

“Saint...”

Gözlerini birçok kez kırpıştırmıştı. “E-Efe-ndim.”

“Seni seviyorum...”

○○○○○○○○○○

Sabah alarmıyla birlikte uyandığında yanının boş olduğunu fark etti ve hızla yataktan kalkıp etrafına bakındı. Kıyafetleri buradaydı, bu demek oluyor ki hâlâ gitmemişti. Banyonun önüne gidip kapıyı tıklattı. “P'... orada mısın?” kulağını kapıya dayamıştı.

O sırada kapının açılmasıyla birlikte geri çekildi. Karşısında kendi kıyafetleriyle duran Zee'yi süzüyordu. Herife gerçekten de kendi kıyafetleri cuk diye oturmuştu.

“Buradayım.” Suratı asıktı ve göz altları şişmişti.

“Şey... dün geceyi hatırlıyor musun?”

“Yavaş yavaş hatırlamaya başladım sayılır.”

“Anladım... acelen yoksa kahvaltı yapalım.”

“Gitmem gerek... İşlerim var.”

“Peki.”

Zee kıyafetlerini toplayıp kapıya yöneldi. “Dün akşam için teşekkür ederim, rahatsızlık verdiysem kusura bakma, bir daha tekrarlanmayacak emin olabilirsin.” Suratında aynı donuk ifade vardı. Saint'in yanıtını beklemeden kapıyı çarpıp çıktı.

Saint Zee'nin bu kadar soğuk davranmasına anlam verememişti. Bakışları sanki ondan nefret eder gibiydi. Belkide öyleydi, bu Saint'in işine gelirdi. Fakat dün gece onu sevdiğini söylemesi hâlâ onu unutamadığı anlamına geliyordu. Saint sırıttığını fark etti.

○○○○○○○○○○○

“Bu kızda kim oluyor?” telefonuna ekranına bakakalmıştı. Zee bir kızla birlikte sarmaş dolaştı ve üstelik bunu IG hesabında paylaşmıştı.

“Neler oluyor P'" Boun Saint'in birden tepki vermesine şaşırmıştı. Gene birlikte yemeğe çıkmışlardı ve Boun ona olanları anlatmak istiyordu, biraz çekiniyor olsa da.

“Şuna bak...” telefonu Boun'a çevirdi ve çatık kaşlarla birlikte bir şeyler söylenmeye başladı.

“Bu adam CEO değil mi ya?” gevşek gevşek sormuştu bu soruyu.

“Evet...Tek sorun... Dün akşam benimle uyuması.”

Boun ağzına aldığı yemeği bir anda dışarı püskürttü. Peçeteyle ağzını sildikten sonra kahkaha atmaya başladı. “P'... Özür dilerim ama halüsilasyon falan  görmüş olmayasın?”

Saint kaşları hâlâ çatık bir şekilde “Ben ciddiyim, inanmıyorsan şu fotoğrafa bak.” Dün gece Zee'nin çok masum bir şekilde uyuduğunu fark edince dayanamamış ve birlikte oldukları bir fotoğraf çekmişti.

“Bu gerçek mi?” Boun telefonu eline almış resmi bir o tarafa bir bu tarafa Zoomluyordu.

“Evet...”

“İnanamıyorum...”

“Ee ne anlatacaktın bana?”

Boun telefonu sahibine iade ederek “P'Prem... Tam olarak haklı olmasan da haklıydın. Biz yaptık.”

Saint'in gözleri kocaman oldu “Yaptınız mı?”
Boun ellerini hayır anlamında sallayarak “Öyle değil, sadece geçen gece beni öptü.”

“Yani haklıyım?”

“Aslında tam olarak değil. Ona onu sevdiğimi söylediğimde bana net bir cevap veremeyeceğini söyledi.”

“Desene içkileri kaçırdık... Bir dakika! ONU SEVİYOR MUSUN?” Saint'in bağırmasıyla birlikte etraftakilerin çoğu kafalarını onlara çevirmişti.

“P’! Sessiz olsana!”

“Bana neden söylemedin?”

“Fırsat olmadı ki. Ayrıca sen... Şu CEO'dan hoşlanıyor musun?”

Saint ellerini masaya vurarak “Hayır!” Dedi.

Boun ellerini göğsünde bağlayarak “Fotoğrafa verdiğin tepkilere bakılırsa pek de öyle değil.”

Saint biraz sakinleşerek bir kaç saniye düşündü. “Aslında, ne hissettiğimi bende bilmiyorum.”

“Peki o, sana bir şeyler çıtlattı mı?”

“O itiraf edeli çok oluyor.”

“NEEE! VE SEN ONU REDDETTİN ÖYLE Mİ?”
Saint Boun'a doğru eğilerek “Sessiz olsana insanları rahatsız ediyoruz.”

“Evet haklısın. Ama şunu söylemeliyim ki bence seni unutmaya çalışıyor, belkide kıskandırmaya. Attığı fotoğrafa baksana."

“Hangisi daha iyi bilmiyorum. Beni sevmesi mi yoksa unutması mı?”

Merdivenlerdeki Kapı ( ZeeSaint , BounPrem )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin