Nida ile hediyeleri yerleştirip odadan çıktık ve salona oturduk. "Söyle bakalım Gizem ağlamanın sebebi neydi?" Nida'ya yaklaştım. "Kanka bildiğin gibi Pars ile sevgili olduk, ben size söylememiştim ama siz nereden öğrendiniz bilmiyorum, üstelik daha bugün sevgili olduk neyse, işte Nida sevgili olduk ama ben Pars'ı sevmiyorum ve onunla sevgili olduğuma pişmanım." Nida elimi tuttu. "Kanka ben onu sevmediğini biliyorum, farkettim ama o sana deli gibi aşık bence onun için bir dene Gizem, o çok iyi biri aynı zamanda da aşık olunacakta biri." Nida haklıydı belki ama ben yine de pişmandım yaptığıma çünkü o ben onu seviyorum zannediyor. "Nida doğru söylüyorsun ama ben böyle onu kandırıyor gibi oluyorum." Nida elimi bıraktı. "Onu kabul etmeden önce düşünecektin Gizem." Sustum çünkü haklıydı düşünmemiştim ve şimdi de cezasını çekiyorum.
İstemsizce gözyaşlarımı akmaya başladı. Ben yapmıştım bunu ikimize de. "Ya Gizem ağlama hallederiz bir şekilde sıkma canını." Nida'ya baktım umut vadeden bakışları yoktu, böyle nasıl desem, bana acıyor gibi bakıyordu. Düşündüm acınacak bir halde miydim? Evet acınacak bir haldeydim kendim ettim kendim buldum.
Zil çalınca ayağa kalktık ve birlikte kapıyı açtık. Karşımızda sarışın 40 yaşlarında bir kadın vardı, elindede bir tabak, tabakta da poğaça vardı. "Merhaba gençler ben yan evin sahibiyim, sizlerle tanışmak istedim." Komşumuz olduğunu öğrendiğimiz kadını içeri davet ettik. Kapıyı kapatacaktım ki kadın bana seslendi. "Ya birazdan oğlum gelecek kapı açık kalsın." Kapıyı açık bırakıp içeri girdim kadın tekli koltuğa oturdu. Nida elindeki tabağı mutfağa götürdü ve hızlıca yanıma geldi kadının karşısındaki koltuğa oturduk.
"Hoşgeldiniz ben Gizem." Nida'yı dürttüm. "Ben de Nida." Kadın yavaş yavaş kafasını salladı. "Ben de Neslihan tanıştığıma memnun oldum kızlar." Ben de demek yerine kafamı salladım. "Siz kaç yaşınızdasınız kızlar." Nida cevap verecek gibi durmuyordu, bu yüzden ben cevap verdim. "Ikimizde 18 yaşındayız." Neslihan hanım kafasını salladı. "Siz kardeş değilsiniz, öyle değil mi?" Kafamı onaylar gibi salladım. O sırada içeri giren kişi ile 'Allahım benim suçum ne' dedim. "Ben geldim anne." İçeri giren Savaş'ı görmek intihara sürüklüyordu beni. "Kızlar bu da benim oğlum Savaş." Savaş koltuklardan birine oturdu. "Biz Gizem ile tanışıyoruz anne." Neslihan hanım şaşkın bir ifade ile bize bakıyordu, neden bu kadar şaşırıyorsa sanki. Neslihan Hanım'ın merakını gidermek için açıkladım. "Aynı okuldayız Savaş ile." Neslihan hanım bir Savaş'a bir bana baktı ve sonra sırıttı. "Neyse biz kalkalım artık." Ayağa kalktı ve kapıya ilerledi, ama Savaş hala oturuyordu. "Sen git anne ben arkadaşlarım ile biraz daha konuşacağım." Kadın gülümsedi ve kapıyı kapatıp çıktı.
"Evet Gizem, komşu olduk çok mutlusun öyle değil mi?" Pis pis sırıttı. "Hıı ne demezsin, mutluluktan öleceğim." Savaş tip tip bize bakan Nida'ya döndü. "Senin adın ne?" Nida bir süre boş boş baktı ve cevapladı. "Nida." Savaş başını salladı. "Artık sık sık ders çalışmaya gelirim yanınıza." Kafamı koltuğun koluna vurmaya başladım. Ben kafamı vurmaya devam ederken zil çaldı koşar adım kapıya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Pars'ı gördüm. Pars'a sarıldım. "Iyi ki geldin Pars, gelmeseydin kendimi imha edecektim." Pars'tan ayrıldım. Pars 'ne oldu' der gibi baktı, kafam ile Savaş'ı gösterdim.
Birlikte içeri geçtik. "Nida Pars gelmiş." Nida Pars'a yalvaran gözler ile bakıyordu resmen. Pars Savaş'a elini uzattı. "Ben Pars, Nida'nın abisi Gizem'in sevgilisiyim ve senin burada olmandan pek hoşnut değilim." Savaş ayağa kalktı ve Pars'ın elini sıktı "Ben Savaş kızların komşusuyum ve merak etme burada kalmaya hevesli değilim." Savaş Pars'ın elini bıraktı ve evden çıktı.
"Teşekkür ederim Pars." Nida Pars'a defalarca teşekkür ederken, bende aklıma gelen soruyu sordum. "Sen neden geldin?" Pars eli ile masayı gösterdi. "Anahtarlarımı burada unutmuşum." Pars anahtarlarını alıp cebine koydu. "Neyse ben gideyim artık." Saate baktım saat 23.50 idi. "Pars burada kal." Nida beni onaylarca kafasını salladı. "Yok ben sizi rahatsız etmeyeyim gideyim." Pars'ın kolundan tuttum ve çektim. "Ya kal diyorum işte uykulu uykulu araba süremezsin." Pars kararsız kalmıştı. "Misafir odası var orada kalabilirsin." Nida'nın sözleri ile Pars 'tamam' der gibi başını salladı. "Ben sana abimin pijamalarından vereyim, siz bahçede oturun biraz."
Birlikte bahçeye yürüdük ve yapay şelalenin yanındaki çimenlere oturduk. "Gizem biraz bahsetsene kendinden bana, ya da ben sorayım sen cevapla." Kafam ile onayladım. "En sevdiğin renk ve sevmenin sebebi." Biraz düşündükten sonra sorusunun bendeki cevabını buldum. "Siyah, siyahı neden sevdiğimi soracak olursan eğer, siyahın beni koruduğunu inanıyorum, bu yüzden odam neredeyse tüm siyah." Pars ikinci sorusunu sordu. "En sevdiğin şarkı." Bu soru gerçekten çok zordu. "Sanırım, Özgür Akkuş- Ölünce Sevemezsem Seni." Pars şaşkın bir ifade ile suratıma baktı sonra hızlıca kendini toparladı ve diğer soruya geçti. "Türkiye de en sevdiğin şehir." Bu soruyu düşünmeme bile gerek yoktu. "Tabiki de Aksaray." Diye bağırdım. "Neden." Binlerce sebebi vardı ama ben birkaç temel sebep söyledim. "Aksaray fazla kalabalık bir şehir değil ve insanları çok samimi, gezilecek tarihi yerleri birsürü, Ihlara Vadisi, Selime, Kızıl kilise, Sultan Hanı, hepsi çok güzel yerler." Pars kafasını gökyüzüne çevirdi ve tahminimce son sorusunu sordu. "Sevdiğin biri için nelerden vazgeçebilirsin?" Düşündüm, sahi nelerden vazgeçebilirim benim için önemli olan şey ne. "Hayallerimden, çünkü benim varım yoğum yatmadan önce kurduğum hayaller."
Pars kafasını gökyüzünden çekip bana çevirdi. "Şimdi ben soracağım." Pars tamamen bana döndü. "En sevdiğin kitap." Baya bir düşündü. "Şiir kitapları diyelim." Acaba ne sorsam şimdi. "Canını en çok acıtan şey ne olur?" Yüzü birden düştü, ama sonra hızlıca kendini toparladı ve sorumu cevapladı. "Yalnız kalmak, canımı en çok yalnız kalmak yakar, bencilce gelebilir ama ne bileyim işte off." Kafasını dağıtmak için son soruma geçtim. "Neden beni sevdin Pars." Pars önce gülümsedi. "Gizem bunun birçok sebebi var ama en büyük sebebim, şiir okuman." Kaşlarımı çattım söylediği şey çok saçmaydı. "Dinle beni hemen yanlış anlama, ben seni fiziksel olarak ilk seçmeli derste sevdim, sonra ise ben senin içini görmek istedim Gizem, mesela pek takmıyorsun insanları, daha doğrusu sabahları, oysaki akşam olduğunda yatağına yattığında yaşıyorsun herşeyi, bunlar bir sebep ama dediğim gibi şiir okuman benim için önemliydi, çünkü şiir okuyan insanlar naif olur Gizem, kendinden çok başkasını düşünür, kendinden çok başkasına değer verir. Kısacası şiir okuyan insan hayata başka bir pencereden bakar Gizem, biz seninle aynı pencereden bakıyoruz, işte bu yüzden sen." Beni çok iyi tanıyordu, beni benden daha iyi tanıyordu, beni benden çok seviyordu ve ben bu çocuğa haketmediği birşey yapıyordum, duygularıyla oynuyordum. İçimden geçirdim kendi kendime 'özür dilerim'...
Instagram:ezgi_krkmz68
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirlenen Duygular
ChickLitKırılmaktan yorulmuş bir kız ve kırmaya doyamayan bir adam Genç kızın aşkı yetecek mi?yoksa tükenecek mi?