10.Bölüm:KANSER

27 2 0
                                    

     Evet arkadaşlar yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Hikayemize olan ilgi azaldı ama benim içimdeki yazma isteği azalmadı çünkü hala okuyan ve yeni bölümü merak eden birileri var. Oy atanlara ve yorum atan birkaç kişiye teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız... Yazım hataları için özür dilerim

Bir türlü uyuyamıyordum, içim rahat değildi hele bu akşam duyduklarımdan sonra hiç rahat değildi. 'Ben nasıl beni bu kadar seven birine yalan söylerim, nasıl kandırırım onu' gibi birçok laf yağdırmıştım kendime ve şimdi ise yine yapay şelalenin yanındaki çimenlerdeyim, üzerimde bir battaniye ağlıyorum.

    Omzuma konan el ile arkamı döndüm ve Savaş ile karşılaştım. "Gizem neden ağlıyorsun gecenin bir yarısı burada." Oturması için yanımdaki yere elimi vurdum, işaretimle yanıma oturdu. "Anlatmak isterdim ama sana güvenmiyorum." Elini elimin üzerine koydu. "Anlat için rahatlasın." Anlatmam doğru değildi ama belki içimdeki acı diner diye anlattım. "Ben Pars'ı sevmiyorum Savaş ama yine de onunla sevgili oldum ve o beni çok seviyor beni benden iyi tanıyor." Savaş şaşkın bir ifade ile suratıma baktı. "Gerçekten bu yüzden mi? Üzülüyorsun, Tanrım tam bir aptalsın." Tip tip baktım suratına. "Havalı görünmek için Allah'a Tanrım diyorsun ya, tam bir salaksın." Gülümsedi. "Nereden bildin?" Ben de gülümsedim. "Meslek sırrı." Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş soldu çünkü yaptıklarım tekrar aklıma geldi, gözlerimden yaşlar tekrar akmaya başladı. "Gizem senin yaptığını herkes yapıyor, herkes yalan söylüyor, neden bu kadar abartıyorsun." Savaş'a döndüm. "Savaş o beni gerçekten seviyor ve ben  duygularıyla oynuyorum." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım cümlemin sonunda. Savaş beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı. "Gizem yapma böyle bir çözüm buluruz, kalbini kırmadan ayrılırsın." Ayrılmak eğer ondan ayrılırsam ne hisseder yıkılır mı? Yaşama sevinci biter mi? Ya da kalbi bir daha sever mi?. Hepsinin cevabı belliydi, Pars'ı bu kısa sürede az çok tanımıştım, kolay toparlayamaz. "Olmaz Savaş ondan ayrılamam." Savaş benden ayrıldı ve suratıma baktı. "Bir yolunu bulacağım söz, hadi şimdi git ve yat."

    Kafamı salladım ve eve doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp içeri girdim ve ardımdan kapattım. Yavaş yavaş merdivenleri çıktım. Odamın önüne gelince karşı oda da yatan Pars'a bakmak geldi içimden.

   Sessizce içeri girdim ve sırt üstü yatan Pars'ın yanına çöktüm. Yakışıklı yüzüne  baktım bir tane bile sivilce yoktu, yüz hatları belirgindi hani böyle kalemle çizilmiş gibi, dudakları...soluk bir kırmızıydı ve dolgundu, saçları sarı ve kumral renklerindeydi kesin bir rengi yoktu. Yavaşça elimi saçlarına daldırdım, etrafa şampuan kokusu yayıldı, çok güzel kokuyordu saçı ve de yumuşacıktı. Okşadıkça okşayasım geldi saçlarını, elimi yanağını doğru kaydırdım ve pürüssüz teninin okşadım bir süre. Elimi çektim ve izlemeye başladım onu, birden kıpırdanmaya başladı ve gözlerini açtı, yeşil gözleriyle göz göze geldim, şaşkın bir ifade ile bakıyordu bana.

    Yataktan kalkıp yanıma çöktü. "Birşey mi oldu Gizem?" Cevap vermedim sadece gözlerine baktım. "Gizem cevap versene birşey mi oldu?" O an içimden geleni yaptım ve elini tutup çekiştirmeye başladım.  Pars şaşırmıştı, odama girdik. "Yanımda yatar mısın Pars."  Lambanın yanındaki düğmeye bastım ve tavandaki parçayı açtım. Yerime yattım. "Gel Pars yat." Yanıma uzandı ama aramızda oldukça mesafe vardı, sanırım çekiniyordu. Yanına yaklaşıp başımı göğsüne koydum ve elimi yanağına koydum.  Pars'ta bana sarıldı. Birkaç dakika sonra gözlerim kapandı ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

    Sabah uyandığımda karşımda tüm masumluğu ile uyuyan Pars ile karşılaştım. Boyun girintisine doğru sokuldum oraya ufak bir öpücük kondurdum ve geri çekildim, uyanmayınca bu sefer yanağına bir öpücük kondurdum. Biraz kıpırdandı ve gözlerini açtı. "Günaydınnn." Pars yerinde doğruldu, burnuma bir öpücük kondurdu. "Sana da günaydın yürek yangınım." Yüzüne baktım daha yeni uyanmıştı ama hala çok yakışıklıydı. "Saat kaç?" Saate baktım saat daha 8'di. "Saat 8 biraz odada duralım Nida öğlen ancak uyanır." Kafasını salladı ve sırt üstü yattı. Hangi cesaretle bilmiyorum ensesine öpücük kondurdum.

   Tam o sırada kapı açıldı ve içeri Nida girdi. "Oha kanka siz napıyorsunuz burada çüş yuh." Hızlıca kalktım. "Kızım birşey yapmıyoruz ben ayağa kalkacaktım takıldım üzerine düştüm." Nida gülümsedi. "Pars'ta herhalde çatıdan düştü odana." Pars kahkaha atmaya başladı bende kızarmaya. "Ya Pars kabus görmüş, korkmuş yanıma geldi." İkisi bir olmuş gülüyorlardı, odanın kapısına doğru yürüdüm. "Ben size gösteririm nasılsa." Aşağı indim ve mutfağa girdim kahvaltı hazırdı.

   Kendime meyve suyu doldurdum ve yemeye başladım. "Kızım bizi niye beklemiyon." Nida'ya soğuk bir ifade ile baktım. "Bana gülmekle meşguldünüz, ben de acıkmıştım ve başladım." Pars sandalyemin arkasına geçti, saçlarımın arasına öpücükler kondurdu. "Ama çok tatlıydın güzelim." Pars'a döndüm. "Baklavaya'da gülüyor musun?" Pars ve Nida kahkaha atmaya başladı. "Yine aynısını yapıyorsunuz." Sustular ve masaya oturdular. Birlikte kahvaltı yaptık bu sırada Pars'ın yakında 21 yaşına gireceğini öğrendim. "Sen ne biçim 10. Sınıfsın" diye sorduğumda ise 12.sınıf olduğunu öğrendim ne kadar da cahilim ama biz bununla aynı seçmelideydik. "Pars senin benim seçmeli dersimde ne işin vardı." Pars yanıma geldi. "Güzelim bu sene malum üniversite sınavı var o yüzden giriyorum derslere." Kafamı salladım. Birlikte masayı topladık ve içeri oturduk. "Pars sen kaç kere sınıfta kaldın." Bana döndü ve cevap verdi. "Hiç kere." Bu sefer başka bir soru sordum. "O iş nasıl oluyor? tam olarak." Yüzünü sıvazladı ve konuşmaya başladı. "Ben okulumu dondurmak zorunda kaldım bir ara." Kafamı 'anladım' der gibi salladım ve ona sarıldım.

   Karşımızda oturan Nida'ya baktığımda, saçma sapan kaş göz işaretleri yaptığını gördüm. Ayağa kalktım ve bahçeye çıktım. Nida'da peşimden geldi. "Kızım sen hani sevmiyordun bu çocuğu, birlikte yatmalar, sarmaş dolaş gezmeler." Nida'ya yaklaştım. "Kanka ben onunla denemek istiyorum belki aşık olurum ona." Nida şok oldu. Nida bana sarıldı ve kulağıma fısıldadı. "Umarım mutlu olursun."

   Birlikte içeri girdik, gözüm Pars'ı arada ama Pars ortalarda yoktu. Yukarı çıktım, misafir odasına girdim. Burada da yoktu merdivenlerden indim ve arka bahçeye çıktım.

   Ağacın altına oturmuştu, yanına vardığımda gözlerinin kapalı olduğunu fark ettim yanına oturdum ve başımı omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum. Yanımda bir kıpırdanma hissettim ama gözümü açmadım. Bir el yanağımı okşamaya başladı ve fısıldayarak konuşmaya başladı. "Seni sevecek kadar bencil olduğum için özür dilerim Gizem." Yavaşça gözlerimi açtım ve çattığım kaşlarım ile ona baktım. "Ne demek istiyorsun Pars açık konuş." Pars uyanık olmama şaşırmış olacak ki bir süre cevap vermedi, sorumu yineledim. "Gizem ben iki sene önce kanserdim ve tekrar olmaktan korkuyorum." Gözümden yaşlar akmaya başladı ve bir kez daha nefret ettim kendimden. Hastalığı yüzünden beni sevdiğine pişmandı. "Saçma sapan konuşma Pars, sevmek bencillik değildir, lütfen daha önce geçirdiğini hastalık yüzünden kendine çok görme sevmeyi." Başını önüne eğmiş duruyordu, sıkı sıkı sarıldım ona. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, Pars benden ayrıldı. "Gizem hala benimle sevgili olmak zorunda değilsin, ayrılabilirsin benden, anlarım seni." Sert bir tokat attım pürüssüz yanağına. "Pars sen nasıl dersin böyle birşey." Gözlerini gözlerime dikti. "Gizem tekrar kanser olmayacağımın garantisini veremem sana." Yüzüne baktım çok üzgündü. "Veremezsin biliyorum ama ben senden böyle bir garanti istemiyorum, senin gibi bende sana bir garanti veremem, belki yarın araba çarpacak öleceğim ya da bir hastalığa yakalanacağım, hiç kimse kimseye garanti veremez, bu yüzden daha fazla konuşup canımı sıkma, bu konuyu burada kapat." Başını salladı ve ağaca yaslanıp gözlerini yumdu.

    Biraz daha oturduktan sonra içeri girdik, Pars üzerini değiştirdi ve gitti. Koltuğa oturdum ve ağlamaya başladım, son zamanlarda yaptığım gibi...

Instagram:ezgi_krkmz68

Kirlenen DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin