Twenty-one

1.5K 168 74
                                    

Gözyaşları yüzünden firar ederken Yoongi'nin arabasını çalıştırıp oradan uzaklaştı Jimin. Jungkook'u sevdiğini anlamış ve acayip bir şekilde ona gitmek istiyordu şu an. O kadar seviyordu ki, Jungkook'la olmamak onu öldürüyordu. Bu sefer yaptığı şeyin doğru olacağını da biliyordu.

Yol boyunca trafik yoğunluğu nedeniyle bu işkenceye katlanmıştı.
Arabaların yüksek korna sesleri ise durumu daha vahim hale getiriyordu.

Parmaklarıyla hızlı bir şekilde direksiyona vurarak ritim tutmuş ve arabaların ilerlemesini beklerken gözyaşlarını tutmaya çalışarak dudaklarını ısırmıştı.

Nihayet yol Jimin'in hareket edeceği kadar açıldığında, neredeyse çarpacağı arabaların korna seslerini umursamayarak hızlı bir şekilde sürdü. On dakikada Jungkook'a gelmişti.

Jungkook'un evine ulaştıktan sonra arabanın aynasından kendine baktı ve yeni akmaya başlayan gözyaşlarını sildi. Jungkook'un karşısına böyle kötü bir halde çıkmak istemiyordu.

Kalp atışları adeta yarışa çıkmış gibiydi. Ne yapacağını tam olarak bilemiyordu ama Jin'in ona söylediği gibi çok geç olmadan Jungkook'u tekrardan kazanmak için her şeyi yapmalıydı.

Gözlerini sıkıca kapatıp iç çekerken elini araba kapısına atıp sonuna kadar açtı. İnip Jungkook'un evine doğru koştu ama adımlarının ortasında gördüğü şeyden dolayı bir süre durdu. Her şeyi paramparça eden şeyi.

Aradığı kişiyi orada buldu. Başkasıyla gülerken. Gözleri yanmaya başlarken aynı zamanda da doluyordu.

Gördüğü en kalp kırıcı şeydi. Bu öncekinden daha fazla acıtmıştı hem de. Olduğu yerde hareket edememişti.

Jungkook hala Taehyung'la gülüşürken yola bakıp Jimin'i görmesi durup ona bakmasını sağlamıştı.

"Jimin, ne yapıyorsun burada?"
Jungkook'un Jimin'e sorusuyla, Taehyung seslenilen kişiye baktı ve ardından gözleri kocaman açıldı.

Jungkook'un elini sıkıca tutarken sordu Taehyung Jimin'e.

"Jimin? Aman Tanrım. Neden buradasın? Onunla değil mi-.
Ah, boşver."

Jungkook ise bu sefer şaşkın bir ifadeyle Taehyung'a baktı. "Bir dakika, onu tanıyor musun?"

Gülümseyerek Jungkook'a cevap verdi Taehyung. "Evet, o benim en iyi arkadaşım."

Jimin ise hala hareket edemiyor buna üstelik ne yapacağını da bilmiyordu.
Jungkook tekrar ona baktı o sırada.

"Jimin? Ne yapıyorsun burada?"

Jungkook'un sorusu Jimin'in tekrar tekrar gözlerini kırpıştırmasını sağlarken sesini suyduğunda da kalbi biraz daha hızlanmaya başlamıştı.
Sesini çok fazla özlemişti.

"A-ah. Şey. Ah." Kekeleyerek konuştu. Jungkook'un sorusuna nasıl cevap vereceğini bilmiyordu, çünkü gördüklerinden sonra konuşacak bütün cesaretini kaybetmişti.

Sadece yere doğru bakmış ve bir şey hatırlamıştı.

"Ah! Bir dakika bekle." Yüzündeki sahte gülümsemeyle konuştu.

Arabaya dönüp kapıyı açtı. Şoför koltuğunda duran çantasının içinde bir şey arıyordu. Sonunda aradığı şeyi bulunca derince içini çekti ve göz yaşlarının akmaması için azıcık dudaklarını ısırdı.

Arkasında onu bekleyen Jungkook ve Taehyung'un yanına gitti.

Sahte bir gülümsemeye daha izin verip konuştu. "Jungkook bak senin için ne getirdim."

Jungkook Jimin hakkında bir şey farkettiği için cevap vermedi. Jimin'i çok iyi tanıyordu. Jimin'in bir şey söylemek istediğini biliyordu ama bu şüphesini görmezden gelmeye karar verdi.

İki elini de Jungkook'a doğru uzattı Jimin.

"Tadaa!" Jungkook'a zarif beyaz bir zarf gösterdi. " ...yarın evleniyorum v-ve seni davet etmek istedim. Lütfen düğünüme gel Jungkook." dedi ve ağlamamak için güçlü bir nefes aldı.

"Ve, um, Taehyung. Seni de davet ediyorum. Sen de gelmelisin."

Göz yaşlarını silmek ve burnunu çekmek için arkasına baktıktan sonra tekrar Jungkook'ta buluşturdu gözlerini.

Jimin'in davetiyeyi ona uzatmasıyla yavaşça aldı Jungkook. "A-ah, teşekkürler Jimin." dedi ve tekrar Jimin'e baktı. Jimin için bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordu, onu rahatlatmayı çok istiyordu ama yanında Taehyung vardı.

"Siz çocuklar birlikte iyi görünüyorsunuz." Konuşurken Gözlerinden bir yaş akmasıyla hemen başparmağıyla gözlerini ovuşturdu ve beceriksizce güldü.

"Ah, hahaha, beni boşverin. Sadece ikiniz için mutluyum..." dedi ve derin bir nefes aldı. " Um, şimdi dönmeliyim. Buraya sadece-um-davetiyeyi bizzat vermek için geldim.
Evet." dedi ve başıyla selamladı onları.

Cevap vermelerini beklemeden arabaya doğru geri yürümüştü. Kapıyı açacakken bir süre durdu ve onlara bakarak gülümsedikten sonra el salladı. Jungkook'un gözlerine baktı, son bakışının olduğunu düşünerek.

Taehyung beceriksizce Jimin'e el salladı, Jungkook ise o sırada Jimin'in tepkisini ölçüyordu. Üzgün olduğunu biliyordu. Jimin'i kalbi kırık görünce kötü olmuştu.

Jimin bindikten sonra arabayı çalıştırdı. Orayı terkederken, bütün acılar; tüm kalp ağrıları göğsünde patlarken bir süre tuttuğu bütün gözyaşları ise yanaklarından aktı.

Çok kırılmıştı. Kalbi paramparçaydı. Tekrar bir araya gelemeyecek derecede hem de.

Belki de çok geç kaldım. Dedi kendi kendine Jimin. Gözyaşları akmaya devam ederken bütün acılarının açığa çıkmasına izin verdi.

Sanırım bırakma zamanı geldi. Yoongi'ye doğru sürerken kendi kendine düşündü.

VOICE | Jikook [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin