Yibo artık heyecanın son haddine ulaşmış, gözünü bile kırpmadan karşısındaki çocuğu dinliyordu. Xiao Zhan'ın ne zamandan beri onu azarladığını hatırlamıyordu bile.
"..birkaç dakika içerisinde check in yapmasaydık uçağı kaçıracaktık, farkındasın değil mi? Götürecek bir valizin bile olmadığı halde hazırlanırken o kadar yavaştın ki bilerek yaptığını bilmesem sinir krizleri geçirirdim. Gerçi böyle de pek bir farkı olduğu söylenemez. Eskiden sadece kendimi düşünürdüm, şimdi geç kaldığımız için sana kızamıyorum bile. "
"Online check in yapabilirdik." Yibo tüm donukluğuyla bakmaya devam etti.
"Ah, harika. Bu tamamen aklımdan çıkmış ve sen uçağı kaçırmamız için bunu bana hatırlatmadın, değil mi? Gerçekten sana inanamıyorum."
Xiao Zhan oturduğu yerde tek dizini yukarı çekerek Yibo'ya kısmen arkasını döndü. Kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde sinirle soluk alıp veriyordu.
"Xiao Zhan..oraya gerçekten gitmek istemiyorum."
"Dün bu konuda defalarca söz verdiğim halde bana güvenmiyor musun? Hiçbir şey olmayacak. Artık hiçbir güç ikimizi ayıramaz. Ayrıca boşuna kuruntu yaptığını söylemiştim. Babam sinirli bile değildi. Bunun ne anlama geldiğinin farkında mısın? Babam beni affetmiş bile olabilir."
"Zaten ben de bundan korkuyorum, Xiao Zhan. Yani tam olarak bundan değil de..ahh, biliyorsun işte. Babanın, artık bana ihtiyaç olmadığını söylemesinden korkuyorum."
Xiao Zhan sonunda daha fazla dayanamayıp gülümsedi. Yaklaşık 2 dakika önce sinirden köpürürken yine Yibo'ya kıyamamıştı.
"Eğer babam benden uzak durmanı söylerse, bana ne kadar aşık olduğundan bahset ona. Kim bilir, belki de senden daha iyi bir sevgili bulamayacağımın farkına varır."
"Komik değil, Xiao Zhan. Şu an gerçekten bizim için endişeliyim."
Xiao Zhan bu sefer de kahkaha attı. Gerçekten endişeli olduğunun farkındaydı ve bu haliyle oldukça sevimli görünüyordu. Annesinden ayrılmak istemeyen küçük bir çocuk gibi Xiao Zhan'ın elini tutmuş, farkında olmadan var gücüyle sıkmıştı. Xiao Zhan, elinin üstündeki eli kendine doğru çekip, kimsenin görmediğinden emin olduğu bir anda üzerine küçük bir öpücük bıraktı.
"Geç kalmadan gidelim hadi. Artık uçağa binmek zorundayız. "
Yibo suratını astı ve her zamanki gibi ayaklarını sürüyerek, diğer yolcuların da uçağa bindiği aprona doğru ilerledi.
***
Xiao Zhan kemerini takarken hâlâ Yibo'ya söylenmeye devam ediyordu. Siniri bir nebze geçmiş olsa da bacakları oturduğu yere sığmadıkça tekrar sinirleniyordu.
"Erken check in yapsaydık acil çıkış kapısının olduğu yeri alacaktım, bacaklarım buraya sığmıyor işte. Görüyor musun? Dizlerim neredeyse öndekileri rahatsız edecek. Ahh! Neyse ki birlikte oturabiliyoruz. Ayrı oturmak zorunda kalabilirdik."
"Bugün neden bu kadar çok konuşuyorsun Xiao Zhan?"
"Konuşmamdan şikayetçiysen yolculuk boyunca susabilirim."
"Hayır, bu çok sıkıcı. Ah, her neyse. Bu gece nasıl olacak sence? Yıllar sonra sen, ben ve ailelerimiz bir arada."
Xiao Zhan birbirine bastırdığı dudaklarını serbest bırakarak derin bir nefes aldı. "Tam olarak kestiremesem de eğlenceli olacak gibi."
"Dikkatli olmamız gerektiğini biliyorsun."
"Yibo ben..ilk fırsatta anneme bizden bahsedeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black or White [Yizhan] ✅
FanfictionXiao Zhan küçüklüğünden beri sorun çıkarmayı seven bir çocuk olsa da üstü kapatılabilecek şeyler yaptığı sürece ne kadar yaramaz olduğunun hiçbir önemi yoktu. Bir gün, yayılmasına hiç kimsenin engel olamayacağı, çok büyük bir probleme neden olduğund...