BÖLÜM 1;
🦋
Mert'in tüm bu olanlara anlam veremediğini hissedebiliyordum. En sonunda kolumda tekrardan bir baskı hissetmemle beni sürükleye sürükleye bahçeden çıkıp okula geri götürmüştü. Sürüklemesine bence de gerek yoktu lakin söylendiğim için buna mecbur kalmış olabilirdi.
Okula girdikten sonra kimsenin bulunmadığı bir koridora gitmiştik. Kolumdaki elini hala çekmemişti. Acıtmıyordu ama ister istemez rahatsız olmuştum. Kolumu kurtarmak için hızla kendime doğru çekmemle Mert'in durması bir olmuştu. Gözlerimi onun yüzünden çekip etrafa baktığım da ise hala okuldaydık ama okulun bu koridorunu görmediğime emindim. Ben okulun hiç görmediğim bu tenha koridorunu incelerken, Mert sesi yüksek sayılabilecek bir şekil de "neler oluyor anlat!" diyerek emir vermişti adeta. Bütün bu olanların bana fazla geldiğinin farkındaydım. Şöyle bir düşününce de sakin, uslu bir hayatım varken bir anda hareketlenmeye başlamıştı. İçimdeki gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Bir başkasının yanında ağlamaktan nefret ediyordum...
İlk başta mesaj olayı garipken şimdi de Mert'in bu kadar dikkatini çekmiş olmam garipti. Neden? Neden merak ediyordu ki? Sanırım sorduğu soru da kararlıydı bunu da cevap bekleyen bir tavır takınıp kaşlarını yukarı kaldırmasından anlayabilmiştim. Karşısında daha fazla ağlamak istemediğimden ellerimle hızla yüzümdeki gözyaşlarımı silmiştim.
Histerik bir gülüş suratımda yer edinirken dışarıdan nasıl gözüktüğü merak ediyordum. Büyük ihtimalle ağlamaktan gözleri şişmiş ve burnu kızarmış ama psikopatça gülen bir kız olarak gözüküyordum.
" neden bu kadar merak ediyorsun ki sanane?" diye sorunca eş zamanlı olarak Mert'in yüzündeki sertlik bir saniyeliğine kadar gevşediğini hissetmiştim. Cevap vermem onu kısa da olsa memnun mu etmişti yani? Benden nefret eden kişi?
Hiçbir şeye anlam veremiyordum artık. Sabah bu mesajın gelmesinin üzerine Mert'in bu kadar merak etmesi akıl alır gibi değildi. Beynimde ki bir düşünce ondan da şüphelenmemi söylüyordu ama bir başka düşünce 'yapmaz' diyordu. Şüphelenmem gerekebilirdi, sonuçta benimle uğraşmayı seven bir yapıdaydı ve kendisinden şüphelenmemem için şuanda da beni merak etmiş havası veriyor olabilirdi.
Beynimde ki düşünceler birbirini kovalarken Mert'in " Damla?" diye seslenmesiyle son bulmuştu.
"Neler oluyor bana anlatacaksın çünkü sabah okula geldiğinden beri ruh gibisin" demişti, biraz daha inat edecek gücü kendim de bulamayınca en başından beri anlatmaya başlayacaktım hatta kendisinden bile şüphe ettiğimi söyleyecektim. Ondan şüphelendiğimi bilmesi lazımdı ve bana açıklama yapmak gibi bir zorunluluğu vardı. Bunları düşünürken, Mert artık daha fazla dayanamayarak önüme geçip iki kolumdan tutarak "hadi anlat!" demişti.
"Hayatında ruh görmüş gibi konuşman yok mu?!" Ne kadar istemeyerek anlatacak olsam da laf sokmayla karışık dalga geçmeden olmazdı ayrıca öğrenmeden başımdan gitmeyeceğini bildiğim için mecburen anlatacaktım.
İlk olarak okula geç kaldığımdan başlamayı düşünüyordum ama ondan önce demem gereken birkaç şey vardı. Demezsem içimde kalıp bana dert olacak ki. En azından söylemeliydim ki ona dert olmalıydı.
" Bak Mert çok tuhaf bu merak etmelerin." demiştim. Bunun üzerine Mert'in sinirlenmeye başladığını görebiliyordum çünkü benim ona direk anlatmamı bekliyordu. Mert'in sinirlendiğini gözlerinin gitgide grileşmesinden ve yüzünün gerilmesinden anlayabiliyordum.
" Sen de hatırlıyorsundur okula geç geldim ben, evden çıkmadan önce bir mesaj aldım ve daha dersin bitmesine 5 dakika kala bir kez daha mesaj atıldı bana, tamam diyorsundur şimdi ' eee ne var bunda bana her gün geliyor' diye ama benim doğru düzgün bir tane bile arkadaşım yok ve bana mesajlar atanı da tanımıyorum gizli numara ve her mesajın da başka bir numara kullanıyor.
Bir de sen bir an da merak edince ki senle çok anlaştığımız da söylenemez hatta benden nefret ettiğin bile söylenebilir o yüzden bu mesaj atanın da sen olduğunu bile düşünmüştüm senden bile şüphe etmiştim.." olan biteni anlatmıştım ve bir başkasıyla paylaştığım için omuzlarımdan da yük kalkmış gibi hissediyordum. Mert belki beni sadece dinler ve hiçbir şey yapamazdı ama başkasının da bilmesi bir nebze olsun rahatlamamı sağlamıştı.
Mert'in ciddi bir şekilde şoka girdiğini gözlerinin büyümesinden anlayabiliyordum. " Damla birincisi ben senden nefret falan etmiyorum. İkincisi bu konu da ne olacak bilmiyorum ama yanındayım beraber atlatacağız bunu merak etme." demişti destek çıkarcasına. Ben ise sadece "teşekkür ederim." demekle yetinmiştim çünkü yalnız başıma kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı.
Arkamı dönüp giriş kapısına yürüdüğüm esna da telefonumun titremesiyle irkilmiştim, durup telefonu çıkartır çıkartmaz mesaj geldiğini görünce bir paniğe kapılmıştım. Hemen mesaj bölümlerine korka korka girdiğimde korktuğum başıma gelmiş gibi ağzımı elimle kapattığım esna da Mert durduğumu fark etmiş olacak ki arkasını dönüp hızla yanıma gelmişti.
Yanıma ulaşır ulaşmaz " ne oldu Damla yine mi mesaj geldi?" diye sorunca ancak kendime gelebilmiştim. Hiç bir şey demeden direk telefonumu uzatmıştım, Mert telefonu elimden hızla çekip aldıktan sonra hemen mesajı okur okumaz yanında ben olduğumu unutarak "oha!" diye bağırınca birden aklına yanında ben olduğumu hatırlamıştı "pardon kibarlık seviyelerimi ayaklar altına aldım ama bu resmen manyaklığa giriyor." deyip gelen mesajı sesli bir şekil de okumuştu;
"Senin için konuştuğun bütün erkekleri mahvedebilirim, özellikle de Mert'i prenses;)"
Mert, her okuduğunda biraz daha sinirlenip etrafına bakınıyordu belki okuldan birisidir diye ama yoktu kimse şüpheli bir davranış göstermiyordu.
Kendimi daha fazla tutamayıp tekrardan ağlamaya başlamıştım. Mert'in gözlerine baktığım da ise sadece dehşet görüyordum, içi parçalanıyormuş gibi. Ellerinin arasına başımı alıp başına dayadığın da hala ellerini çekmemişti. "tamam geçti merak etme bulacağız onu" diye teselli edercesine kolumu sıvazlıyordu ama o da biliyordu ki bu biraz zor olacaktı.
Bu esna da bir kez daha telefon titreme sesi işitmiştik. İkimiz de aynı anda kafamızı çevirip birbirimize baktığımız da tedirgin olduğumuzu on metre ötemizde ki birisi de fark edebilirdi. Vakit kaybetmeden daha cebime koymamış olduğum telefonuma gözlerim ilişmişti. Bana mesaj gelmediğini görünce kaşlarımı çatıp direk Mert'e baktığımda "ne oldu Damla, ne yazmış o gerizekalı yine?" diye sorunca cevap alması çok gecikmemişti çünkü telefonu direkt suratına tutmuştum.
Mert daha net görebilmek için telefonumu eline alır almaz şok olmuş bir şekilde bir telefona bir de bana şaşkın gözlerle bakıyordu çünkü hiçbir mesaj gelmemişti, apar topar kendi telefonunu çıkartıp bir kez daha aynı yüz ifadesini takınınca şok olduğunu anlayabilmiştim. Telefonunu görebilmek için kafamı öne doğru uzatıp baktığım da ise bana olduğu gibi bir bilinmeyenden mesaj gelmişti.
"neler oluyor?" diye sormama gerek kalmadan suratımda da telefon görmem bir olmuştu. Mert gibi daha net görebilmek için biraz uzaklaşıp telefonu elime aldığım da Mert'in aksine ikimizin de duyabileceği bir tonda mesajı birkaç kez okumuştum.
"Mert, olmaz ama böyle biraz önceki sahneye baktım da öpecek gibiydin. Benim de seni öpmemi ister misin hayvan herif?! "
Birkaç kez okumuştum çünkü artık şokun şokunu da yaşamaya alışmıştım, direk Mert'e baktığımda ise büyük bir ciddiyetle ve soğuk kanlılıkla
' peşimizde ve biz el ele savaşmak zorundayız.. '
diye kısa ve öz bir açıklama yapmıştı. Aslında pek fazla açıklama sayılmazdı bu, daha çok gelecekte yapacağımızın kısa bir özeti gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMLA OLMAK
Teen FictionGüven problemi yaşayan bir genç kız... Günün birinde tanımadığı birisinden mesajlar alır ve hayatı tehlikeye girer. Tek güvendiği kişi en yakın arkadaşı iken sırtından bıçaklanır... #1asosyel