before you go.

2.8

gül: ali

ali: efendim 

gül: ne yapıyorsun

gül: kaç gün oldu yazmadın hiç

ali: birkaç işlerim vardı

ali: yollarımı mı gözlüyorsun

gül: evet

ali: ha?

gül: mesaj atmanı bekledim

gül: sonra beklememe gerek olmadığı düşündüm ve yazdım

ali: o kadar iyi ettin ki

gül: neden cevap vermedin bana?

ali: ne diyeceğimi bilemedim

ali: gülsem mi ağlasam mı diye arafta kaldım

ali: hem çok kızdım hem çok sevindim

ali: biraz sindirmeyi bekledim

gül: sindirebildin mi?

ali: evet

gül: peki, düşüncen ne?

ali: yapmış olduğun şey fazla çocukça

ali: acımı kesmek isterken daha büyük bir acı verdin

ali: yaptığın şeyi yok saysam bile bu acı hep bir yerlerde benim içimi rahatsız edecek

ali: ama yine de sana kıyamıyorum

ali: ne olursa olsun sensizlik her şeyden daha kötü gibi

ali: bu yaptığın şey seni benden uzaklaştıramıyor

gül: aramız açılmadı değil mi?

ali: sana biraz kırgınım 

ali: ama hep dediğim gibi

ali: varlığının acısını yokluğunun sızısına tercih etmem

gül: bu cümlenin insana ne hissettirdiğini artık anlıyorum

gül: varlığının acısını yokluğunun sızısına tercih etmem ali

ali: içim içime sığmıyor galiba

gül: sarılsak, sığar mıyım?

ali: gülüm, benim içim senden ibaret zaten

ali: sığarsın, taşarsın bile

gül: sevindim buna

ali: seviyorum

gül: bende

ali: çüş ama yaaa

gül: ne var yaaa

ali: bana bişiler oliyi

gül: noliyi ya

ali: kalğ lkrizi oğlbilir

gül: belli güwmcğkwdi

gül: neyse görüşürüz

gül: yani inşallah :')

ali: maşallah maşallah

ali: yani görüşürüz gülüm