11

117 13 40
                                    

"Günaydın efendim, yifan bey ve çocuklar sizi kahvaltı için bahçede bekliyorlar."

Tao odanın perdelerinin aniden açılması ve odayı dolduran güneş ile uyanırken gözlerini ovdu. Üzerindeki beyaz yorganı iterek sakince ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Hizmetli kızın odadan çıkması ile başını pencereye çevirdi.

Hava oldukça güzeldi dünün aksine. Yağmur yağmıştı ve büyük bir fırtına çıkmıştı ama sonrasında yepyeni güneşli bir gün başlamıştı. Tıpkı tao'nun hayatında da olduğu gibi.

Yataktan çıkıp odadaki küçük banyoya ilerledi. Yüzünü yıkadıktan sonra yifanın gece rahat etmesi için ona verdiği lacivert pijamaları üzerinden çıkardı ve dün üzerinde olan kıyafetlerini giyindi. Kimseyi daha fazla bekletmemek için hızlıca odasından çıktı ve aşağıda kendisini bekleyen hizmetli bayanla birlikte bahçedeki kahvaltı masasına ilerledi.

Zifan ve wufan havuzun etrafında koşuştururken yifan telefon görüşmesi yapıyordu şezlongun üzerinde oturur bir vaziyette. Tao'nun gelmesi ile oğlu wufan koşarak babasına sarılmıştı buna karşılık olarak tao wufanı kucağına aldı ve ona günaydın öpücüğü verdi yumuşak saçlarına.

"Uyanmışsınız."

Yifan gülümseyerek kendilerine doğru geldiğinde zifan babasının elini tutmuştu. Tao sanki aileymiş gibi hissetmişti bu an ile.

"Evet çok bekletmedim umarım."

Kucağındaki wufanı indirdiği an wufan koşarak zifanla beraber evin içine girmişlerdi.

"Ben bekleyebilirim ama çocuklar için beklemek biraz zor oldu o yüzden çoktan kahvaltılarını yaptılar."

Tao mahçup bir şekilde gülümseyip kahvaltı masasına oturduğunda yifan da onun karşısına geçip oturmuştu sandalyesine dikkatle.

"Efendim minderiniz."

"Teşekkür ederim bayan haru."

Yifan biraz öne çekildiğinde hizmetli kadın elindeki minderi yifanın sırtı ile sandalye arasına yerleştirmişti ve bu şekilde yifan daha rahat bir şekilde yaslanabiliyordu. Tao dün olanları anımsayarak elindeki çatalı masaya bıraktı nazikçe. Bu konuyu ve geçmişi konuşmaları gerekiyordu.

Koskoca tanrı kanatlarını kesti diye artık tanrı olmayacak değildi ya?

"Biraz konuşabilir miyiz?"

"Elbette bay tao."

Tao bıkkınca nefesini verdi. Bu resmiyetten hoşlanmıyordu, karşısındaki adam bir tanrıydı kanatlarını kesmiş olması bunu değiştirmiyordu üstelik tao ile arasındaki münasebet oldukça ileri seviyedeyken bu yabancılıktan hiç hoşlanmamıştı.

Ne olurdu sanki eskisi kadar samimi olsa?

"Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun."

Tao sanki kendisini duymuş gibi cevap veren yifan ile düşüncelerinden çıktı. Sakince kahvaltısını yapıyor oluşu taoyu bir miktar sinirlendiriyordu.

Hadi ama.

6 yıl geçmişti koskoca 6 yıl ve sonrasında cidden böyle bir ortam beklemiyordu tao.

"İstediğim şeyleri yanlış anlamandan kaynaklanıyor olabilir mi acaba?"

Yifan elindeki çatal bıçağı tabağına bırakıp ipek mendili ile dudaklarını silerken tao gerildi. Ciddi bir konuşmaya gireceklerini hissediyordu.

"Pekâlâ. Benim anlayamadığım isteklerin neler tao?"

Güzel

Sinirlenmişti ama en azından resmiyet yoktu.

A H M A N E THikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin