page| 1

1K 106 82
                                    

Ormana karanlık çökmeye başlarken 'Artık geri dönmeliyiz,' diye ısrar etti , Gared.
'Yabanıllar öldü.'

-A Game of Thrones
'5

Başladığınız tarih?


_




1| everything i wanted

"Tanrım y-yalvarırım, dayanamıyorum artık. G-gücüm kalmadı. L-lütfen yalvarırım ruhumu kurtar bu lanet olası cehennemden. Ne olur tanrım, canım çok yanıyor."

Değişen bir şey yoktu. Yine aynı acılar, yine durmaksızın akan kanlar karışık gözyaşları ve yine yalvarışlar... Artık herkesten nefret ediyordu Park Jimin. Onu bu hâle getirenlerden, hayatını mahvedenlerden ve en çokta ailesinden nefret ediyordu. Bu acı dolu hayatı yaşamasının tek sebebi ailesiydi. Krizlere girmesinin, kendini kanatmasının tek sebebi onlardı. Hiçbir ebeveyn kendi öz evladına böyle zâlimce davranmaz, sevmese bile zarar vermezdi, değil mi?

Dokuz yaşında hayatını bu denli yerle bir eden olay yüzünden girdiği travmadan bir daha hiç çıkamadı. İşte o gün, onu o hâle getiren anne ve babasından nefret etti bunca yıl. İçindeki nefret dinmeden büyüdü, filizlendi. Krizleri, nöbetleri günler geçtikçe arttı. Geceleri uyumaz kendine zarar verirdi küçük çocuk. Yemek yemeyi bile neredeyse unutmuştu ki en son ne zaman ne yediğini bile bilmeyecek derecedeydi. Yediğini sürekli geri çıkartıp ölüme adım adım yaklaşıyordu. Arkadaşları yanına yaklaşmıyordu hiç mesela. Sevdikleri kaçıyordu ondan. Yalnızdı. Koskoca dünyada bir başınaydı. Onlarca, binlerca hatta milyonlarca insan içinde yapayalnızdı.

Bunları kim hakederdi sahi? Bunları yaşamayı kim kaldırabilirdi? Dayanamıyordu Jimin'de. Ne kadar genç adam olsada yaralı bir çocuğun kalbini taşıyordu. Ailesi ise onu hâla görmezden gelmeye, fırsat buldukça nefretini kusmaya  ve krizlerinde ona yardım etmek yerine odasına kilitleyip acı çığlıklarını duymaya devam ediyordu. Her gece krize girip kendine zarar veriyor ve sabaha kadar ağlıyordu. İntihar etmeyi denedi defalarca kez. Ama  babası ünlü bir doktordu ve onu bir şekilde bu acımasız hayata döndürüyordu. Peki ondan bu kadar nefret ederlerken neden ölmesine izin vermiyorlardı? Her ne kadar ölmesini isteselerde zevk alıyorlardı Jimin'in acı dolu haykırışlarından, yalvarışlarından. Mahvolmuştu o da. Ağlamaktan, üzülmekten ve kendine deli gibi zarar vermekten. Tek bir kez oğlum deseler belki düzelirdi her şey. Belki sıcak bir kucak, saçlarında yumuşak bir el iyi gelecekti Jimin'e. Bekledi. Evet, hep bekledi. Annesinin onu sarıp sarmalamasını, babasının düzelip onu sevmesini... Canı yanıyordu çocuğun. Kesiklerle dolu vücudundan, tırnaklarıyla ucuz bir kumaş gibi yırttığı bedeninden daha çok yanıyordu canı.


Dünyada yaşayan milyonlarca insan vardı varoluşunu sorgulayan, hayatını sorgulayan. Bambaşka görünüşe, fikirlere sahip milyonlarca insan. Hepsi farkı acılar çekerlerdi mesela. Kimisi hiç olmadığı kadar mutluydu, kimisine ise varlığı bile ağır gelirdi bazen. Yaşamaya gücü kalmaz, tükenirdi umutları. Sanki akan gözyaşları, musluktan akan ve sonu gelmeyen bir su gibiydi. Ağladıkça arkası kesilmez, aktıkça çoğalırdı. Damla damla yakardı insanın canını. Dayanmaya fırsat bırakmaz ilim ilim işlerdi ölümü ruhuna.

Her gün aynı şeyleri yaşamaktan, pencerenin önüne geçip Tanrı'ya canını alması için yalvarmaktan başka çaresi yoktu onun da. Elinden gelen bir şey olsa biliyordu sonuna kadar çabalayacağını hatta çoktan mutlu bir hayat yaşayacağını ama sanki görünmez prangalar vardı onu bu hayata hapseden. Mutlu olmaması için engellerle dolu bir hayatı yaşıyordu.

psychologist || yoonmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin