Robb sırıttı ve gözlerini kucağında taşıdığı şeyden ayırarak konuştu.
"Sana bir şey yapamaz Jory," dedi.
"Ölmüş."A Game Of Thrones'
Bran' 21_
5| remember this
Alışkın olamadığım bir güne daha açtım gözlerimi. Yine güneşin ışıkları doldurmuştu henüz iyi bir anı biriktirmediğim odayı. Ama yinede Tanrı'ya bu kadar huzurlu ve acısız sabahlarım için şükrediyordum. Nankör bir insan değildim. Bir şeylerin fazlasınıda beklemiyordum zaten. O lanet evden kurtulduğuma, artık sabahları kanlar için uyanmadığıma defalarca kez şükrediyordum. Kurtulmuştum ne de olsa. Ama başka bir korku vardı ya içimde, bilmiyordum ne olduğunu da..
Yataktan doğrulurken yanımda duran telefona uzandım. Saat on olmuştu ve kahvaltıya daha bir saat vardı. Ayaklarım soğuk zeminle temas ederken istemeden ürperdim. Kollarım artık acımıyordu. Nadir sızlıyordu ama yüzümde ince sızılar vardı ufak ufak. Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Ellerimi yıkadıktan sonra kenarda duran havluyla kuruladım. Kafamı kaldırdığım an aynada duran yansımama baktım. Gözlerim şiş, yüzümde kurumuş tırnak izleri, dağınık şaçlarım.. Sadece baktım bir süre. Güzel bir çocuk değildim. Sürekli gülümseyen bir çocukta değildim. Ne bileyim gür kahkahalarım, bakım kremlerim, yüzümü güzelleştirmek için makyaj malzemelerim... Yoktu hayatımda hiçbiri. Sadece yaralarım, kırıklarım ve acılarım vardı benim. Artık yadırgamıyordum. Hani insan bir süre garip gelen bir şeye alışır ya, işte bende bunlara alışmıştım artık.
Havlunun bir ucunu ıslatıp yüzümü silmeye çalıştım. Fazla acımıyordu. Arada bir sürten havlu yüzünden sızlıyordu ama delirtecek veya ağlatacak dercede değildi. Sildikten sonra çıkıp odaya yöneldim. Kesinlikle yatağımın bir ucuna oturmuş yeri seyreden bir Yoongi değildi beklediğim. Kalbim teklemeye başlarken yanına doğru titreyen bacaklarıma ilerledim. Çok dalmış olmalıydı ki, beni seslendiğimde anca farkedebilmişti.
"Şey, bir şey mi oldu?"
Kafasını kaldırıp soğuk ifadesiyle gözlerime baktı. Sonra göz temasını kesip bir süre yüzümü inceledi. Yanaklarım cayır cayır yanarken gözlerimi odada gezildirmeye başladım. Ardından ayağa kalkıp dolabın önüne ilerledi konuşmadan. Bugün beyaz önlüğü yoktu. Sadece gri bir thsirt, siyah kotu ve altına giydiği beyaz sporları vardı üzerinde. Dolaptan bir thsirt ve eşofman altı alıp özenle kapağını kapattı. Ben hala onu izlerken önüme geçip gözlerini tekrar benimkilerle birleştirdi.
"Üst vücudunda olan yaralara krem sürülecekmiş. Ve üzerini sen zorlanacağın için ben giydireceğim. Şimdi kollarını yavaşca kaldırır mısın?"
O soğuk bir ifade ile bunları söylerken ben yutkunarak kafamı salladım. Dün Seokjin hyung göğsümde olan sargıyı çıkarmıştı. Ve şimdi Yoongi ilk kez vücudumu görecekti. Hatta dokuncaktı. Yaralarımı kimsenin görmesini istemiyordum. Ama elimden bir şey gelmeyeceği için bunu yapmak zorundaydım. Yavaşca kollarımı kaldırdım. Nazikçe thsirtimi çıkardıktan sonra yatağın üzerinde duran kremi aldı bakmadan. Ardından tekrar bana dönüp yüzüme baktı yeniden. Yavaşca gözlerini tüm vücudumda gezdirdi. Ama ifadesinde zerre oynama yoktu. Soğuk ve düz.
"Yatağa otur."
Dediğini yapıp yatağa oturdum. Hemen yanıma oturup eline bir miktar krem sıktı. Diğer parmağı ile elinde duran kremden biraz biraz vücudumun belirli bölgelerine dokundurdu. Elindeki krem bitince bir elini sırtıma koyup diğeri ile dokundurduğu yerlerdeki kremleri yaymaya başladı. Kremin verdiği soğukluk ürpermeme neden olunca yatağın üzerindeki ellerimle çarşafı sıktım ve onun pürüzsüz beyaz yüzünü incelemeye başladım. Saçları kaşlarının tamamen kapatıyordu ve tenine çok yakışıyordu. Keşke dedim o an, benimde böyle güzel bir yüzüm olsaydı. Aynaya baktığımda kendimden tiksinmezdim en azından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychologist || yoonmin
FanficBenim yolum nerede? Zemin titremeye devam ediyor. Kendi başıma çöküyorum.. Sessiz bombalardan daha sesli. Evet sana söylemek istiyorum karanlığı, Karanlık her yerde. Bundan korkma. Gece beni yutsa bile pes etmeyeceğim. Senin için savaşıyorum, parla...