"Burada ne işi var?" diye sordu Dany. "İşgalci onun kafasını istiyor," dedi Yargıç . "Önemsiz bir harekette bulunmuş. Birkaç kaçak avcıyı Gece Nöbetçileri'ne teslim etmek yerine Tyroshlu bir köle tacirine satmış. Çok saçma bir yasa. İnsan kendi rehinesiyle ne istiyorsa yapabilmeli."A Game Of Thrones
Daenerys' 42_
10| your eyes tell♡
Bir yol gördüm, kafdağı kadar uzak ve bir nefes kadar yakınımda. İlerlemek için canımı bile vermeye razıyım, o derece huzurlu. Gelecek günler parıl parıl parlıyor sanki, 'yaşa beni' der gibi. Hissediyorum az kaldı. Çok güzel günler geliyor, usul usul hissettiriyor kendini. Ama bir şeyler eksik ilerliyor. Yanlış giden bir şeyler var ve bir türlü ayak uyduramıyorum buna. En kötüsü, çözemiyorum ne olduğunu. Kalbim bunca zamandır böyle atmadı yemin ederim ki. Tatlı bir sancı var içimde, yakıyor beni inceden. Fakat o eksik belli ediyor kendini bariz bir şekilde yine. Yine de bilmiyorum ne olduğunu. Birine ihtiyacım var, bana öğretecek, beni inandıracak birine. Uzakta değil aynı zamanda yakında da değil.
Karmakarışıktım sabah belime dolanan kollarla uyanırken. Nefes aldıkça burnuma dolan mayhoş erkeksi koku kaplıyordu tüm benliğimi. Dudaklarım neredeyse boynuna değecekti, saçlarımı ise minik burnu sahiplenmiş tatlı tatlı nefesini hissettiriyordu başımın üzerinde. Titrek bir nefes aldım daha çok sokulurken. Anında daha sıkı kavradı beni. Gözlerimi kapattım olduğumuz pozisyonu idrak ederken. Normal sohbet bile edemediğim adamla dip dibe uyuyorduk. Bu da normal değildi ama bunu da boşverdim. Anı yaşa derlerdi ya hani, ben de anı yaşayacaktım.
Aradan dakikalar geçti, hatta belki saatler. Anı yaşadım ben de. Bunca zamandır kimsesizliğin verdiği muhtaçlıkla sığındım boyun girintisine. Pişman değildim, defalarca kez yine yapardım. Çünkü bu his anlatılamayacak kadar eşsizdi. O sırada Yoongi düşüncelerimi dağıttı uykulu ve boğuk sesiyle.
"Uyanmışsın."
Kırık ve erkeksi sesiyle saçlarımın arasından mırıldanırken gülümsememe engel olamadım. Biraz geriye gitmek için yeltendiğimde belimdeki elleri olabilirmiş gibi daha çok sıklaştı.
"Çok erken, biraz daha uyuyalım." dedi. Kıkırdayarak iyice bütünleştim bedeniyle. Nefes aldıkça kalkan göğüslerimiz birbirine çarpıyordu. Bir an, sadece birkaç saniye Youngjae ile neler yaptıklarını hayal ettim bu odada. Bu düşüncelerle, birkaç saniye olsa bile kendimi kötü hissetmeden edemedim.
Sonrasında ne olduğunu ben de bilmiyorum. Çünkü gözlerimi açtığımda Yoongi aynanın önünde üzerindeki kıyafetlerini düzeltiyordu. Beyaz bir gömlek, siyah kot pantalon ve altına giydiği beyaz sporlarıyla sade, sıradan ama şık bir görünüşü vardı. Biraz yatakta gerneşirken yüzüme vuran güneş yüzünden gözlerimi geri kapatmak zorunda kaldım.
"Günaydın Jimin. İyi uyuyabildin mi?"
Doğrulup bir elimle gözümü ovalarken ayaklarımı soğuk zemine temas ettirdim. "Evet, çok iyi uyudum hem de. Teşekkür ederim, rahatsız ett-"
"İnan bana Jimin en az senin kadar ben de rahat uyudum. Hadi yüzünü yıka, seni odana bırakacağım. Hazırlanıp kahvaltıya in." dedi telefonunu arka cebine koyarken. Ben ayaklanırken tam karşımda dikildi. Ben merakla ona bakarken gülümsedi ve elini kafama götürüp dağınık saçlarımı düzeltmeye başladı. Bu hareketi beni gülümsetirken kafama ufak bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Ufacık bir sorun bile olsa bana anlat Jimin, tamam mı güzelim?"
'Güzelim' kelimesi karnımda düğümlenirken gözlerimi kaçırıp kafamı salladım. "Teşekkür ederim hyung, her şey için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychologist || yoonmin
FanfictionBenim yolum nerede? Zemin titremeye devam ediyor. Kendi başıma çöküyorum.. Sessiz bombalardan daha sesli. Evet sana söylemek istiyorum karanlığı, Karanlık her yerde. Bundan korkma. Gece beni yutsa bile pes etmeyeceğim. Senin için savaşıyorum, parla...