Not: Tanrılar kısmını dini inancınız neyse ona göre okuyun lütfen. Her kesime hitap etmek için bu şekilde yazdım, inancınıza göre yorumlarsanız, yazdığımı daha iyi anlarsınız.
Keyifli okumalar."Bin yılı aşkındır kulaktan kulağa gezen, her seferinde değişen ama özünü kaybetmeyen bir şehir efsanesi vardır. Bu gün sizlere ondan bahsetmek istiyorum."
"Efsaneye göre günümüzden tam bin yıl önce, bizim bilmediğimiz bir Dünyada, meleklerin savaş içinde olduğu söylenirmiş. İkiye bölünen Dünya, sadece iki melek aracılığı ile birbirine bağlanmak zorunda kalmış. Savaştan kısa bir süre sonra öncü meleklerden biri olan rüyaların meleği Ariel, Tanrıların katında çok büyük bir günah işlemiş. Bu büyük günahı hepimizin farkında olmadan yaptığı bir şeymiş.
Melek Ariel, Dünya'ya gidip geldiği zamanlardan birinde bir faniye aşık olmuş. Günahların en büyüğü olan aşık olmak, tanrılar katında hoş karşılanmamış. Ariel ölüm cezasına çarptırılmış. fakat hepimizin bildiği gibi melekler öyle kolay ölüme terk edilemez. Bu yüzden Ariel'in cezası acı çekerek ölümünü beklemek olmuş.
Bu nedenle Ariel, bundan tam bin yıl önce Dünyamıza gönderilmiş elinden bütün güçleri alınmış ve kanatları kuruyana kadar hiçbir ilahi varlıkla iletişime geçememe cezası almış. Böylece tanrılar, aslında tek günahı aşık olmak olan bir meleği ölüme terk etmiş olmuşlar.
Dünyaları birbirine bağlayan ikinci melek olan Adrian, bu efsaneye göre Ariel'e olan aşkından tanrılar katını terk edip Dünya'da onu hiçbir ilahi varlığın bulamayacağı bir yere saklanmış. Kötülük meleği olarak bilinen Adrian'ın, bin yıldır dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi olduğu söyleniyor.
Ancak bundan bin yıl önce bu olaylar olurken Adrian çok büyük bir yemin etmiş.
'Ben melek Adrian yemin ederim ki tek gerçek aşkımı bulup, bundan bin yıl sonra sizin üstünüze kara bulut olup çökeceğim ve yine yemin ederim ki döndüğümde aşkımı yasaklamaya çalışan bütün varlıklar altımda ezilecek.'
Melek Adrian'ın böyle konuşması doğru mudur değil midir bilemiyoruz tabiki. Adrian'ın çığlığını duyan Ariel, dünyamıza bir asa saklamış. Bu asa tam bin yıl sonra saklandığı yerden çıkacakmış ve eğer bir faninin eline geçerse, cennettin yedi kapısından ilkini açacak ve iki dünyayı birbirine bağlayan melekleri bir araya getirecekmiş. Ariel'in okuduğu satırlar onları bir araya getiren faninin ne olursa olsun bir dileğini yerine getirmek üzere kurulmuştur.
Karşılıksız iki aşk üzerine kurulan bu düzen ve bu düzenle ayakta duran iki dünya, iki melek aşık olduğunda cennetin yedi kapısından ikincisi açılacakmış.
Bu gün melek Ariel'in sakladığı asa dünyamızda gün yüzüne çıkacak ve cennet bize yüzünü gösterecek. Bizim görevimiz ne olursa olsun asayı herkesten önce bulmak."
Şık giyimli yaşlı adamın sözü bitince önünde oturmuş onun konuşmasını bitirmesini bekleyen beş kişi sakince birbirlerine baktılar. Yaşlı adam takım elbisesinin ceketini düzeltip önüne dizilmiş beş kişiye baktı.
"Her zaman yaptığımız gibi bu seferde gidip bize ait olanı alacağız." dedi ekibine.
Böylece efsanenin hikayesi başlamış oldu. Dünyaları birbirine bağlayan iki melek ve onların birbirine bağlanmasını isteyen altı gizemli insan.
Ama unuttukları bir şey vardı asa kimde ise cennetin kapısını açabilecek güçte ondaydı, başka bir el asaya değdiği anda kül olacaktı bütün bedeni. Belki de yaşlı şık giyinimli bilge adamın bile efsanenin bu kısmından haberi yoktu.
Peki efsanenin gücü kimdeydi?
Böyle bir güç fanilerin eline geçseydi ne olurdu?
Hepimize selamm!!
Yeni bölümleri kaçırmamak için kütüphanenize eklemeyi unutmayın. Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin desteğinize ihtiyacım var :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN
FantasyEfsanenin peşinde olan bir adam... Efsaneden haberi olmayan bir koruyucu... Korunmaya muhtaç olan bir kapının anahtarı mıydı? Yoksa bir insanın damarlarında akan kanı mı? İki melek aşık olduğunda açılacak olan cennetin yedi kapısından ilki, lanetli...