Keyifli okumalar.
Uzun hastane koridorunda koşuştururken ilk kez doktor olarak değilde endişeden gebermek üzere olan bir hasta yakını olarak koşturuyordum.
Efe hareket halindeki sedyede bilinçsiz yatarken bütün düğün ekibi peşinden koşturuyorduk. Düğünde kırkdan fazla doktor varken hiçbirimiz elimizi sürememiş korkudan ne yapacağımızı şaşırmıştık halbuki en çok gördüğüm hastalarda kurşun yarası için gelen hastalardı.
Efe gözlerimin önünde yetkimin olmadığı ameliyathaneye alınırken ben sadece giriş kapısında kaldığımda bir doktor için en zor anın bu olduğunu anlamıştım. İçerideki adam az bir zamanda tanımış olduğum bana güven veren ve benim için kurşunun önüne atlayan bir adamdı. Fakat ben onun için elimi bile oynatamamıştım şimdide hiç tanımadığım bir hastanede hiç tanımadığım bir insanın ellerine onu teslim etmiştim.
Kendimi biraz toparladığımda kanlı ellerimi dağılmış saçlarımdan çekip etrafıma bakındım. Nereden baksan yirmi kişi bir ameliyathane kapısının önünde bekliyorduk. Diğer doktorlarda benim gibi vicdan azabına düşmüş olacaklarki hepsi bekliyordu.
Ayağa kalkıp tek tek hepsiyle konuşup gönderdikten sonra köşede oturan Hilal ve Levent'in yanına gittim.
"Hadi sizde gidin artık burada bekleyip ne yapacaksınız" dedim sakince. Şoku atlattığım için sakin konuşabiliyordum.
Hilal'in en mutlu günün böyle bitmesinden kendimi sorumlu tutuyordum. Bir nevi benim yüzümden kızın düğünü mahvolmuştu.
"Annem nerde?" dedim telaşla. Annemi unutup koşturarak buraya gelmiştim ve aklıma daha yeni geldiği için kendime küfürler ettim. Hilal üzerindeki gelinliği çekiştirerek yanıma yaklaşıp koluma dokundu.
"Merak etme benim annemle beraber eve gönderdim" dedi. İçim biraz rahatlarken onları da göndermek için bin bir dil döktüm. Hilal beni böyle bırakmak istemediğini söylese de birkaç saat içinde balayına gidecekleri için uçakları kalkacaktı ve şimdi eve gitseler anca hazırlanıp uçağa yetişebilirlerdi.
Uzun uğraşlar sonucu onları gönderdikten sonra ameliyathanenin kapısının önündeki yerimi alıp beklemeye başladım. Efe'yi daha yeni tanıdığım için haber verebileceğim bir yakını olup olmadığını bilmiyordum.
Yaklaşık 2 saat sonra doktor çıkınca heyecanla ayaklanarak ona baktım. O an ben çıkınca hasta yakınlarının ne hissettiğini anlamıştım. Doktor hayati bir şey olmadığını birkaç gün istirahat etmesi gerektiğini söyledi. Beklediğim gibi kötü bir şeyi olmamasına sevindim. Yarası derindi ve önemli bir sinirin zedelemiş olabileceğinden çok korkmuştum.
Efeyi normal bir odaya alırlarken bende kendi hastaneme nakil olması için işlemleri başlatmıştım. İzinleri alıp belgelerini imzalamıştım. Allahtan cebinden çıkan cüzdandan soyadı ve kimlik bilgilerine ulaşabilmiştim yoksa beni yanına bile sokmazlardı. Raporlara da klasik düğündeki kaza kurşunu olarak yazdırmıştım ki polislerle uğraşan biz olmayalım.
Aynı gece Efe'yi kendi hastaneme nakil aldırttığım için içim rahatlamıştı ona yeni bir oda açıp yerleştirdiklerinde o hala bebekler gibi uyuyordu. En az bir hafta tedavi görmesi gerektiğinden gözümün önünde olmasını istiyordum.
Hastanede beni kanlar içinde gören çalışanlar yolumu kesip bir sorun olup olmadığını soruyorlardı. Hepsini geçiştirmek için cevaplar verip odama gittim. Ellerimi yıkayıp kurumuş olan kandan kurtulurken elbisem akmış makyajım aceleyle çıkardığım topuklu ayakkabılarım yüzünden yaralanmış çıplak ayaklarım ve dağılmış saçlarımla berbat görünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN
FantasyEfsanenin peşinde olan bir adam... Efsaneden haberi olmayan bir koruyucu... Korunmaya muhtaç olan bir kapının anahtarı mıydı? Yoksa bir insanın damarlarında akan kanı mı? İki melek aşık olduğunda açılacak olan cennetin yedi kapısından ilki, lanetli...