Multiye Hazal'ı bıraktım.
Keyifli okumalar.Eylül ile konuşmamızın üstünden bir saate yakın bir zaman geçmişti ama ben hala etkisinden çıkamamış bir köşede sessizce oturuyordum. Söyledikleri beni hem etkilemiş hem de aklımda bir sürü soru işareti bırakmıştı.
Okuyucuların, 'yani bizim' istediğimiz sürece yaşayabileceğimizi söylemişti. Bu benimde istediğim yaşa istediğim yıla kadar yaşayabileceğim anlamına mı geliyordu?
Okuduğumuz hayatları değiştirme gücüne sahip olduğumuzu da söylemişti. İnsanların hafızalarını silip onlara istekleri hayatı verme gücümüzde varmış. Bu söylediklerini benimde yapabileceğim anlamına mı geliyordu?
Son olarak da bulutları kilitleyip hatıraları kendimize saklayabiliyorduk. Bir gün bunu bende yapabilecek miydim?
Yaşadığım yirmi altı yılı artık bomboş olarak niteliklendiriyordum. Kendimce çok okuyup çok bildiğimi düşünürken birden bire karşıma çıkan bu insanlar bana Dünya'nın benim bildiğimden daha büyük ve daha derin bir yer olduğunu göstermişlerdi. Hayatım boyunca bu yeteneğimi yararsız görüp nefret etmiş hatta kendimi lanetli biri olarak görmüştüm. Oysaki benim gibi insanlar diğerlerini biraz olsun rahatlatmak yardım etmek ve refaha kavuşturmak için yaratılmıştı. Bunları bilmeden yaşadığım ve kendimden nefret ettiğim her bir yıl için kendime çok kızdım. Araştırıp sorup birine anlatmak bilgi almak yerine içime kapanıp kendimden nefret ettiğim yıllar geçirmiştim ve bu duvarlarım bir günde yıkılıvermişti.
Eylül'ün anlattığı hikayeyi tamamen bitirmesini istiyordum belki de çözmem için kendimle değil başkalarının görüşleri ve bakış açılarıyla bakmalıydım. Bunca yıl sadece kendimi dinledikten sonra benim varoluş amacımın başkalarını dinlemek olduğunu öğrenmek biraz ağır gelmişti ama kendimi daha iyi ve daha mutlu hissediyordum. Eylül'ün de başkalarına yardım ederek güçlendiğini ve mutlu olduğunu görebiliyordum.
Kafamı biraz dağıtmak için diğerlerinin yanında oturduğum salondan kalkıp mutfağa Gizem'in yanına gittim. Gizem sürekli mutfakta bir şeyler ile uğraşıyordu ne zaman gelsem orada oluyordu.
Mutfağa girmemle bana ters bir bakış atıp elindeki hamur işine geri döndü. Bu hamur işlerini kim yiyordu acaba? Kimse hamur işi yiyormuş gibi durmuyordu hatta kahvaltı masasında bile glütensiz şeyler vardı hepsi sağlığına ve formlarına dikkat eden insanlardı.
Gizemin yanındaki tezgaha yaslanarak suyumu yavaşça yudumlamaya başladım. Eylül dışında kimse Efe'nin gerçek hikayesini bilmiyordu. Bu konuda Eylül'ü çok kıskanmıştım. Yeryüzünde en çok merak ettiğim hayaller, acılar, umutları sadece o görebiliyordu. Efe, merak ettiğim tek insandı.
"Niye buradasın doktor hanım? Sende mi tahammül edemedin sevgi pıtırcıklarına?"
Gizem'in sorusu ile kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp onun mavi gözlerine baktım. Ne zaman baksam beni korkutan gözleri, bu sefer daha yumuşak bakıyordu. Benimle ilk kez kendi isteği ile konuştuğu için ayrıca şaşırmıştım.
"Senin Eylül ile alıp vermediğin ne? Neden onu sevmiyorsun, hatta neden etrafındaki insanları sevmiyorsun?"
Gizem soruma şaşırmış olmalıki bir süre sessizce bana baktı. Gerçek adını bile bilmediğim biri ile yaptığım muhabbete bakarmısınız ya şaka gibi bir olay.
"Sevmemek değil" dedi yaptığı hamuru yoğurmaya devam ederken. "Sadece o kızda Efe'ye iyi gelmeyen bir şey var ama Efe bile bunu farkında değil." Diye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN
FantasíaEfsanenin peşinde olan bir adam... Efsaneden haberi olmayan bir koruyucu... Korunmaya muhtaç olan bir kapının anahtarı mıydı? Yoksa bir insanın damarlarında akan kanı mı? İki melek aşık olduğunda açılacak olan cennetin yedi kapısından ilki, lanetli...