Kader nedir?
İçinde boğulup çıkmazlara ulaştığımız bir keder duygusu mu?
Hayır.
Kader; Tanrı'nın bize sunduğu olasılıklar bütünündeki seçimlerimizin sonucudur. Kader, alınlara yazılmaz. Kader, aynı bir ağaç gibi dallanıp budaklanan olasılıksal bir süreçtir...
Köklerini ve dallarını uzattığı yerlerden, bizim isteklerimiz sonucunda meyve verir...
''Tamam anne ya!'' diye bağıran kıza gözlerimi kırpıştırarak baktım. Uzun kumral saçlarını özenle tarıyor ama annesinin istekleri yüzünden bıkkınlıkla iç çekiyordu.
Kadın içeriden tekrar seslendi ''Seda!'' Seda, tarağı masaya vurarak bıraktı ve ayaklarını sertçe yere basarak odasından çıktı. Sakince onu takip etmeye devam ettim.
Acaba şu anlarının son demleri olduğunu bilseydi, annesine böyle davranır mıydı?
Mutfaktan içeri girerken ''Efendim anne!'' dedi. Ses tonu nefesini dışarı üflüyor gibiydi.
Orta yaşlarında olan kadın ellerini bulaşıktan çekmeden ''Şunu babana yetiştiriver'' dedi. Gözleriyle masanın üzerindeki cüzdanı gösteriyordu. Seda kaşlarını çatıp ''Ne diye unuturlar ki?'' diye söylenirken bir yandan da masaya doğru yürüyordu. Cüzdanı bir hırsla kaptı ve tam odasına doğru gidecekken annesinin sesiyle durdu;
''Az ilerideler kızım hazırlanmana gerek yok. Çık öyle''
Dişlerini sıktığında daha yeni yeni oturmaya başlayan yüzü gergin bir hal aldı ''Sen hep en iyisini bilirsin değil mi?''. Annesi üzgünce yüzünü eğdiğinde kalp atışlarındaki acıları görebiliyordum. Kızına olan sevgisi, onun en küçük bir hareketine bile üzülmesine sebep oluyordu.
Ah insanlar! Ne de çabuk değer veriyorlar...
Seda portmantodaki ceketini alıp giyerken kendi kendine homurdandı ''Hep ayak işlerini yapıyorum. Bir gün de olsa beni rahat bırakamazlar mı?''
Belki o gün, bu gündü...
Eğilip ayakkabılarını giydi ve dikelip, ayağında sabitlemek için uçlarını bir iki defa yere vurdu. Tam kapıyı açtığı sırada annesi ''Dikkatli ol!'' diye seslendi.
Yine belkilerin esir aldığı sözcüklerde 'haklılık' kırıntıları saklıydı...
Seda derin bir iç çekti ve hayattan bezmişlikle ''Anladık!'' diye bağırdı. Çok hırslıydı ve sinir, sanki tüm hücrelerini ele geçirmişti.
Evden çıkıp apartmanın merdivenlerinden hızlı hızlı inmeye başladığında elimi yanımdaki kesenin içine attım. Minik taş gittikçe ısınmaya başlamıştı.
Seda, apartmanın ağır demir kapısını açarken tökezlediğinde gözlerimi kıstım. Kız korkuyla iç çekip dengesini sağladı ve dışarı çıktı. Koşar adımlarla yürüyordu. İleri baktığımda durakta bekleyen babasını ve abisini gördüm. Seda kafasını nefes vererek sağa sola salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı.
Geçmesi gereken bir yol vardı. Geçmesi gereken çok yol vardı...
Tam ''Baba!'' diye seslenirken kendini gören aile üyelerine bakıp zorla gülümsedi. Babası kızına el salladığında Seda yürürken bağırmaya devam ediyordu ''Cüzdanını unutmuşsun!'' Gözleri sevgiyle parlayan ebeveyni ''Hadi ya!'' diye ona cevap verdiğinde baba oğul gülüştüler.
Ah! Ne yazıktı size; bilinmezliklerin içindeki güvenler...
Seda ağzından gülmeyi andırır bir ses çıkarttı. Ailesini gördüğü için sanırım siniri biraz dinmişti. Sakince yola adımını attığında esen rüzgarla saçları uçuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM YARGICI
Fantastik"Son dileğin nedir?" Yaşlı gözleriyle etrafına bakarak hıçkırdı ve başını eğdi. Sustu. Suskunluğu asıl ölüm nedeniydi. Tekrar sordum "Son dileğin nedir insan?" "Ben" dedi fısıltıyla "Bir daha yaşamak istemiyorum" ◇ Her hikâye başka olduğu gibi içi...