"İstemiyorum." hyungun yanıma uzandığını anlasam da onun tarafına dönmemiştim.
Dediğine göre anlıyordu Jungkook'un kafasının karışık olduğunu ama kalbim paramparçaydı. Günlerdir paramparçaydım.
Jungkook telefonlarıma dönmeyi bırakmıştı, ben de aramayı bırakmıştım. Seokjin hyungun Mini'ye söylediğine göre Kook da kendini toplmaya çalışıyordu.
Ben darmadağındım.
"Bir şeyler yemezsen seni yataktan sürükler, çocukken yaptığım gibi ellerini tutar ağzına tıkıştırırım." dayanamayıp Namjoon hyunga döndüğümde kollarını açmış, göğsüne başımı yaslamamı beklemişti.
"Düzelecek her şey Taehyung." kolunu bana sarmış bir yandan da saçlarımda parmaklarını dolaştırıyordu.
Özlemiştim Jungkook'u. Sadece yanında oturamıyor olmak bile üzüyordu beni ama konusunu açmaya çalıştığım gibi kaçmıştı benden.
En son telefonumu açtığında ne hakkında konuşacağımı biliyordu.
"Konuşmayacağız olanları." telefonu açtığı gibi pütürlü sesinden kısıkça çıkmıştı kelimeler.
Aradığım hiçbir seferi açmayıp da sonunda dayanamadığı için açtığını biliyordum ama keskin kelimeleri yüzünden sesimin titremesine engel olamamıştım.
"Sonsuza kadar kaçamazsın Kook. Lütfen."
"Hayır dedim. Konuşmayacağım." sesinin anında kısılmış olmasından anlıyordum üzüldüğünü. Ona da acı veriyordu her şeyi çözememek.
Beni kaybetmekten korktuğunu söylüyordu ama benimle yüz yüze gelmekten kaçınan kendisiydi.
"Jungkook-" suratıma kapanan telefonla ağlamaya başladığını biliyordum. Hızlı nefeslerini duymuştum.
"Nasıl ikna edeceğim onu hyung? Ayrılmayacağımıza, korkmasına gerek olmadığına nasıl ikna edeceğim ki yani? Konuşmuyor bile benimle." kapının açılmasıyla Mini de minik adımlarla gelmiş, hyung ve benim arama, başını hyungun karnına koyarak kıvrılmak için bacaklarımızı çekmemizi beklemişti.
"Hobi hyunga göre Kook kendini toplamayacak. Canını yakacağını bilse de senin gidip konuşman gerektiğini düşünüyor." Bu önerinin hoşuna gitmediğini anlayabiliyordum.
Sesi asabi çıkarken bir yandan da eşofmanımın iplerini minik parmaklarına sertçe dolayıp çözüyordu.
Bense biliyordum. Gidip Kook'u kendine getirecek olanın ben olacağımı biliyordum. Çünkü Jungkook'u tanıyordum.
Yanlızca üzgün olmadığını, paniklediğini biliyordum. Ne yapacağını bilmediğinden kimden yardım isteyeceğini şaşırdığını biliyordum. Bana ihtiyacı olduğunu da biliyordum.
Gidip yardım etmek için de tanıp tutuşuyordum ama ben de korkuyordum. Beni reddedeceğini biliyordum. Reddetse de ona gitmem gerektiğini de biliyordum ama bana seni sevmemeliyim dediği her seferde kalbimin biraz daha kırılmasına engel olamıyordum.
Beni sevmeliydi işte. Beni çok sevmeliydi çünkü ben onu çok seviyordum.
"Konuşmak istiyorum." Mini kaşlarını çatarak hızlıca doğrulduğunda gözlerimi kapamış, hyungun kollarına sığınmıştım.
"Kalbini kıran oydu Taehyung. Sen yanlış hiçbir şey yapmadın ama çocuk gibi davranan, seni bu halde görmeme sebep olan Jungkook. Bana sorarsan onun gelip herşeyi toplaması gerekiyor." Gözlerim kapalı olmasına rağmen Mini'nin sert çıkan ses tonuyla hyungun kollarına iyice sinmiş, birkaç damla yaşı tutamasam da titremeye başlayan dudaklarımı ısırarak sakinleşmeyi denemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss /Taekook
FanfictionJungkook, titreyen ellerini yanaklarıma koyduğunda gözlerimi gözlerine çıkarmıştım. Jungkook'un gözlerinin güzel olduğunu hep biliyordum ama böyle parladıklarından, insanı böyle içine çektiklerinden haberim yoktu. Ya da bana böyle güzel baktığının...