"Uzak dur ısırırım." Jungkook'un tuhaf uyarısıyla Mini gözlerini kısmıştı.
Hyung arabanın yolcu koltuğunda beklerken, Yoongi hyung ona dünya barışı için araba kullanmamasını söylemişti, Mini bana sarılmadan gidemeyeceğini söyleyerek arabayı durdurmuş, koşarak evin önünde onlara bakan bana doğru gelmişti ama kolları belime dolalı Jungkook huysuzca mırıldandığında önce onu def etmesi gerektiğini anlamıştı.
Hyung bana Bayan Park'ın aradığını ve evi taşırken yardım etmelerini istediğini söylediğinde onlarla gidip gitmemek benim kararımdı. Hyung kesinlikle gelmemi istemişti ama kararı kocaman olduğumu söyleyerek bana bırakmıştı.
Aslında Busan'a gitmek eğlenceli olabilirdi ama iş yapmaktan oldum olası hoşlanmamıştım. Öyle çok güçlü sayılmazdım ayrıca çok kutu taşıyıp da ciddiyetle saatlerce çalışmak da bana göre değildi.
Bu yüzden evi taşımayı bitirdiklerinde yeni evi ziyarete gelebileceğimi söylemiştim. İşleri bittiğinde Mini ve hyung da bizim ziyaretimizi bekleyecek, Busan'ı gezdikten sonra dönecektik geri.
Seokjin hyung ve Hoseok hyung da yola çıkmışlardı. Onlar Hoseok hyungu araba tuttuğu için durarak gideceklerinden gece yola çıkmaya karar vermişlerdi. Bizim evde kaldıklarından hala salondaki yatakları toplamam gerekiyordu.
Kihyun hyungsa bacağının kırığı yeni iyileştiği için henüz yürümeye alışmaya çalışıyordu. Yoongi hyung, bizi yeni eve götürmek için kalacağını söylemişti ama Kihyun hyung için endişeli olduğuna adım gibi emindim.
"Seninle uğraşamam tavşan. Ruh eşime sarılmam lazım. Kusuruma bakma." aniden Jungkook'un koltuk altında ve göğsünde parmaklarını dolaştırmasıyla gıdıklanan Jungkook'un kollarının belimden çözülmesi bir olmuştu.
Bense hala çocuk gibi birbirleriyle uğraşan ikiliyi izliyordum. Jungkook benden uzaklaşana kadar Mini onu gıdıklamaya devam etmiş, sonra da henüz Kook kendine gelemeden ellerini bana sarmıştı.
"Sahip çık şu tavşana. Joon'a dedim sen de in bir daha sarıl diye ama tekrar sarılırsa ağlayacak gibiydi. Keşke gelseydin Taehyung." birbirimizden uzakta neredeyse hiç kalmamıştık. Ne hyungla ne de Mini'yle daha önce 3 günden fazla ayrı kalmamıştık ama bütün bir hafta uzakta olacaklardı.
Bu yüzden Mini'ye ben de kollarımı sararken arabadan hyungumun bize baktığını adım gibi biliyordum.
"Ben yavaşlatırım işleri biliyorsun Mini. Sonra Bayan Park bana terlik fırlatıyor. Hem söz, yakmayacağım evi." benim de Mini gibi sesim titrese de gülümsemeye çalıştım.
İyi olacaklardı. Hem sadece bir hafta sonra, belki bir haftadan biraz fazla, onları görecektim.
Mini zorlukla kollarımdan çıktığında hala dudaklarını büzüyordu ama arabaya doğru ilerlemeden Kook'a da minik bir kucaklama verdi.
Hyung gerçekten de dolmuş gözleriyle bana bakıyordu ama onu gördüğüm gibi de bakışlarını kaçırmıştı.
Nefret ederdi benden ayrılmaktan hyung. Ne zaman beni yanlız bıraksa başıma bir şeyler gelirdi. Bir defasında salondaki vazoyu kırmıştım. Temizlemeye çalışırken parçası ayağıma saplanmıştı ve hyung orda olmadığından ayağıma dikiş atılırken benden çok üzülmüş, acı çektiğini söylemişti.
Bir defasında neredeyse evi yakıyordum. Seokjin hyung kurtarmıştı.
Yanlız kaldığımda sıkılıyordum ve fark etmeden sağa sola saldırıyordum. Bu seferki tek güvenceleri Jungkook'un benimle kalabileceğini söylemesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss /Taekook
FanfictionJungkook, titreyen ellerini yanaklarıma koyduğunda gözlerimi gözlerine çıkarmıştım. Jungkook'un gözlerinin güzel olduğunu hep biliyordum ama böyle parladıklarından, insanı böyle içine çektiklerinden haberim yoktu. Ya da bana böyle güzel baktığının...