"Hazır izleyebiliyorken biraz daha izle bence de. Namjoon hyungun yanında bu kadar seksi gözüküp de aklını kaybetmene sebep olmamam lazım." bana doğru göz kırpışı ve kendini övüşü yüzünden Jungkook'a karşı kahkaha attığımda vitesle eli arasındaki elimi daha sıkı kavramıştı.
Gözlerimi ondan çekemediğim doğruydu. İnkar etmeyecektim. Saçları uzamıştı bir defa. Birlikte kaldığımız her gün elimi saçlarından geçirmeden ya da saçlarını sevmeden duramamıştım.
Yolu görebilmek in saçlarını geride toplamaya çalışmıştı ama kahkülleri tahmin ettiği kadar uzun olmadığından en sonunda başının üstünde toplamama izin vermişti dalgalı saçlarını. Kesinlikle seksiden çok tatlı bir tavşana benziyordu.
Isıra ısıra sevmekten beni tek alıkoyan araba kullanmasıydı ama yinede uzanıp yanağına minik bir ısırık bırakmış, beni iterken gülmesine sebep olmuştum.
Yanağını silmeye çalışırken hafifçe beliren diş izlerim beni de güldürmüştü.
Beyaz, düz blüzünün kollarını dirseklerine kadar itmişti. Onu nadiren gördüğüm mavi kargo pantolonunu giymişti.
Sevgilim tamamem pofuduk duruyordu. Yola ilk çıktığımızda yanaklarını sıkmadan edememiştim. Bana göre daha açık tenli olduğundan parmaklarım izi hemen yüzünde belirmişti ama öyle güzeldi ki beni koltuğuma itene kadar onunla uğraşmaya devam etmiştim.
Hala ona bütün ilgimi verdiğimde ne yapacağını bilemeyen, utangaç bir tavşana dönüşüyordu. Onu ilk tanıdığım zamandan beri hiç değişmemişti.
En azından bu huyu değişmemişti.
Kahvaltı etmediğimiz için elimdeki minik kurabiyelerden bir taneyi daha yiyebilsin diye dudaklarına uzattım.
Sonunda hyungum ve Mini'nin yanına gideceğimiz gün gelmiş, Yoongi hyung ve Kihyun hyungun arabada yaşayacakları ateşli tartışmalardan kaçmak için Jungkook'la Jooheon hyungun arabasını almıştık. Neredeyse 6 saat yol gitmemiz gerekiyordu ve Yoongi hyungla Kihyun hyungu sevsem de bunu kaldıramazdım.
Jungkook kullanmak istemişti. Ben de sesimi çıkartmamıştım. Benim kullandığım her seferde Jungkook sıkıldığı gibi benimle oynamaya başladığı için sakinleşmem zor oluyordu.
Onun aksine ben sürücüye sorun çıkarmak istemiyordum ama arada bir elimi tutan elini okşamadan ya da uzanıp yanağını öpmeden duramadığımı kabul ediyordum.
"Dur bir dakika. Hyungumdan korkuyor musun? Onca seneden sonra bile mi? Onun, senin için bir çeşit kahraman olduğunu sanıyordum." bana minik bir bakış fırlattıktan sonra gülerek yola dönen Jungkook'la radyoyu yeniden açmış, sesini kısmıştım. Hafif bir caz melodisi arabayı doldurmuştu.
Henüz erken olduğundan sakin müzikle başlamalıyız diye düşünmüştüm.
"Korkmuyorum. Bak ikisi farklı. Tabiki benim için kahraman gibi bir şey Namjooni hyung. Bir defa çok havalı-"
"Hyunguma yürüyorsun." gülmek istememiştim ama ciddi bir şekilde kalabilmeyi yanlızca iki saniye dayanabilmiştim.
Jungkook hyungumu her zaman rol model olarak görmüştü ama onunla ilk tanışmasını hala unutamıyordum.
Annesiyle birlikte, parkta buluştuktan ve oynadıktan sonra ağlayarak ayrılmak istemediğimi yerde sürünerek söyledikten sonra, evime geldiğinde Namjoon hyung da henüz çocuktu. Zaten aramızda yanlızca bir yaştan biraz fazla bir fark vardı.
Jungkook onu görmüş, büyük olduğu için çok havalı bulmuş, hyung ona hoşgeldin demek için yaklaştığında da kocaman açtığı gözleriyle tuttuğu elimi sıkarken seslice söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss /Taekook
FanfictionJungkook, titreyen ellerini yanaklarıma koyduğunda gözlerimi gözlerine çıkarmıştım. Jungkook'un gözlerinin güzel olduğunu hep biliyordum ama böyle parladıklarından, insanı böyle içine çektiklerinden haberim yoktu. Ya da bana böyle güzel baktığının...