18. Bölüm

1.2K 30 12
                                    

Defne

Yatakta bir oraya bir buraya kıpırdadıktan sonra gözlerimi sonunda açabilmiştim. Uyku mahmuru gözlerle arkama dönüp baktım. Mert yoktu. Banyoda ki su sesine bakıcı olursak duş alıyor olmalıydı.

Ben yatakta esneyip gerinirken banyonun kapısı açıldı. Mert belinde havluyla dışarı
çıktığında ona bakıp gulumsedim.

"Günaydın."

"Günaydın sevgilim"

Mert gülümseyerek yanıma geldi ve dudağımı öpmeye başladı. Biz tutuklu bir şekilde öpüşürken Mert kendini benden ayırıp  " biraz daha böyle devam edersek ben toplantıma geç kalıcam." Dedi ve son kez dudaklarima bir buse kondurup geri çekildi.

Mert giyinme odasına gidip  takım,  gömlek ve kıravat seçip bir yere koydu. Sonrada havlusunu indirip giyinmeye başladı. Ben onu zevkle izlerken onunda beni karşıda ki aynadan izlediğini biliyordum .

"Çok ayıp Defne Yazgan. Birini giyinirken böyle izlememelisin ." Deyip muzipçe bana takıldı. Bende kocamın oyununa katılıp aynı muziplikte cevap verdim.

"Sanki görmediğimiz şey" dedim ve yatakta öylece sırıtmaya başladım. İç sesim 'arsız , edepsiz' diye bağırırken Mert sadece kafasını iki yana sallayıp sırıttı.

"E tabi dün gece fazlasıyla gördün." Deyip gülümsemesini daha da büyüttü. O sırada aklıma dün gece gelip üstüne şuan yatakta çıplak olduğumu hatırlayınca hemen kızardım ve gözlerimi kaçırdım. Mert bu hareketimle kahkasını tutamayıp gülmeye başladı. Ben Mert'in gülmesiyle biraz daha kızarırken yatakta oturur pozisyonda gelip, elime aldığım yastığı Mert'e fırlattım.

"Pisliik! Gülüp durma!"

Ben yatakta oturur pozisyona gelince açılan göğüslerimi kapatmak için aceleyle örtüyü üstüme çekince Mert bu hareketime sırıtıp gözlerini göğüslerime dikip "uuu "gibi bir ses çıkardığında artık tamamen pancar gibi kızardığıma emindim. Örtüyü üstüme sarıp banyoya doğru ilerledim. Kapıyı kapatırken Mert'in sırıtan suratına bakıp dil çıkardım sonrada ılık bir duş alıp çıktım.

Mertle güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra kapıya kadar ona eşlik ettim.

O ceketini giydikten sonra ayak ucumda yükselip yanağını öptüm.

"Öyle çok şirkette salına salına ortalarda dolaşma emi kocacım."dedim  yakasını düzelttim. Aslında İrem olucak o sarı çiyanı kastetmiştim. İrem aile dostları ve  ortaklarının kızıydı. Daha doğrusu eğer ben olmasaydım Mertle evlenecek kızdı. En azından Mert'in ailesi ve İrem için durum böyleydi. Mert ima ettiğim şeyi anlayıp gülümsedi.

"İrem'i kastediyorsan endiselenmeni gerektirecek hiçbir şey yok hayatım."

"Olsun sen yinede İrem'e çok yaklaşma."

"Merak etme benim gözüm senden başkasını görmüyor." Diye kulağıma fısıldayan kocama karşı ben aptalca sırıtırken dudağımdan öpüp evden çıktı. Ben hala aptal aptal sırıtırken bugün yapacaklarım geldi aklıma.

Bugün yeminimi yerine getireceğim gündü. Yazganlardan alacağım intikamı unutmamıstım. Yazgan demişken Mert'e tabiki bir şey yapmayacaktım. Onu seviyordum. Aşık olduğum adamdan değil. Haldun ,Gülfem ve Mustafa Yazgandan alacaktım intikamımı.

Bu yüzden Mert evden çıktıktan sonra üstümü giyinip evden çıktım. Uzun bir süre boyunca araba kullandıktan sonra eski bir eve geldim. Evin önünde müsait bir yere park edip arabadan indim.

Mertle evlenmeden önce Yazganlarla ilgili araştırma yapmıştım ama internette babamın geçirdiği sözde iş kazası! Yazganların başarılara attıkları imzalar, Cenkerin çapkınlıkları ve birkaç magazin haberinden başka bir şey bulamamıştım ama sonra Mert'in ailesiyle tanışmaya gittiğimde yemek yemiş sonrada Mert'in ikinci abisi Ali Asaf dışındaki tüm aile bireylerinin suratlarını çekmeye başlamıştım. Bu yüzden lavaboya gidip biraz o alandan uzaklaşmak istemiştim tam o sırada mutfağın yanından geçerken ilginç bir detay duyup, durdum ve kapıyı dinlemeye başladım.

Mutfakta çalışan Yazganların hizmetcileri kendi aralarında bir şey konuşuyorlardı. Söylediklerine göre onlardan önce o evde bir kadın çalışıyormuş. Kadın o kadar uzun yıllar Yazganların evinde hizmetçilik yapmış ki söylediklerine göre Mert'in bile bebekliğini bilirmiş. Kadınla Gülfem Yazgan çok iyi anlaşıyorlarmış ama bir gün bir sebepten ötürü kavga etmişler Mert'in annesi hizmetçiyi kovmaktan beter etmiş.

O gün duyduklarimdan dolayı bu eski evin önünde duruyordum çünkü eğer bu eski hizmetçi Yazganlarla hem yakın olup hemde uzun yıllar boyunca calismissa bu kadın Yazganların bütün sırlarını biliyor demektir.

Zar zor bulmuştum burayı. Kadının adı Nesrinmiş. Soyadını bilmiyordum. Bu yüzden çok zorlanmistim burayı bulmaya çalışırken. Eski eve doğru yürüyüp kapının önünde durdum. Tam kapıyı çalacakken kapı açıldı ve içınden genç bir oğlan çıktı. Oğlanla burun buruna geldiğimde bir adım geriledim.

"Siz kimsiniz" diye sordu en fazla yirmili yaşlarında olan bu çocuk.

"Merhaba ben Nesrin Hanıma bakmıştım."

"Annem içerde de siz kimsiniz.''

"Ben Defne Yazgan "dedim ve elimi uzattım.

"Kerem Değirmenci ." Deyip elini uzattı ve tek kaşını kaldırdı.

Ela gözlü çocuk elimi sıkıp şüpheyle bana bakmaya devam etti. Tam o sırada içeriden en fazla ellilerinde kumral, kahverengi gözlü bir kadın geldi.

"Oglum sen daha gitmedin mi  hadi dersine geç kalıcaks.. Siz kimsiniz?" Dedi kadın yüzünde tatlı bir gülümsemeyle.

"Merhaba ben Defne Yazgan."dedim ve kadına aynı biraz önce ki oğlana yaptigim  gibi elimi uzattım.

Kadının benim Yazgan dememle yüzünde ki gülümseme silinmiş adeta donup kalmıştı. Birden irkilip kendine geldi.

"Niye geldiniz?" Dedi sokakta etrafa bakarak. Korkmuş muydu? Yoksa sadece tedirgin mi?

"Ben Mert'in eşiyim. Sizinle konuşmaya geldim. "

"Ne konuşacakmıssın benimle ?"

"Bakın size rahatsızlık vermek için gelmedim. Sadece bir şeyler soracaktım."

"Benim sizinle konuşacak hiçbir şeyim yok iyi günler" deyip kapıyı yüzüme kapatmıştı.

Bu kadının derdi neydi? Sadece soru soracaktım. Neden korkmuştu bu? İçimdeki ses bu ışte Yazganların parmağının olduğunu söylüyordu. Ama neden zavallı kadını bu kadar korkutmuşlardı? Kesin çok şey biliyordu ve ben de Defneysem onları öğrenmeden şuradan şuraya gitmeyecektim.

Eski müstakil evin etrafında dolaşmaya başladım ve arka tarafta bahçe kapısını gördüğümde koşarak oraya gittim. Meyve ağaçlarının, çeşitli bitkilerin bulunduğu renkli sevimli bir bahçe vardı karşımda.

Hızla evin bahçeye açılan, yarı açık arka kapısından içeri girdim. Bir söz vardı: kapıdan kovulup bacadan girmek diye şu an tam olarak oyleydim. Kalbim deli gibi atarken Nesrin denen kadın birden önüme çıktı. İkimizde birbirimizi gördüğümüzde çığlık atıp bir adım gerilemistik.

"Sen deli misin yoksa hırsız mı? Ne işin var evimde? Nasıl girdin buraya?" Kadın panikle konuşurken bende korkudan titreyen ellerimi durdurmaya çalışıyordum.

"Bakın ben Defne Yazgan. Yazganların geliniyim ve sadece sizinle konuşmak için geldim."

"Git burdan yoksa polis çağırırım!" Kadın bana bağırırken ben onu sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Nesrin hanım lütfen sadece sizinle konuşmak istiyorum."

"Gülfem mi gönderdi seni? Söyle ona beni sıkıştırıp durmasın. Kerem'in Haldun'un oğlu olduğunu kimseye söylemedim. Yeter artık! Bırakın peşimi!"

"Ne?"






Selaam yeni bölümü nasıl buldunuz?

Eğer bölümü sevdiyseniz lütfen beğenip yorum yapın.







Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 18, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah Kuğu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin