+21. Bölüm

799 40 29
                                    

Her şey yolundaydı. Jimin ile ilişkim tam tıkırında ilerliyordu. Arada küçük kavgalarımız olsa da kalplerimizi kırmadan sakince konuşup kısa sürede hallediyorduk. Bu sabah uyandığımda evde kimse yoktu. Hemen kızları aradım ve nerelerde olduklarını öğrendim. Endişelenmiştim. Daha önce haber vermeden gitmezlerdi. Mutlaka önceden haberimiz olurdu. Öğrendiğime göre Jiyeon Jungkook ile kahvaltıya gitmiş, Eunhye ve Soomin ise erkenden alışveriş yapmaya gitmişlerdi. 

'Keşke bana da haber verseydiniz ya.' diye söylenerek yatağımdan kalktım. Salona geçtim. Dün geceden kalan dağınıklıkları topladım. Mutfağa geçtim ve kendime güzel, sağlıklı bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltımı yapmış, salonda televizyon karşısında rahatça oturmuş kahvemi yudumlarken şirketimizin başkanından mesaj geldi.

Yang Hyun Suk: 'Pırıl, bir saat içinde şirkette ol. Toplantın var.'

Mesaja 'Tamam başkanım.' cevabını verdim. Odama geçip hazırlanmaya başladım. Hazırlanırken bir yandan da düşünüyordum. Ne toplantısı acaba, neler söyleyecek, aşağılayacak mı, kızacak mı, beni neler bekliyor? gibi düşünceler kafamı meşgul ediyordu. Hızlıca rahat şeyler giydim, hafif bir makyaj yaptım, saçlarımı dağınık topuz yaptım ve evden çıktım. Menajerim kapının önündeydi. Arabaya bindim ve şirkete doğru yola koyulduk. Yolda ise birkaç kez menajerime neden beni çağırıyor diye sorduysam da ondan da düzgün bir cevap alamadım. Bilmiyorum deyip durdu sürekli. Ben de belki de kötü bir şey değildir diye düşünerek kendimi rahatlattım. Şirkete geldik, arabadan inip binaya girdim. Toplantı odasına ilerledim ve içeride başkan dışında ceo ve şirketin yönetmenleri oturuyorlardı. Selam vererek içeri girdim. Bir süre tatlı sohbet ettik. Sonrasında ise başkan konuşmaya başladı. Öncelikle bir ilişkim olup olmadığını sordu. Ben de yalan söylememek için var dedim. Çünkü bize yıllarca stajyer olduğumuz zamanlarda şirkete asla yalan söylemememiz gerektiğini öğrettiler. Ben de var dedim. Var dememle birlikte karşımdakilerin yüzleri 'biliyorduk işte.' gibi bir ifadeye büründü. Başkan bıkkınlıkla bana 'Bts'ten Park Jimin değil mi?' diye sordu. Ben de açık yüreklilikle evet cevabını verdim. Başkan biraz sinirlenmişti. 'Peki bize ne zaman açıklamayı düşünüyordun ha?' diye bağırarak elindeki fotoğrafları önüme sertçe çarparak koydu. Ben bunu beklemiyordum. Dispatch bizi yakalamıştı. Başkan 'Önündeki fotoğraflar yayınlanırsa sen de bitersin biz de! Ne yapmaya çalışıyorsun sen! Şimdi bunları susturmak için yüklü miktar para ödememiz gerek. Bunun karşılığında ise senin 2 aylık tüm gelirini alacağız. Anladın mı Pırıl!' Başımı öne eğmiş ağlamamak için kendimi sıkıyordum. 'Anladım başkanım.' 'Tamam şimdi gidebilirsin.' Masadan kalktım, tekrar selam verdim ve odadan çıkarken başkanın şu cümlesini duydum. 'Başın daha fazla belaya girmeden Park Jimin'den ayrılsan iyi edersin.' Son cümleyi duyar duymaz adımlarımı hızlandırdım ve tuvalete gittim. Ağlamaya başladım. Bu yaptıkları çok acımasızcaydı. Ne yani sadece birbirimizi seviyoruz diye bu çektiklerimiz gerçekten çok aptalca. Başkana da hak veriyorum eğer ilişkimiz açıklanırsa benim kariyerim bitebilir ve Türk'üm diye iyice üzerime gelebilirler. Hayalimden vazgeçemem. Ama Jimin... Hayalime bağlı olduğum kadar Park Jimin'e de bağlıyım ama. Her şey çok güzel giderken ayrılamam ki... 

Kendimi toparladıktan sonra şirketten çıktım ve eve geri döndüm. Evde kimse yoktu. Odama geçip bağıra bağıra ağladım bir süre. Canım yanıyordu. Tam her şey güzel gidiyor derken neden böyle şeyler olur ki? Park Jimin'den ayrılmak istemiyordum. Zaten kamera önünde birbirimizi tanımıyor gibi yapmak o kadar zorken üstüne dışarıda da oldukça dikkat ediyorduk ama artık muhtemelen hiç görüşemeyeceğiz. Ya da çok sık görüşemeyeceğiz. Bu çok canımı yakıyor. 

Yaklaşık bir buçuk saat sonra kızlar geldi. Oturduk birlikte sohbet ettik. Neler yaptıklarını anlattılar. Sonrasında konu bana geldi. Ben de her şeyi baştan sona kadar anlattım. 

Jiyeon: Ya ama başkanın bu yaptığı da saçmalık.

Eunhye: Çok acımasızca. 

Soomin: Ne yapacaksın?

Pırıl: Ben ayrılmayı düşünmüyorum ama tabii Jimin ile konuşacağım.

Jiyeon: Bugün hiç konuşmadınız mı?

Pırıl: Ara ara mesajlaştık sadece. Aramız gayet iyi şu an.

Soomin: Ne zaman konuşacaksın.

Pırıl: 'Muhtemelen bu gece.' dedim ve telefonumu elime alıp Jimin'i aradım.

Pırıl: Bir saate buraya gelecek. 

Jiyeon: Terasa çıkarsınız zaten.

Pırıl: Aynen.

Soomin: canım benim sıkma canını her şey geçecek. Jimin seni seviyor. 

Eunhye: Bence de. Bir yolunu bulursunuz.

Hep birlikte grup sarılması yaptık.

Bir saat sonra Jimin geldi. Terasa çıktık. Gün içerisinde neler yaptığını anlattı. Yakın zamanda comeback yapacaklarmış. Çalışma saatleri artmış. Sonrasında bana günümün nasıl geçtiğini sordu. Ben de olayı anlattım. Dikkatlice dinledi. Ben olayı anlattıktan sonra nasıl hissettiğimi de anlatınca gözleri doldu biraz. Ben ise anlatırken ağlamıştım. Biraz durdu ve ekledi. 

'Pırıl, seni ne kadar sevdiğimi ve seni ne kadar kaybetmekten korktuğumu biliyorsun. Ama sanırım ayrılmalıyız.' 

Ve gitti.




Sellaaaammmm. Yepyeni bölümle karşınızdayım. Bölümü yazarken duygulandığımı söyleyebilirim. :(. Ama gerçekler öyle değil mi? Yaşanması gerekiyordu mutlaka. Yaşandı işte. Neyse lafı çok uzatmayacağım. Bol bol yorum yazıp vote atın olur mu? Bunlar benim için çok önemli. Sizleri çok seviyor ve sağlıklı günler diliyoruummm. Yorumlarda buluşalım. Düşüncelerinizi merak ediyorum.... 


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TÜRK İDOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin