-Akın-
Ayağıyla beni dürtüp duran Yaman'a bakmamak için üstün bir çaba harcıyordum. Sınıfta bulunan ve test çözmeye çalışan kişisel için ayağıyla oluşturduğu ses eminim ki çok rahatsız ediciydi ama hiçbiri kalkıp bir şey demiyordu.
Barkın ve Emre denen ikili test çözemediklerini anlayınca sessiz cümleler kurarak sınıftan çıkmıştı. Arka sırada uyuyan bir kız ve Yekta dışında kimse kalmamıştı. Ön sıralarda oturan çocuk, bu sefer bizim iki önümüzdeki sıraya yerleşmiş ve hararetli bir şekilde soru çözüyordu.
Geçen gün yanına gittiğimde donup kalmamın nedeni ondan öyle bir hamle beklemiyor oluşumdu. Onu az çok tanısam da benim gözümde sessiz ve inek dışında bir sıfata uymuyordu. Belki de bu yüzden arkadaş çevresinde dışlanan kişi gibi görünüyordu.
Yaman sonunda ona cevap vermediğimi fark etmiş olacak ki kafama silgi attı. Sinirli arkadaşıma döndüğümde yüzündeki ifade hızla değişmişti. Somurtkan ifadesinin yerini eğlenen bir gülümseme almıştı. İşte bundan nefret ediyordum. Ellerim hızla gülümseyen ağzının iki yanında yerini aldığında ne yapacağımı bilmesine rağmen bekledi.
Yüzündeki sinir bozucu ifadenin iki yanında tutup aşağı çekerken normal ifadesine kavuşması için bekledim. Dudakları düz bir çizgi haline geldiğinde gözlerindeki sahte parıltılar da ölmüştü. Son bir kez çenesine dokunup telefonumu elime almak için elimi çektim. Bedenimi döndürmemle havada olan elimi yakalayıp avucunun içine alması bir oldu.
"Ne yapıyorsun?"
Cevap vermek yerine baş parmağını elimin üstünde gezdirdi. Elimi okşamasına izin verirken neden çekmediğini ben de bilmiyordum. Onun yüz ifadesini ve yaptığı şeyi çözmeye çalışırken parmaklarını sardı kemikli ellerime.
"Yekta!"
Ön sırada oturan çocuğa seslendiği an elimi çekmeyi denedim ancak bir kene misali yapışmıştı. Testten kafasını kaldırıp bize dönen çocuğun bakışları ilk ellerimizi sonra da beni buldu. Şaşkın görüntüsü hızla kaybolurken devam etmesi için Yaman'a baktı.
"Ne var?"
"Biz çıkıyoruz."
Bakışlarım hızla Yaman'a döndüğünde yüzünde alay veya mutluluk belirtisi yoktu aksine daha önce hiç olmadığı kadar ciddiydi.
"Yani?"
Yekta'nın sorusu üzerine tekrar bana döndü ultra zeki arkadaşım. Yüzündeki ifade hala değişmemişken hala birleşik olan elimizi aşağı indirip boşta kalan diğer eliyle çenemi tuttu. Gözlerime uzun uzun bakarken yutkunamadığımı fark ettim.
"Sikişmemiz umurunda değilmiş. Utanmasa kim üstte diye soracak."
Cümlelerinin ardından Yekta'nın küçük kahkahası boş sınıfı doldurdu. Gözlerim hala Yamandayken kendimi iğrenç hissediyordum. Şu an bu yaptığı şaka, çok yersiz ve kötüydü. Ellerimi bu kadar içten sarmışken kurduğu cümleler canımı yakmıştı.
Ve işte bu cümlenin ardında başka bir düşünce oluştu beynimde. Acılarımı bilen bu adam, benim arkamdan taşağını mı geçiyor? Bana içten cümleler kuran bu adam, yalanları ile gözümü mü boyuyor? Sınıftan çıkan Yekta'nın boşluğu bile aramızdaki bakışmayı bölememişti.
Elimi hızla çekip gözlerimi kapıya yönlendirirken ayağa kalkmamı sağlayan şeyin kandırılma ihtimalim değil, kullanılmışlık hissi olduğunun farkındaydım.
Yaman'ın bana seslenmesine karşın kapıdan çıkıp koridora gelmişken bile içimdeki o iğrenç his yerini kaybetmedi.
Onun ilk defa ciddiyetini kaybetmiş olması, canımı yaktı.
-
Yaman sizce ne yapmaya çalışıyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karıştın Ruhuma | bxb
Teen FictionYaman: Keltoşşş, babana koşşş. Akın: Siktim belanı. - Reha: Sigaranı düşürdün. Yekta: Götüne sokabilirsin.