İyi okumalar umutlarım.
.......Doğan'la birlikte sadece domates ve ekmekten oluşan kahvaltımızı yapmış yatak odasında oturuyorduk. Kafamda birçok soru vardı. Cevabını bulamadığım anlayamadığım sorular.
İç ses geçmişimi öğrenmenin tek bir yolu olduğunu o yolun ise uyandığım oda olduğunu söylemişti. Çocuğu bırakıp o odaya gitmiştim. Çekmecede... Çekmecede bir sandık vardı. Kilitliydi ve onu tam açacakken Doğan beni kaçırmıştı. 2 dakika sonra kaçıramaz mıydı?Ya geçmişini öğrenmeni istemiyorsa?
Hafızamı kaybettiğimi bilmiyordu.
O zaman o sandıkta görmemen gereken bir şey vardı.
Olabilir.
"Ne düşünüyorsun?"
İç sesle olan konuşmamı bölen Doğan'dı.
"Geçmişimi, adımı..." Gözlerinin tam içine baktım. "... ve seni.""Beni mi?" diye sordu merakla.
"Evet seni." dedim kafamı sallayarak. "Kim olduğunu."
Gözlerime bakan gözlerini kaçırdı birden. Anlaşılan bu soruyu beklemiyordu.
"Ne oldu Doğan?" dedim kendimi gözlerinin içine bakmaya zorlarken. "Yoksa seni sevdiğimi sandığın için seni aklımdan çıkaramadığımı mı düşündün?"
"Sevdiğini sandığım için mi? Lütfen kendine bir bak. Sana bir daha ayna tutmaya üşeniyorum. Benlik değilsin. Ve senlik hiç değilim."
"Gözlerin güzel dememiş miydin Doğan?"
"Gözlerin güzel dememiş miydin Minikkuş?"
Gözlerine sanki daha derinden bakılıyormuş gibi baktım. Aşık olmamalıydım. Sorunlarım vardı. Hatırlamadığım geçmişim vardı. Geçmişimi bırakıp bu adama güvenemezdim.
Geçmişini bulmanın tek yolu bu adam. Farkında değil misin hâlâ?
Geleceğimi ne hale getirir bilmiyorum. Ve ben geçmişimden çok geleceğimi düşünüyorum.
"Gitmem gerek Doğan. Seninle daha fazla burada kalıp kendimi tehlikeye atamam."
dedim kendimden emin bir şekilde.
Anlamayan gözlerle baktı bana.
"Seni buradan gönderip seni tehlikeye atamam. Anlamıyor musun?" diye bağırdı yüksek sesle.
"Neden peki Doğan? Tehlikeli olan sensin. Kendimi senden korumalıyım. Asıl sen anlamıyorsun!" diye bağırdım bende.
"Tehlikeli olan ben değilim sensin Minikkuş. Ve ben kendimi senden korumak yerine o boktan geçmişinden seni korumaya çalışıyorum." Gözlerime uzun uzun baktı.
"Kendini tehlikeye atan sen değilsin, benim."
dedi kapıya doğru ilerlerken.
"Bu yüzden çek kapını otur. Benden sana zarar gelmez."
Kapıyı açıp tam çıkacakken arkasını döndü ve dudakları aralandı.
"Korkma!"
Odadan çıktığında kafası daha çok karışmış bir Minikkuş bıraktı ardında.
Hem benlik değilsin diyip yerin dibine sokuyordu. Hemde beni korumaya çalıştığını söylüyordu. Anlaşılan ne yapması gerektiğini kendisi de bilmiyordu.
"O ne biçim kavgaydı öyle."
İçeri uzun saçın girdiğinin farkında bile değildim.
"Hey sana diyorum. Derdiniz ne sizin?"
Gözlerimi odaklandığım yerden ayırıp uzun saça baktım.
"Ne oldu? Doğan'dan laf alamayınca benden mi almaya çalışıyorsun?"
Komik bir şey söylemişim gibi gülmeye başladı.
"Maşallah kızımız da zehir gibi."
Elini bana uzattı.
"Biliyorum. Hoş bir tanışmamız olmadı. Temiz bir sayfa açıyorum. Ben Arel."
Uzattığı elini tuttum.
"Bende Minikkuş. Memnun olmaya çalışıyorum."
Kırılmış gibi yapıp "Aa ne yaptım ben sana?" diye sordu. Tek kaşımı kaldırıp "Tabi canım. Sen ne yapmış olabilirsin ki bana." dedim bağdaş kurarken.
"Evet tamam haklısın. Bende iyi rol yapıyorum be kızım. Psikopat rolü yapmak da en zoru yani. Sana nefretle bakarken gülmemek için zor tuttum kendimi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ
ActionGeçmişime giden yolda karşılaşacağım tehlikeler geleceğimi elimden alacaktı belkide.