Okuduğum mesaja tabi ki inanmamıştım. Böyle bir şey gerçek olamazdı ki. Hadi ama daha inandırıcı bir şeyler beklerdim.
Etrafıma bakındım kantinde kimse kalmamıştı . Büyük bir ihtimalle zil çalmıştı. En iyisi kütüphaneye gitmek diyerek koridordan aşağı indim.
Okulun kütüphanesini genellikle kimse kullanmazdı. Bu yüzden en sevdiğim yerler arasında birinci sıradaydı. Ben kütüphaneye gelmeden önce her taraf toz içindeydi ve bir sürü yıpranmış kitap vardı. Bir haftalık uğraş sonucu kütüphaneyi temizleyebilmiştim.
Boydan boya uzanan pencerenin önüne koyduğum mavi pufun üstüne oturdum. Telefonumu alıp mesaj yazmaya başladım.
Kime :0532*******
Sen buna inanmamı bekliyor musun ?
Kimden :0532*******
Hadi ama . Neden sana böyle saçma bir konuda yalan söyliyim ki .
Tamam. Diyelim bunların hepsi gerçek onu oradan nasıl kurtarabilirdim ki ? Sonuçta ben bir kızdım ve o da büyük bir ihtimal erkekti. Ya da kızmıydı ?
Kime :0532*******
Ben bir kızım ve sende bir erkek. Sana nasıl yardım edebilirim bilmiyorum. Olduğun yeri öğrensem belki polislerle falan gelebilirdim ama bilmiyoruz.
Kimden :0532*******
Bilmiyorum illa ki yapabileceğin bir şey var ki seni "Kurtarıcı" olarak kaydetmişler . Muhtemelen aynı şehir içinde olmalıyız . Eğer gerçekten bana yardım etmek istiyorsan işe şehrindeki büyük terkedilmiş binaları armakla başlayabilirsin .
Evet, haklıydı. Oturduğum puftan kalktım. Gerinerek cama baktım. Birden irkildim. Arkama döndüm. Tekrar o yüzü görmüştüm. Sabah aynada gördüğüm yüzü tekrar gördüm. Allahım galiba kafayı yiyordum.
Kafamı sağa sola sallayarak kütüphanenin bir ucundaki eski bilgisayara yöneldim. Çalışıyorsa iyiydi.
Telefonu masaya koyup sandalyeye oturdum. Kasanın düğmesine basıp açılmasını bekledim. Sonunda açıldığında hemen İzmir'deki terkedilmiş ve büyük binalara baktım.
Araştırmalarıma göre sadece üç bina olabilirdi. Birisi eskiden bir kız yurduymuş ama sonra bir yangın olmuş ve kapatılmış. İkincisi ise bir otelmiş ama sonra iflasa uğramış. Üçüncüsü ise -ki bence aradığımız bina buydu - bir akıl hastanesiymiş.
Bu iş gerçekten korku filimlerine dönmüştü. Normalde korku filimlerinden korkmazdım hatta kahkaha atarak izlerim ama adı üstünde film o. Bu ise gerçek hayat ve ben şu anda yanlız başıma bir kütüphanedeydim.
Telefonumu elime alıp. Rüzgarı telefona kaydettim. Sonrada yazmaya başladım.
Kime :Rüzgar
Üç bina buldum. Birisi eskiden kız yurduymuş, diğeri otelmiş. Öbürü ise akıl hastanesiymiş.
Neden uğraşıyordum ki ? Hepsi bir şakaydı. Ama ya gerçekse diye düşündüm. Kütüphane camında gördüğüm o yüz geldi aklıma ve irkildim. Sanırım tek başıma olmak güzel bir fikir değildi ama zaten yanına gidebileceğim bir ailem yada arkadaşım yoktu.
Mesaj gelmesini beklerken zil sesini duydum. Ders bitiş ziliydi. Bu gün derslere girmeyecektim. Telefonum titreyince elime alıp pufa doğru yürüdüm.
Kimden: Rüzgar
Sanırım ilk ikisini atlayabiliriz. Bence burası bir akıl hastanesidir.
Kendimi pufa atıp cevap yazdım.
Kime: Rüzgar
Ama bunu kanıtlmalıyız akşam olmadan biraz araştırabilir misin? Her hangi bir eşya , tekerlekli sandalye falan ne olursa galiba elimize kanıt lazım.
Kendimi bir an Sherlock Holmes gibi hissettim. Şayet tüm serisini okumuştum, o adama hayrandım. Ama bizim durumumuz biraz daha değişikti.
Kimden: Rüzgar
Tamam . Ben biraz araştırayim, sonra sana mesaj atarım. Bu arada adın ne ?
Kime : Rüzgar
Güneş