Rüzgar'ın Ağzından
Güneş kapının arkasına girdiğinde Toprak'la odadan çıktık. Her ne kadar belli etmemeye çalışsakta ikimizde biraz korkmuş ve fazlasıyla heyecanlanmıştık.
Toprak'a baktım. O da bana bakıyordu. Gözlerimizle konuşuyorduk sanki. Hazırdık. Bunu yapmak zorundaydık.
Toprak merdivenlere yönelince bende yanına gitttim. O iblisin dikkatini çekmemiz gerekiyordu. Buraya kadar kolaydı ama ya onu yukarı getirebilmek ? Bu binadan sağ salim çıkabilecek miydik ?
Yavaş adımlarla aşağı indiğimizde. İblis ortalıklarda yoktu. Bir odaya girmiş olmalıydı.
O an dikkatimi duvarda yazan yazılar çekti. 'Büyük gün' kanla yazılmıştı. Yanılmıyordu, bu gün büyük gündü. İblisi geberteceğimiz gün.
Toprak'la işaretleştik. O sola bende sağa doğru yürüdüm. Kim iblisi görürse ölümüne Güneş'in yanına koşacaktı. Diğerimizde tabii. Çünkü birimizin onu o sandalyeye bağlayabileceğini düşünmüyordum.
Koridor boyunca bağırdım "Hey!" Merdivenlerden çok uzaklaşmamaya çalışıyordum. Acaba Güneş aşağı inip buradaki kapanlarla mı yapsaydık diye düşündüm ama sandalye burada değildi. Orada işimiz daha kolay olurdu.
Odalardan birinden o korkunç baş çıktı. Kahkaha atıyordu. Odadan çıktığı gibi bana doğru koştu. "Toprak!" diye bağırdım. Sonrada koşmaya başladım. Palyaço beni takip ediyordu. Merdivenlere geldiğimde arkama dönüp baktım. Sadece birkaç adım gerimdeydi. Ani gelen panikle ayağım takıldı ve yere düştüm. Palyaçoda yanıma geldi. Kahkahaları daha da artmıştı. Ayağa kalkmaya çalıştım ama beceremedim.
Toprak:"Yere düşen birini tekmelemek kolay sıkıysa beni yakalasana." diyerek son hız merdivenlerden çıktı.
Palyaço bir bana baktı bir de koşan Toprak'a. Yüzüme bir çizik attıktan sonra Toprak'ın peşinden koşmaya başladı.
Ayağa kalkmalıydım. Ayağımı biraz zorlayınca kalkabilmiştim ama hızlı yürüyemiyordu. Elimden geldiğince merdivenleri çıkmaya başladım.
Sonunda merdivenler bittiğinde direk belirlediğimiz odaya girdim. Toprak başarmıştı! Ama onu sandalyede zapt edemiyordu. İpi alarak ona yardıma koştum. Sıkı bir şekilde bağladığımıza emin olduğumuzda Güneş'e çıkmasını söyledik.
Elindeki kağıttan anlamsız sözler okumaya başladı. Palyaçonun gözleri birden kırmızı oldu. Bu korkunç görüntüyle Güneş biraz duraksadı ama kısa bir sürede tekrar devam etti.
Şu ana kadar her şey yollundaydı. Bir anda olan oldu. Palyaço birden kalın halatları kopardı. Hepimiz bu ani hareket karşısında korkmuştuk.
Toprak'la aynı anda palyaçonun üzerine atıldık. Onu yıldızın içerisinde tutmamız yeterliydi. Her ne kadar iki kişi olsak da bu o kadar da kolay değildi.
Güneş git gide hızlanmıştı. Birden göğsü inip kalkmaya başladı bir şeyler oluyordu. Palyaçoya baktım, kırmızı iblis gözlerini Güneş'e dikmişti. Ona bir şey yapıyordu. Ellerimle onu tuttuğum için sıkı bir kafa attım. Gözleri Güneş'ten çekilmişti.
Sonunda Güneş susmuştu. Palyaço yere düştü. Toprak'la birlikte geri çekilip Güneş'in yanına gittik. Ne olacağını merak ediyorduk. Ya işe yaramadıysa ? O zaman biz ölmüştük.
Hepimiz gözlerimizi dikmiş palyaçoya bakarken beklemediğimiz bir anda kendini yere atıp sesli sesli ağlamaya başladı. Çırpınıyordu kendine zarar veriyordu.