Multimedia: Emre
Şilay'la birlikte kantine indik.
"Eee sen hangi okuldan geldin ?"
"İzmir koleji." Oha . İzmir koleji özel bir okuldu ve genellikle zenginler orada okurdu.
"Neden bu liseye geçtin ?" dedim merakla . Evet, biraz meraklı olabillirim.
"Ailevi meseleler " dedi. Bu konuda konuşmak istemiyormuş gibi bir havası vardı. Bende üstelemedim.
Kantin sırasına girdik. Allahtan fazla sıra yoktu da hemen tostlarımızı ve kahvelerimizi alıp benim masaya geçtik.
"Fazla arkadaşın yok galiba" dedi Şilay.
Tosttan biraz ısırıp omuzlarımı silktim. Ağzımda ki bitince konuştum.
"Hiç arkadaşım yok." Şaşırdığı belliydi.
"Sende mi bu sene yeni geldin ?"
"Hayır, lise 1 den beri bu okuldayım." Gözlerindeki şaşkınlık büyüdü.
"Ne yani. 2 senedir hiç arkadaşın yok mu ?"
Tostumdan bir ısırık daha alıp kafamı salladım.
"Neden peki ?" diye sordu anlaşılan o da benim kadar meraklıydı.
"Bilmem hiç birisiyle arkadaş olmak için bir çabaya girmedim."
"Anlıyorum" diyerek o da tostuna gömüldü.
Tostlarımızı bitirdikten sonra sevdiğimiz film ve kitaplardan konuşmaya başladık. Tarzımız genel olarak aynıydı. Benim aksime o korku filmlerinden korkuyordu. Korku filmi hakkında konuşunca aklıma Rüzgar geldi. Acaba şimdi ne yapıyordu ?
İçimde bir burukluk hissettim. O orda yapayalnızdı.
Derken bir onda kolumda hissettiğim sıcaklıkla yerimden fırladım. Ah! Kolum yanıyordu. Kolumu sallayarak olduğum yerde zıplarken. Yerden birinin kalktığını gördüm.
"Ah! Üzgünüm . Lanet olsun , lanet olsun !" diyerek bana yaklaşan çocuğa baktım.
"Tamam , hırkanı çıkar ." dedi ve hırkamı çıkarmaya başladı.Hırkanın kollarını çıkararak hırkayı sandalyeye attım.
Karşımdaki çocuğa baktım. Kıvırcık biraz uzun saçları vardı. Tatlı bir çocuğa benziyordu ama üstüme kahve dökmüştü.
"Ö-özür dilerim. Ben bilerek yapmadım. Ayağım kaydı ve yere düştüm. Kahvemde üstüne dökülmüş. İyi misin ?"
Kafamı 'evet' anlamında aşağı-yukarı salladım.
Çocuğun gözlerine baktım. Kollarıma bakıyordu. Ah ! Dövmelerim.
Kollarımı birbirine sardım. Dövmelerimi görmelerini istemiyordum.
"Dövmelerin güzelmiş." dedi.
"Saol." dedim. Yandaki sandalyeden hırkamı aldım. Kesinlikle mahvolmuştu.
"Ah! ben bunu giyemem ki" diye yakındım.
Çocuk üstündeki hırkayı çıkarıp bana uzatınca ona boş boş baktım.
"Ne ?" diye sordum . Tamam biraz da odunum.
"Al giy hırkanı ben mahvettim zaten."
"Gerek yok. Tamam önemli değil." O arada zil çaldı. Hırkasını kollarımdan zorla geçirdi. Sonrada arkasına dönüp gitti. Ben arkasından anlamsız anlamsız bakarken. Bana bakıp sırıttı.
"Bu arada ben Emre."