Rüzgar'ın ağzından
Sonunda sabah olabilmişti. Sabaha kadar uyuyamamıştım yine. Zeynep'lerden iz yoktu yine buhar olup gitmişlerdi. Bende ne yapacağımı bilemeyen bir şekilde yemek aramaya koyulmuştum. Yemekler git gide bayatlıyordu. Acaba hepsi bittiğinde gelip yerine yenilerini mi koyacaklardı, yoksa beni açlıktan ve susuzluktan ölüme mi terk edeceklerdi ?
Sonunda bir kapının arkasında bir paket bisküvi ve bir su şişesi buldum. Paketi açtığımda bisküvilerinin bayatladığını gördüm. Anormal mi ? Yoo.
Ben kendi kendime konuşarak ellerimdekini yerken bir ses duydum. Ne olduğunu anlayamamıştım. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Alt kattan geliyordu.
Merdivenlerden yavaşça indim. Artık sesi daha net duyuyordum. Bir kapıya demir bir şeyle vuruyorlardı. Birisi içeri girmeye mi çalışıyordu ? Yoksa dışarıya çıkmaya mı ? Aklıma o korkunç palyaço geldi. Olamazdı değil mi ? Kokuyla sağıma soluma bakıp bir odaya saklandım. Kapının deliğinden dışarıya bakıyordum. En sonunda gümbürtülü bir ses duyuldu. Sonrada boş koridorda yankılanan fısıtılar. Bir kısmını işitebiliyordum ama ne dediğini anlayamıyordum.
Yavaş yavaş koridordaki kapılar açılmaya başladı. Seslerinden anlamıştım. Odaya bir göz gezdirdim. Klasik bir hasta odasıydı. Sadece bir yatak ve komidin gibi bir şey vardı yani. Hızlıca yatağın altına girdim. Sarkan battaniyenin altından gözükmeyecek bir şekilde kapıya bakıyordum. Kapı açıldı ama ben sadece alttan giren kişinin ayaklarını görüyordum. Siyah bot giymişti.
"Burada da yok. Üst katlarda galiba. " diyen sesi duyunca yerimde irkildim. Bu ses. Güneş ?
Yatağın altından çıktım. Geliceklerini söylemişlerdi ama bu kadar hızlı mı ?
Kapıdan başımı yavaşça uzattım. Koridorun diğer tarafındaki odalara başka birisi bakıyordu. Kafamı sağ tarafa çevirdim. Güneş bir odanın kapısını açmaya çalışıyordu.
"Güneş ?" dedim. Biraz pürüzlü çıkan sesimle. Kafasını bana çevirdi ve gözleri kocaman açıldı. "Rüzgar. " diyerek bana doğru koşup sarıldı. Neden sarıldı bilmiyordum ama bu bana iyi hissettirmişti. Bir öksürük sesiyle birbirimizden ayrıldık. Kafamı sesin geldiği yere çevirdim. Benim tıpatıp aynımdı. Terk farkımız onun saçları daha uzun ve sarıydı.
O da bana doğru gelerek sarıldı. Onu hatırlamasam da kesin olarak o benim ikizimdi. Yaptığımız telefon konuşmasında karşılıklı ağlamıştık zaten eski anılarımızdan bahsetmişti bana.
Sarılışı gevşedi ve kollarını çekti.
"Hadi şu iblisin işini bitirelim."
*****
Bu arada kapağı yapan DindarYazar a çok teşekkür ederim :)