Üçüncü Kişi Anlatımından;
"Yugyeom, Jimin, beni takip edin."
Jimin ve Yugyeom öğretmenlerinin söylediği şeyi yaptılar ve gittikleri yerin rehberlik sınıfı olduğunun da oldukça farkındalardı.
"Sa-sana söyledim! Ben öyle bir şey yapmadım!" Yugyeom Jimin'e doğru bağırdı ancak büyük olan sadece gözlerini devirdi ve sinirini geride tutmaya çalıştı.
O ikisi rehberlik sınıfına yanlarında öğretmenleri ile beraber vardıkları anda... Jimin Yugyeom'a bir bakış atmadan edemedi. Ona öyle ölümcül bakışlar atıyordu ki, bakışlardan ölünebiliyor olsaydı, Yugyeom şu ana kadar çoktan ölmüş olurdu.
"Bize tüm hikayeyi anlat, Jimin-ssi." Müdür Jimin'in sırtına dostça dokunurken sakince söyledi.
Yugyeom cezalandırılmayacağından çok eminmiş gibi sırıttı ve gözlerini devirdi. Çünkü yapmamış gibi davranıp ağlayacktı ve bu da Jimin'in hikayesini inanılmaz kılacaktı.
Yüzüm bu kadar meleksi görünürken kim benim birine tecavüz etmeye kalktığıma inanır ki? Arıca oyunculukta iyiyim. Hah. Yuhyeom kendine güvenerek düşündü.
Ama çok fena yanılıyordu. Jimin bunda iyiydi, ya da belki -- herkes Yugyeom'un okulun azgın kötü çocuklarından biri olduğundan haberdardı. Yani, Jimin'in bir şansı olabilirdi.
"Yugyeom. Bababın okulun hisselerinin %25'ine sahip olduğunun farkındayım anncak yaptığından sonra bu okula girmene izin veremem! Her zaman masum öğrencilere dokunmaya çalıştığın, sonrasında da onları dövmen hakkında şikayetler alıyorduk ve bazıları okuldan ayrılmaya bile karar verdi. Bunu dediğim için üzgünüm ancak daha ne kadar şerefsiz olabilirsin, velet?" Müdür ellerini yumruk haline getirdi, öfkesini o şekilde çıkarmaya çalışıyordu ancak öğrencisiyle kavga edebiliyor olsaydı ederdi.
"N-ne? H-hemen on-ona inanacak m-mısınız? B-bu kadar ko-kolay mı?" Yugyeom söyledi, gözyaşları yanaklarından düşüyordu. "B-bu okul ne-neden çok a-adaletsiz?" Yugyeom elleriyle yüzünü kapatırken avuçları ile sesli hıçkırıklarını bastırdı.
"İyi oyunculuk, seni küçük bok herif." Jimin dişlerini birbirlerine sürttü, Yumruğu sıkı ve Yugyeom ile dövüşmeye hazırdı.
"Yugyeom bu senin diğer güzel görünüşlü öğrencilere dokunmaya çalıştığını söyleyen 49'uncu şikayet. Cidden u sefer de öylece görmezden geleceğimizi mi düşünüyorsun? Sırf senin sikik hormonların yüzünden daha fazla akıllı öğrenci kaybetmemize göz yumamam." Bu sefer Yugyeom'a dönerek bağıran kişi öğretmendi ve bu onu ürküttü.
"Bu okulda çok fazla Yugyeom var!" Kendini savundu, sempatilerini kazanmaya çalışıyordu anca-
"Evet bu okulda çok fazla Yugyeom var ancak öğrencilerin pantolonlarına girmeye çalışan tek bir tane Yugyeom var." Jimin Yugyeom'a şideetle bakarken söyledi. "İşkence görmeyi hak ediyorsun."
Jimin okuldaki belki de en tatlı ve şefkatli öğrenciydi, asla bu kadar sinirli ve öfkeli olmamıştı çünkü herkese karşı tam bir tarçın rulosuydu* ama Seokjin'e- o sepsevimli Kim Seokjin'e- olanlardan sonra o tarafı ortaya çıkmaktan kaçınıyordu.
"Ne cezası o halde hah?! 30 tur koşmak mı?" Yugyeom oyunculuğunun işe yaramadığını gördüğünden göz yaşlarını sildi, sonra da kollarını sanki bir patronmuşçasına önünde birleştirip karşısındaki herkesse gölerini devirdi.
"Ölene kadar koşmaya ne dersin? Kulağa güzel geliyor, değil mi?" Jimin suratını Yugyeom'un kulağına yaklaştırırken sırıttı.** "Ya da seni ölümüne döveyim?" Müdür ve öğetmenleri duymasın diye fısıldadı.
"Seni çirkin aşağılık herif." Yugyeom tükürürcesine konuştu. Gözleri Jimin'e dönüp çoktan devrilmişti bile.
"Ceza mı? Senin o kıçını bu okuldan atacağız ve bir daha herhangi bir başka okula girememen de emin olacağız ki senin gibi birini kabul eden herhangi bir okul bulamayasın." Belki de bir müdür olarak bu kadar bağırması ve ara sıra kötü kelimeler kullanması doğru değildi ancak canına tak etmişti. O da bir babaydı...
"Bu yaptığınızdan dolayı hepinizi şikayet edeceğim! Herkesin suçladığının aksine ben suçlu değilim!" Yugyeom odadan çıkmak üzere ayağa kalktı ancak Jimin kolundan tutarak onu durdurdu. O kadar sert tutuyordu ki muhtemelen sonradan kızaracaktı.
"Ne sikim yaptığını sanıyorsun, seni sırnaşık koala! O pis ellerini üzerimden çek hemen!"*** Yugyeom Jimin'in elinden kurtulmaya çalıştı ancak başaramadı. "Seni bok herif." Yeniden oturmak dışında başka bir seçeneği yoktu bu yüzden de oturdu.
"Park Jimin, sınıfına gidebilirsin. Bundan sonrasını biz hallederiz."
"Vay, resmen cehennem."
"Kes sesini, Yugyeom!"
"Ne dersen, ihtiyar."
Jimin ne kadar kalmak istese de dersine katılmak zorunda olduğunun farkındaydı. Bu yüzden müdüre ve öğretmene hoşçakalın niyetine selam verdi. Yugyeom'a da selam verdi- suratına sert bir yumruk çakarak.
"Hoşçakal, çocuk. İyi günler." Ve bundan sonra Jimin öylece odadan dışarı çıktı.
-----
* Orijinalı Cinnamon roll olan bu kelimenin ne anlama geldiğini çoğunuz biliyordur. Bilmeyeniniz varsa birinin tatlı, sevimli, nazik ve iyi kalpli olduğunu belirtmek için kullanılıyor. Aynı anlamlara gelen bir kelime kalıbı Türkçede aklıma gelmediğinden direkt olarak Tarçın rulosu olarak çevirdim.
** Y.N(Lütfen öpüşün aranızdaki sexual tension'ı buradan ben bile görüyorum. Çevirmek çok zor. ÖPÜŞÜN DE RAHATLAYAYIM.)
*** ENEMİES TO LOVERS EHE
Hata bulursanız yorumlarda söyleyebilirsin çünkü tam kontrol edemedim.
-26.10.20
-Lyra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HYUNGS • Jin × BTS
Fanfiction#1 in Jinhope "Hangi hyung'unu daha çok seviyorsun?" Hoseok Seokjin'e imzası gibi olan gülüşünü sunarak sordu. "Ben--" Seokjin cevap vermeden önce tüm hyungları ona sarılmıştı bile. "Ben hepsini seviyorum." Seokjin söyledi. Tüm hyungları iç geçirdi...