Dışarı çıkmadığım halde soğuk rüzgarın vücut ısımı düşürdüğünü hissettim.Salonun gürültüsülü sesininden ne kadar uzaklaşırsam adımlarım o kadar yavaşlıyordu.En son mermerden ienmiş taşların bulunduğu bahçeye vardım ve nefesimi kontrol etmek için soğuk taşta elimi gezdirdim.
“Angelena.”
Adımın geldiği sese bakmak için gözlerimi diktiğim noktadan uzaklaştırdım.Her nefes alışında havada hafif bulanıklar oluşuyordu.Burnu hafiften kızarmış ve dudaklarının rengi yok olmuştu.Ama o gözleri halen rengini koruyordu.
“En azından sindirella ayakkabısını bırakıp kaçmıştı.”
Gözlerimi dikmiş ona bakarken,yavaşça hareket etti ve yanımda oturdu.Elimi taşın üzerinden kaldırmadığım için aramızda mesafe vardı,bunu bilerek yapmıştım.
“Konuşmayacak mısın ?”
Yüzüme baktığında suratını yumruk geçirmek istedim.Ona olan sinirimi kesinlikle içime tutamazdım.
“Aşağılık herifin tekisin.”
Gözlerim onun üzerinde olduğu için kahkahasının her anını aklıma kazımıştım.Bu beni ne kadar sinirlendirirse de kalbimin bir köşesi gülümsemesinden öpmemi istiyordu.
“Kendini beğenmişsin ayrıca gülümsemen sinirimi bozuyor.”
Konuşmalarımı bedenime sığdıramayınca ayağa kalkıp topuklarımın üzerinde tepinerek içimdeki tüm zehirimi sessiz bağırışlarımla ona akıttım.Her kelimemde daha çok gülüyor ve sonraki hamlemi bekliyordu.
Derin bir nefes aldığımda,yüzümün önündeki saçları çektim ve nefes almak için dudaklarımı araladım.Ne yaptığımı anlamak için bekledim,anlamadım ama rahatladığımı hissettim.
“Bitti mi ?”
Kollarını birbirine doladı ve memnun bir halde durup sessizleşti.Cevabına ister istemez kafamı salladım.Çok içmediğim halde sersem gibi duruyordum.
Uzun o geçmeyen zamanın tam ortasında kalktığında,nefes alışverişim daha da hızlandı.Önce parmak uçlarımı çıplak kollarımda boydan boya sürttü.
“Senin olan..”
Nefesini başımı döndürürken dahada yaklaşıp dudaklarını yanaklarımda sürttü ve kulağıma kadar sıcak nefesini gezdirdi.Kıpırdadığımda herşeyin yok olacağınından korktuğum için,hareketsizce durup gözlerimi sıkıca kapadım.
“Senin olana dokunulmasını sevmiyorsun demek ?”
Dokunuşunu daha öncede tanıdığım ellerini yanağımda hafifçe gezdirip,yüzümü avuçlarında sakladı.
“Evet.”
Kendimden emin bir şekilde konuşmaya çalıştım ve gözlerimi yavşça araladım.Nefes alışverişlerimiz birbirine karışırken,o gözlerini gözlerimden ayırmamakta diretiyordu.
“Peki ben senin miyim ?”
Bir an labirette çıkışı aradığımı farkettim.O benim labiretimdi,birbirine tıpa tıp benzeyen duvarlarım,içindeki canavarlarım ve aynı zamanda çıkışımdı.Hiç düşünmeden,sonunda ne olacağını bilmeden cevap verdim.
“Evet,sen benimsin.”
Gözlerindeki mutluluğu gördükten sonra dudaklarındaki mutluluğuda görmek için dudaklarımı daha çok araladım.Mutluluğun nedenini bilmesemde bu öpücüklerini seviyordum ve o yürüyen memeli artık umrumda değildi.
“Seni bu yüzden seviyorum işte,benim inatçı kadınım.”
Sadece bu cümleyi kurabilmek için ayırmıştı dudaklarını,dudaklarımızdaki sıcaklılığı daha fazla soğutmamak için arayı bu sefer ben kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Seni Bekledim
Teen FictionAnnesini ve babasını kaybetmiş güzel kadın Angelena Moore.Ölen babasının istediği projeyi alabilmek için İngilterede'ki tüm şirketleri yerle bir eden kadın.Kalbinin kapısına mühür vurmuş bir kadın.Ta ki Amerikanın soylu ailelerinden ve şirketini dün...