fifteen

1.3K 156 43
                                    

Güneşin ilk ışıkları bedenlerini aydınlatırken sonraki günlerde de birlikte olacakları günlere giriş yapmış bulunuyorlardı. O geceden sonra birbirlerine daha da yaklaşmışlardı.

Minho, bir daha görmeyeceğim dediği bu çocuğun hayatında bir yeri olduğunu anlamıştı artık. Geçen süre de fark etmişti bunu. O çocuğun yanındayken kendini haddinden fazla iyi hissetmesi sağlamıştı fark etmesini de. Ancak bunu çözümlemesi ile bedenini ele geçiren korku olarak tanımlandırdığı bir his vardı. İçindeki bu his kendisini rahatsız ederken, en mantıklı çözüm olarak o çocuktan uzak durmayı seçmişti. Ne var ki, onu da yapamamıştı. Uzaklaştığını düşündüğü her sefer de anlamadığı bir biçimde o gence çekiliyor ve karmakarışık olan his çemberinin daha da karıştığını fark ediyordu.

Daha anlamlandıramadığı bir sürü his vardı içinde. Şeytanlarım diyordu onlara. Her seferinde zihnini bulanıklaştırmaları onu çıldırtıyordu. Ne diyebilirdi bu hislere, nasıl tarif edebilirdi ya da bir tarifi var mıydı?

Beynini dolduran bu şeytanlar yaptıkları işlere devam ediyorlardı. Koca bir kafa karışıklığı yaratıyor, gecenin bir vakti yattığı yerden kalkıp Minho'yu deli gibi düşündürtüyordu bu şeytanlar. Artık can sıkıcı olmaya başlamıştı onun içinde. Ancak bu şeytanlarından bir türlü kurtalamamıştı. Tek bildiği şey, o gencin yanında olduğun da içinde alevlenen bir şeyler olduğuydu. Zihni giderek bulanıklaşıyor, işin içinden çıkamayacağını anlıyordu. Daha fazla bu şeytanlarına ayak uydurmak istemiyordu. Bir an önce onlardan kurtulmak istiyordu.

Ancak şeytanlarının, onun peşini bırakacak bir halleri yok gibiydi. Onun zihnini bulandırmak o kadar çok hoşlarına gidiyordu ki daha fazlası için uğraşıyorlardı.

İçeriden gelen hoş müziğin sesine zilin tanıdık tınısı da karışmıştı. Yattığı çimlerin üzerinden kalkıp kapıyı açmak için fazla üşengeçti. Bunun yerine gözlerini kapatıp bekledi.

Bir kaç çalı hışırtısından sonra çimlere değip geçen ayakkabıların da sesini duyar gibi oldu. Kimin geldiğini bilmesi, şeytanlarını uyandırmıştı. Pusu da bekliyorlardı onlar da her zaman ki gibi. Bedenine yayılan o güzel his, şeytanları sayesinde zihnini bulundırıyordu yine.

Etrafını saran güneş ışığı gölgelenmişti. Üzerine düşen gölgenin ne olduğunu gayet iyi biliyordu. Gözlerini açmadı bu yüzden. Birkaç dakika sonra güneş ışığı tekrar bedenini yalayıp geçti.

Başka bir bedenin, yanına iliştiğini hissetti. En çokta bunu seviyordu sanırım. Yanında onunla birlikte çimlere uzanan gencin, hiçbir şey demeden onun yaptığı eylemleri gerçekleştirmesini. Aralarında bir konuşma geçmeden de birbirlerinin yanında olduklarını hissediyorlardı. Konuşmaya ihtiyaçları da yoktu. Anın tadını çıkarmaktı istedikleri. Bedenleri çimlerin üzerinde dururken; zihinleri birbirlerini mırıldanıyordu.

Yüzünü, baktığı güneşten alıkoymuş ve başını sağına çevirip gözlerini açmıştı. Kendisine bakan bir çift göz görmek, içindeki başka şeyleri harekete geçirmişti. Yüzündeki tebessüm, Minho'nun da gülümsemesini sağlamıştı.

İnce uzun parmakları, karşısındaki gencin saçlarına doğru yol almıştı. Parmak uçları ile değmişti mavi tutamlara. Dokunsa kıralacakmış gibi hissediyordu. Bu yüzdendir ki sadece parmak uçları ile saçlarını sevip bırakması. Kısacak olan bu an, içine huzur tohumları ekmişti.
Karşısındaki gencin de yüzünde, huzur ile dolduğunu belli eden bir ifade vardı.

Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak geçen birkaç dakikanın ardından mavili, yattığı yerde oturur pozisyona gelip ayağa kalktı. Adımları açık duran kapıya ilerliyordu. Evin içerisine ulaştıktan sonra ona bakmayı kesip, Minho da yattığı çimlerin üzerinde doğrulmuştu.

smoke Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin