5.bölüm

89 15 1
                                    

Burnumun üzerinde, beni huylandıran şeyle uyandım. Elimle burnumun üzerindeki şeyi atıp, uzaklaştırıp, temiz bir havayı içime çektim. Tüm bunları yaparken gözlerim hala kapalıydı. Çünkü uyumak istiyordum. Hala çok uykum vardı ama hafif esen esintiden hala dışarıda yattığımı fark etmiştim.

Soğuk havanın üstümdeki battaniyeye girmesini engellemek için biraz daha etrafıma sarındım. Sıcaklığın beni bulmasıyla tam tekrar dalıyorum ki, burnumun üzerinde, sinek olabileceğini düşündüğüm, şeyle tekrar huylanarak uyku arasında mırıldanmaya başladım.

"Akın! Bunun sonucuna sen katlanırsın ben değil."

Yanı başımda fısıltılı ama korkak bir şekilde, uyaran bir tavırla kardeşimin konuşmasıyla fazla takılmadan uyumaya çalıştım.

"Derin konuşma, uyandıracaksın."

"Hayır yani neden bunu yapıyorsun ki? Uyanırsam ve bu yaptığımızı anlarsa çok kızar."

"Onunla uğraşmak hoşuma gidiyor çünkü. Şimdi o uyumaya devam ederken, daha fazla yapayım diye susar mısın?"

"Ablamı bilmiyorsun, çok kızar."

"En az ablam kadar."

Burnumun üzerinde tekrar dolaşan şeyi elimle ittirdim. Benim hakkımda konuştuklarını biliyordum ama tepki veremeyecek kadar uykuluydum, tam olarak neden bahsettiklerini anlamasam da...

İki konuşkanın susmasıyla uykuma devem etmiştim ki burnumun üzerinde dolaşan şeyin boynuma doğru yol aldığını anlamamla, çığlığı kopartarak fırlamıştım uyuduğum yerden.

Kahkahalarına boğulan Derin ve Akın'ın ne için güldüklerini anlamadan battaniyeyi attım ve üzerimdeki şeyden kurtulmak için elimi her yerimde gezdirdim. Üzerimde gezindiğini düşündüğüm böceği atmaya çalışıyor, kahkahaları durmayan ikiliyi duymuyordum bile. Onları umursamayacak kadar üzerimde gezen böceği arıyor, ondan kurtulmaya çalışıyordum.

"Böcek, böcek, uzak dur benden."

Durmadan aynı şeyleri tekrarlıyor, anlamadığım şekilde ikiliyi daha fazla güldürüyordum. Onlara biraz odaklanınca sadece onların değil, dışarıda hazırlanan kahvaltı masasında bulunan herkesin bana güldüğünü fark ettim. Biraz daha gözlerimi etrafta gezdirince bahçede bulunan iki üç korumanın ve onların yanında bulunan Dante'nin gülmemek için kendilerini tuttuklarını, aramızda mesafe olmasına rağmen görebiliyordum.

"Arkadaşıma bulaşmayın! Oraya gelirsem bacaklarınızı kırarım."

Ebrar masanın oradan yanımdaki ikiliye bağırıp kızınca, başını bana çevirip, acıklı bir sesle konuşmaya başladı. Aynı zamanda biraz da kızgın bir sesle.

"Kızım, sende daha fazla korkup şu ergenlere gösteri izletme! Onlara gününü göstersene!"

Onun bana bağırmasıyla masada başka bir kahkaha tufanı koptu ve oturanlara daha dikkatli bakmamı sağladı.

Masanın bir başında babam, bir başında Galip amca bulunuyordu. Babamın sağında annem, solunda Ebrar'ın babası Mehmet amca, onun yanında karısı Funda teyze oturuyordu. Galip amcanın ise sağında Yiğit oturuyordu. Büyüklerin oturmuş olması kahvaltıyı başlatmamıştı. Zaten önlerinde sadece bir fincan kahve vardı.

Galip amcanın soluyla beraber ortalardan beş sandalye boştu. Ebrar, ben, Derin ve Akın için dört sandalye saymıştım. Son sandalye kimindi bilmiyordum ama şu düştüğüm durum düşünmemi engelliyordu zaten.

Tüm bunları, onların kahkahaları arasında dikizleyerek hesaplanmıştım. Ama unuttuğum gerçek kafama dank edince, bakışlarımı ışık hızıyla, yerde karnını tutarak gülen ikiliye çevirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YABANCI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin