Jack'in ara sıra bulanıklaşan yüzüne daha fazla yaklaşıyordum. Şimdi belki dudaklarımdan öpecek ve bana cenneti sunacaktı. O eşsiz sularda yüzecek, her meyveyi tadacaktım. Belki gökyüzünde uçacak, kuşlara selam verecektim.
Nefesi nefesime karışacak kadar yaklaşmış, yüzümü iki eli arasında tutuyordu.
Gözlerime bir kıvılcım bekler gibi bakıyordu.
Ah! Ne kadar da romantikti. Duygularıma ne de güzel önem veriyordu. Beni seviyordu. Bende onu seviyordum. Beklemenin manası yoktu bence. Ona da kendime de sunacağım güzel zamanları daha fazla bekletemez, kaybedemezdim.
Bu yüzden ona istediğini verecektim. Dudaklarımda soluklanmasına, kalplerimizi mühürlemesine olanak sağlayacaktım. Kalplerimizin ritimlerinin birbirine karışmasına izin verecektim. Cenneti tadacak, sınırlarında dolaşacaktım.
İşte şimdi istediğimi almak için ilk hamleyi yaptım. Başımı hafif bir açıyla döndürerek, ona yaklaştım.
Küçük bir gülümseme bahşetti önce. Gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokuyan gözleri, en son dudaklarımda asılı kaldı. Hızını arttırarak mesafeyi kapattı. Dudakları dudaklarımın üzerine dokunuyordu. Tam hafifçe dudaklarını kıpırdatacakken yüzü kayboldu. Daha duruma alışamadan etrafı bir siyahlık kapladı ve ortam değişti. Daha ışıklı bir yere...
Odamın tavanına...
"Abla kalk hadi ya, sıkıldım ben seni uyandırmaktan. "
Derin.
Derin ne alaka...
Rüya?
Gerçekten mi? Ben rüya mı gördüm şimdi? Dudaklar...
Jack'in dudakları rüya mıydı? Halbuki her şey çok gerçekçiydi. Hissetmiştim, bana dokunuşlarını, nefesini...
Eşsiz bir melodi olan sesini duymuştum. O da mı yalandı?
"Şimdi de gözlerin açık mı rüya görüyorsun? "
Daha kendime gelememişken atarlanan rüyamın katiline gözlerimi yavaş yavaş çevirmiş, son sözlerine göz devirmiştim.
Ne vardı yani uyandıracak. İzin veremez miydi Jack'in hurisi olmama? Sanki uyansam ne yapacaktım. İş yok güç yok. Uyanıp boş dolaşacaktım. Hafta sonu olduğu gibi...
Ellerimi yorgana atıp, ışığı kapatacak kadar başıma çektim. Gözlerimi sımsıkı kapattıktan sonra, uykunun gelmesini bekliyor, aynı rüyayı göreyim diye içten içe dua ediyordum.
"Ya abla hadisene"
"Git başımdan Derin, uyumam gerekiyor"
"Hayır gerekmiyor, kalk artık. "
Büyük bir oflamanın ardından, yorganı başımdan çekmiş, rüya aleminde dolaşan benliğimi geri gelmesini sağlayan gün ışığını yüzüme çarpmıştı bu şekilde.
"İşe gitmen gerekiyordu unuttun mu? Babamın yanına şirkete gidecektin. "
Gözlerimi aniden açmış, ışık hızıyla yataktan doğrulmuştum. Elimi komodine atıp telefonun saatine baktım.
07.21
Evet, geçti hem de baya geçti. Saçlarımı, yüzümü, dişlerimi bile yıkamak için süre çok azdı. Hemen üstümü başımı hazırlayıp, şirkete gitmeliydim. Ama yetişebilir miydim, orası büyük bir muammaydı. İstanbul trafiği gibi bir etkeni de unutmamak gerekirdi. İşe gitmek için yollara koyulan arabaları düşününce, daha fazla telaşlanmıştım.
Bir adım atmıştım ki arkamı dönüp dağınık bıraktığım yatağıma üzgün bir şekilde baktım. Çok sıcak ve çok rahat görünebilir, hala beni uyumak için düşüncelere sokup teşvik edebilirdi ama ben yetişkin bir bireydim ve almam gereken sorumluluklarım vardı.
"Güle güle Jack. Şimdilik görüşürüz. Ama akşam kaldığımız yerden devam edebiliriz. "
Arkamı dönmüş ilerleyecektim ki, Derin'in kolumdan tutmasıyla bakışlarımı ona çevirdim. 'Ne var? 'dercesine kafamı sallamıştım.
O ise şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
"Ne diyorsun abla? "
Yüzüme merakla gözlerini dikmiş, galiba iyi olup olmadığımdan emin olmaya çalışıyordu. Kaşlarını havalandırmış, ağzı küçük bir o şeklini almıştı. Saçlarını özenle yapmış, üstünü başını giyinmişti bile. Okul hazırlıkları tamam gibi gözüküyordu.
Bazıları bizim gibi rüya aleminde yüzmüyormuş anlaşılan.
Yatağa, yüzüme ve tekrar yatağa bakmasıyla büyük bir aydınlanma yaşamış gibi konuşmaya başladı.
"Yoksa Jack, dün akşamki aksiyon filmindeki, tetikçi Jack mi? "
Şimdi daha fazla sırıtıyor ve bir şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor gibi bir ifade takınmıştı.
"İzlediğimiz her filme böyle takılı kalır mısın sen? Rüyanda görecek kadar?"
Son söylediklerini algılayınca benle alay ettiğini fark etmiş, kolumu sertçe çekmiştim. Parmağımı yüzüne kaldırıp tehdit etmeyi düşünmüştüm ki vazgeçip koca bir şaplak atmıştım kalçasına.
"Benimle alay etme! Üstelik bunlar senin suçun. İzletirsen öyle filmleri gecenin bilmem kaçına kadar, aklımda da kalır, rüyasını da görürüm tabi ki. "
Ovaladığı kalçasının acısı çok olmalı ki yüzünü buruşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI
General FictionÖlüyordum. Ölüyordum ve ölüm, hiç kimsenin bilmediği şekilde tatlıydı. Aileme kavuşmaktan ve bu tatlı ölümün beni çekmesinden mutluydum. Dudaklarımda kalan küçük tebessüm ölü bir bedeni görenleri korkutabilirdi ama ben mutluydum. Karanlığa doğru y...