"Karmen, Karmen uyan"
Yüzüme vurulan çok hafif tokatların kime ait olduğunu bilmiyordum, aynı adımı söyleyerek beni sarsan kişinin kim olduğunu bilmediğim ama aynı kişi olduğunu bildiğim gibi.
Yanı başımda kontrollü ama hafif endişeli bir ses duyuyordum. Arada sesi boğuklaşsa da bazen düzgün bir cümle halinde de işitebiliyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu da biliyordum çünkü gözlerimi açmak istiyor, bunu yapmaya çalışıyordum ama başaramıyordum.
Gözlerimi açarsam ışığa kavuşurdum. Başımda, amacının beni uyandırmak olduğunu bildiğim adamı görecek ve onun kim olduğunu da bilecektim.Sesinin tınısından biraz tanıdık gelse de tam emin olamıyordum. İçimde bir ses kim olduğunu bildiğim ama sadece tanımakta zorlandığım biri olduğunu fısıldayan bir his vardı.
Zaten uyuyor muydum yoksa kendimde mi değildim, bilmiyorum. Sadece gözlerimin kapalı olduğundan, bilincimin dışarıdan gelen uyarıyı algılayabilecek ama cevap veremeyecek durumda olduğunu biliyordum."Karmen uyan hadi"
Son ikazından sonra gözlerimi hafifçe açmış, bulanık silueti seçmeye çalışıyordum. Önümde başımı kendine çevirmiş, meraklı gözlerle üzerime eğilen siluet sanırım Dante'ye aitti.
"D-Dante?"
"Benim, benim, iyi misin?"
'İyi miyim' diye kendimi sorguladım içimde. Bileğimde bir ağrı vardı. Sırtımın çarptığı ağaçtan dolayı tahriş olduğunu biliyordum. Bunun dışında gözlerimi hala açmakta ve çevremi algılamakta sorun yaşıyordum. Başım dönüyor, bulanık görüyordum. Ama hala ormanda olduğumu seçebiliyordum.
"Başım dönüyor."
Sıkıntılı bir nefesin ardından ikna edici bir sesle konuşmaya başladı.
"Tamam korkma. Bana nerenin tam olarak ağrıdığını söyler misin?"
"Ben, sanırım sağ ayak bileğim ağrıyor." dedim ve derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya çalıştım.
"Bilmiyorum sadece kendimi çok yorgun hissediyorum."
"Tamam, seni şimdi taşıyacağım ama yolumuz uzun, dayanmaya çalış ağrın varsa."
Verecek bir cevabım yoktu. Zaten cevap verecek takatim de... Gözlerimi zar zor açık tutuyordum. Başım daha fazla dönmeye başlamış ve gözlerimi kapatmazsam, kusacak gibi hissediyordum. Vücudumun çeşitli yerlerinde acı hissediyordum ama tam olarak neresi deseler, seçemezdim.
Dante'ye de zaten öyle demiştim.
Dikkatli bir şekilde dizlerimin ve sırtımın arkasından geçen kollar beni havalandırmıştı. Başımın düştüğü yer omuzu ile göğsü arasındaki yerdi galiba. Çenemin altındaki kaslar düzenli bir şekilde inip kalıyordu ama şakaklarımın yaslandığı yer sertti.
"Dante..."
Başının benim tarafıma eğilmesini, nefesimin yüzümü yalamasından anlıyordum. Ilık nefesi çenemi teğet geçiyordu.
"Ne oldu? İyi misin?"
Endişe ve ilgi barındıran sesi yüzünü görme merakı uyandırıyordu. Soğuk bakışlarını acaba kaldırmış mıydı?
"Uyusam sorun olur mu?"
Onu bugün çok uğraştırmış olmalıydım. Onca yolu koşturmuş, görevini yapmasını engellemiştim. Üstüne yokuş aşağı düşmüş, yaralanmış ve yürüyemeyeceğimi anlamış olmalı ki beni taşımayı uygun bulmuştu. Şimdi bir de uyursam ona daha fazla yük olacakmış gibi hissediyordum. Bu kadar şeyin sebebi olarak bir de kollarında mışıl mışıl uyumak, uygun düşmüyordu benim için.
Üstelik erkeklerin bana dokunmasından rahatsız olan biri olarak, düşmeden olsa gerek bu sefer takmamıştım ya da yorgundum, onun kollarında olmak içten içe dürtüyordu. Onu rahatsız etmiş olmalıydım çünkü iki saat kadar koşmuş ter içinde sırılsıklam olmuştum. Terim kurumuş olsa da kokusu kalmış olmalıydı ki kuruyunca daha bir beter olurdu. Keşke şu an yürüseydim içim daha rahat olurdu. Ama yürüyebileceğimi bilseydim yapardım. Ben daha gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Uyumak istiyordum, uyursam unuturdum. Ve ben unutmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI
Ficción GeneralÖlüyordum. Ölüyordum ve ölüm, hiç kimsenin bilmediği şekilde tatlıydı. Aileme kavuşmaktan ve bu tatlı ölümün beni çekmesinden mutluydum. Dudaklarımda kalan küçük tebessüm ölü bir bedeni görenleri korkutabilirdi ama ben mutluydum. Karanlığa doğru y...