"Nereden başlayayım?"
"En başından?" Derin bir nefes alıp başını salladığında bitmekte olan sigaramı içime çekip söndürdüm.
"10. Sınıfın yaz tatilinde baya bir çevre yapmıştım. Gündüzleri basket oynar geceleri takılırdık falan. Ergenlik işte."
Elindeki karton bardağı bırakıp gözlerini etrafta gezdirdi. "Sürekli bir kızdan bahsediyorlardı. İlk başlarda senin suyuna gidip yatağa atmalarından falan söz ediyorlardı. Ben de bu konuşmalardan rahatsız olduğumu dile getirdim onlara. Biraz tartıştıktan sonra senin fotoğrafını gösterip tekrar düşün dediler. Hiçbir şey demeden ayrıldım o an oradan ama gece boyunca hiç aklımdan çıkmamıştın. Sürekli gözümün önüne o çocuğun gösterdiği resmin geliyordu."
"Birkaç gün aklımdan hiç çıkmamıştın. Ama daha sonra birden aklıma gelmemeye başladın. Eskisi kadar düşünmüyordum seni, basit bir etkilenmeydi işte. En azından ben öyle düşünmüştüm." Derken gülüyordu.
"Aradan birkaç ay geçti, sigara almak için evden çıkmıştım. Yolda yürürken bir bağırış sesi duydum. Ne olduğunu anlamak için sese doğru ilerlediğimde bir süre sonra telefonda birine bağırdığını gördüm. Hem şaşırmıştım hem de mutlu olmuştum. İlk defa canlı bir halde görüyordum seni." Lafını kesmeden onu dinlerken hız kesmeden anlatmaya devam ediyordu.
"Uzaktan uzağa takip etmeye başladım. Adını, evini, okulunu, kimsenin bilmediği bazı şeyleri öğrendim bu süre zarfında. Baya zorlu bir süreçti çünkü Gökay dışında kimseyle konuşmuyordun. Bir şeyler öğrenene kadar canım çıktı yani. Senin hakkında bir şeyler öğrenmeye o kadar kendimi kaptırmıştım ki çevremden uzaklaşmıştım. Yapmam gereken tek şey seni izlemekti sanki. Etrafımdaki kızlar o kadar güzel ve samimi gelmemeye başladılar."
"Tek gördüğüm sendin."
"Ikimizin de son senesiydi. Ben sınıfta kalmıştım. Sen de mezun olup buradan gidecektin. İçten içe fazlasıyla üzülmüştüm bu duruma çünkü bir daha seni göremeyecektim."
"Ama sonra bir şey oldu. Nasıl oldu bilmiyorum ama sınıfta kaldın. Elime gelen fırsatı geri tepmeyecektim. Ben de krizi fırsata çevirmeye karar verip sana yazdım."
"Şimdi," ellerini iki yana doğru açıp gülümsemeye çalıştı. "Buradayız."
"Sana sindirmen için," telefondan saate bakıp bana geri döndü. "iki dakika veriyorum."
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Sindirecek bir şey yoktu benim gözümde. Sadece birinin beni sevmesi şaşırttı biraz o kadar. "Evet süren doldu. Şimdi sana bir şey soracağım beni iyi dinle."
Yeni bir sigara yakıp ona baktığımda seslice iç çekti. "Seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum Esin. Sana olan sevgim gün geçtikçe büyüyor ve artık içime sığmıyor. Seni gördüğümde kalbim hızlanıyor, bana baktığında, beni gördüğünde gözlerim parlıyor. Ben artık senin elini tutmak, seni ‘ya kızarsa’ diye düşünmeden öpmek istiyorum. Aklıma her geldiğinde seni sevdiğimi söylemek istiyorum. Aklımı başımdan alıyorsun Esin. Aklım sende kalsın, kalbime girer misin?" Elini uzatıp bana baktığında bir süre sessiz kaldım. En sonunda başını öne eğip elini indireceği sırada uzattığı eli tuttum.
Belki pişman olacaktım, belki yanlış bir seçim yapmıştım. Ama en azından aşkı öğretecek, sevgisi ile büyüyebileceğim kişinin elini tutmuştum. Ama hey, az önce ki lafımı geri alıyorum. Asla pişman olmayacaktım. Tuttuğum eline bakarken gülümseyip saçlarımı okşadı.
"Taş kalbinin çöllerinde sevmek nedir öğrenirken, saçlarının gölgesinde ölmek ne güzeldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şurimşine | Yarı Texting
Teen FictionGizli: Bütün şehri aydınlatabilecek bir gülüşün varken Gizli: Beni karanlıkta bırakman haksızlık