1.9

40 3 0
                                    

Oflayıp kalemle topuz yaptığım saçlarımı açıp önümde ki test kitabını kapattım. Kasım ayına girmek üzereydik ve sınavlar yaklaşıyordu. Çift dikiş olduğum için bir süre aylaklığı bırakmalıydım.

Fakat bir süre sonra bu Gökay'ın sinirine dokunmuştu çünkü aynı evde bile birbirimizi fazla görmüyorduk. Sürekli kitaplarım elimde, odama kapanıyordum. En sonunda Gökay dayanamamış olmalı ki kavga etmiştik ve sonucunda da iki tane test kitabımı gözümün önünde parçalamıştı. Abarttığını düşünüyordum. Belki de haklıydı, bilemiyorum.

Ayağa kalkıp olduğum yer de gerindikten sonra bir sigara yaktım. Sigaramı içerken bir yandan da dağıttığım odamı topluyordum. İşim bittiğin de saate baktım. Öğlen olmak üzereydi. Biraz temiz hava almak iyi gelebilirdi. Dolabımdan kot pantolon ve salaş asker yeşili bir kazak çıkarıp üstüme geçirdiğimde saçlarımı tarayıp odadan çıktım.

Gökay evde değildi. Bir ara onun da gönlünü almam gerekiyordu. Montumu giyip evden çıktığım da eski fotoğraflarımdan birini paylaştım. En yakın zaman da Gökay'ın gönlünü alıp fotoğraf çektirmem lazımdı. İyi fotoğraf çekiyordu.

 İyi fotoğraf çekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

esinkuznetsov: никто

@gokaybilgeee, @behramalademir ve diğerleri bu gönderiyi beğendi.

Yorumlar gönderiye kapalıdır.

Telefonu cebime atıp yürürken yüzüme vuran soğuk rüzgar ile gülümsedim. Soğuğu her zaman sevmişimdir. Ama Gökay benim aksime yaz insanı olduğu için denizden veya havuzdan hiç çıkmazdı. Peşinden beni de sürüklerdi. Havaların soğuk olduğu zamanlar ise ben onu dışarıya sürüklerdim. Zıt olduğumuz konular oldukça fazlaydı ama hiç problem olmamıştı bizim için. Her zaman birimiz diğerimizin açığını kapatıyordu. Belki de bu yüzden Gökay dışında kimseyi almamıştım hayatıma. Artık aldın. Behram'ı kabullendin.

Behram ile olanlar çok hızlı gelişmişti. İlk başlar da sadece can sıkıntısından cevap verirken, şimdi benim birlikte olduğum kişiydi. Ona aşık mıydım bilmiyorum ama sevdiğimi kabullenmiştim. Kendini bana bir şekilde kabul ettirmişti. Fakat halimden memnundum. Gökay ilk zamanlar kendine bunu dert ediniyordu, farkındaydım. Ondan başka bir erkeği hayatıma aldığım için üzülmüştü. Çünkü nasıl benim Gökay'dan başka kimsem yoksa, Gökay'ın da benden başka kimsesi yoktu. Başkasını asla kabul edemezdik. Bu uzun zaman alırdı.

Telefonumun zil sesini duyduğumda olduğum yerde durup kimin aradığına baktım. Aramayı yanıtlayıp kulağıma götürürken, önüme gelen saçlarımı itekledim.

"Alo?"

"Güzelim neredesin?"

"Sahilde yürüyorum öylesine. Sen neredesin?"

"Evden çıkacağım şimdi. Yanına geliyorum banklardan birine otur güzelim."

"Tamam bekliyorum." Telefonu kapatıp montumun cebine geri koyarken banklara doğru ilerliyordum. Behram'ın evi sahile yakındı. Kısa bir süre içinde yanımda olurdu.

"Esin!" Kafamı kaldırıp kaşlarımı çatarak bana kimin seslendiğine baktım. Benim yaşlarımda tanımadığım bir çocuktu. "Pardon sen kimsin?" Nefes nefese kalmış bir şekilde yanıma geldiğinde sırıttı. "Saçlarını boyamışsın. Yüzünü görmesem asla tanımazdım." Kaşlarımı kaldırdığımda devam etti. "Geçen yaz barda tanışmıştık hani. Güzel bir gece geçirmiştik." Derken sırıtıyordu. "Sonra arayacağım dedin ama aramadın. Seni o kadar aradım ki, bulamayınca çok üzülmüştüm."

O zamanlar görüştüğüm kişiyle bir daha görüşmemek gibi bir huyum vardı. Daldan dala atlayan tiplerdendim. "Deniz sen misin?" Kaşlarını çatıp bana baktı. "Furkan." Diye düzelttiğinde gözlerimi devirdim. Elini yanağıma koyup dudaklarıma doğru uzandığında bir adım geri geldim. "Seni çok özledim."

"Ne oluyor lan burada?" Behram'ın sesiyle ona döndüm. Bir bana bir de Faruk'a bakıyordu. "Bir şey olduğu yok kardeşim hadi bak işine sen."

Bu çocuk kesinlikle kahvaltı da yürek yemişti, emin oldum. Behram kaşlarını kaldırıp gülümsedi ve dudaklarını yaladı. "Behram-" Bana dönüp keskin bir sesle konuştu. "Kapa çeneni." Adı Fırat mıydı Fevzi miydi hatırlamadığım çocuğa döndü sonra. "Sen ne ayaksın?" Çocuk kolumdan tutup kendine çekti. "Sevgilimi almaya geldim. Sen ne ayaksın?" Behram beni arkasına aldığında çocuğun üstüne doğru yürüdü. "Olmayan beynini dağıtmaya geldim."

"Behram bak-" Arkasını dönüp kükrediğinde birkaç adım geriledim. "Kes sesini seninle sonra konuşacağız!" Daha sonra çocuğa dönüp kafayı gömdü.

Sonra mı? Hiçbir şey olmadı. Ambulans geldi sadece. Bir de çocuk serinlemek için denize girdi, o kadar.

Şurimşine | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin