"Onu görünce ayaklarım titriyor, midemde hiç anlam veremediğim hareketlenmeler oluyor, bir anda gözlerim kararıyor, başım dönmeye, ağzım kurumaya başlıyor. Çevremdeki herkes, her şey duruyor o anda, insanlar yürümüyor, arabalar gitmiyor, kediler miyavlamıyor. Dünyada sadece ikimiz kalmış gibiyiz. Eşsiz güzelliğiyle karşımda duran o ve ben...Neler oluyor bana, çaresi olmayan bir hastalığa mı tutuldum, ölüyor muyum? Tüm bunların anlamı ne?"
Aşık oldun güzel insan. İlk kez aşık oldun sen. Kalbin ilk defa başkası için çarpmaya başladı. Merak etme, ne olursa olsun aradan kaç yıl geçerse geçsin bu hissettiklerini ilk gün gibi hatırlayacaksın. İlk aşk bu; filmlere, kitaplara, şarkılara konu olan, ilham veren ilk aşk... Onu hiç unutmayacaksın, dostum; hayatına kaç kişi girerse girsin, ondan sonra gelenleri daha çok sevsen de onun sana hissettirdikleri hep özel olacak, hep seninle kalacak. Neden mi?
Çünkü ilk aşk, ilk kez kalbinin senden bağımsız hareket etmeye başladığı zamandır. Kalbine söz geçiremediğini ilk kez fark edersin. Çünkü ilk aşk sana fedakarlık yapmanın gerçek anlamını öğretir. Biri için neler yapabileceğine sen bile şaşırır kalırsın. İlk aşk geçici bir delilik halidir. Çünkü ilk kez aşık olduğunda kendini de yeniden tanımaya başlarsın. Aslında içindeki gerçek senle tanışırsın.
Çünkü ilk aşk hatıra biriktirmektir, onun dokunduğu şeyleri saklamak, onunla zaman geçirdiğin yerlere farklı anlamlar yüklemektir. Ve bu anlamlar içinde kendine hayali bir dünya kurmaktır. Çünkü ilk aşk gözlerin aslında ne kadar çok şey anlatabileceğini keşfettiğin andır
Konuşmadan da anlaşabildiğinizi hissetmektir.
Çünkü ilk aşk onun ismini her yere yazmak istediğin, onun dışında hiçbir şey düşünmek istemediğin, düşünemediğin zamandır.
Dünyadaki diğer her şey anlamını yitirmiştir.Çünkü ilk aşk birinin en ufak hareketlerine ne kadar çok anlam yüklenebildiğini farketmektir
Çünkü ilk aşk, unutulmayan ilk hediyedir. İlk aşık olduğun insana verdiğin ilk hediyeyi hiçbir zaman unutmazsın. Çünkü ilk aşk, ilk "seni seviyorum"dur.İki kelimeye bu kadar anlam sığabileceği aklına gelmezdi değil mi?
Erich fromm şunu savunur; "Sevgi kusurları yok etmez, onları da kabul eder. Bir insanı hiçbir sebep yokken yüreğinizde sıcacık hissediyorsanız, işte bu gerçek sevgidir."
Ellerimiz birbirine kenetli bir şekilde yürüyorduk. Dersler bittiğinde Gökay'a geç geleceğimi haber verip Behram'ın yanına gittim. Şimdi ise nereye gittiğimizi bilmeden ilerliyorduk.
"Nereye gidiyoruz?" Kafasını kaldırıp bana baktı. "Nereye gitmek istersin?" Omuz silkip düşmekte olan çantamı düzelttim. "Aklın da bir yer varsa gidebiliriz. Sana ayak uydururum." Gülümseyip burnumu sıktı ve mırıldandı. "Bundan korkuyordum zaten." Elimi bırakıp önümde eğildi. "Emrinize amadeyim leydim. Lütfen bir yer söyleyin ve oraya gidelim." Kıkırdadıktan sonra elinden tutup kendime çektim. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra telefonumu çıkarıp Gökay'ı aradım.
"Ne var?"
"Neredesin?" Karşı taraftan ses gelmeyince öksürdüm.
"Dışarıdayım ne oldu aşkım?" Gülümsedim.
"Bebeğim eve geç gel olur mu?"
"Lan eve erkek mi atacaksın sen yine? Kapat şimdi Behram'ı arıyorum."
"Oğlum dur yanlış anladın. Gökay!" Telefonu çantama attıktan sonra sinirle Behram'a döndüm. "Suratıma kapattı." Ufak bir kahkaha attıktan sonra yüzüme gelen saçları eliyle geriye itti. "Ne söyledin çocuğa?"
"Sadece eve geç gelmesini. Başkasını getireceğimi sandı sanırım." Diye mırıldandığımda kaşlarını çattı. "O devir kapanalı çok oldu güzelim." Gözlerimi devirdikten sonra yakasından tutup kendime çektim. "Eve seni atacağım. Demek ki o devir hala kapanmamış sevgilim." Yutkunup bana eğileceği sırada telefonunun çalmasıyla geri çekildi.
"Efendim Gökay?" Gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Cidden aramıştı!
"Sakin ol gerizekalı. Bir şey olduğu yok... Hayır... Hayır... Evet... Lan sana ne? Kapat lan biz geliyoruz eve. Geç gel veya hiç gelme orası bizi ilgilendirmiyor. Lan sus Esin bu kadar dırdır yapmıyor... Alo... Siktim senin neneni." Telefonu kapatıp cebine attıktan sonra elimden tutup yönlendirdi. "Bazen şu çocuğu dövesim geliyor biliyor musun?" Kıkırdayıp onu onayladım. "Gökay'ı tanıyan herkes bunu söylüyor."
Eve varana kadar tek tük konuşmuştuk. Çantamdan anahtarı çıkartıp kapıyı açtığımda sessizlik beni karşılamıştı. Aferin Gökay.
"Üstüne rahat bir şeyler vereyim mi?" Sırıttı. "Bebeğim daha erken değil mi beni soyman için?" Gözlerimi devirip kenarda duran yastığı ona fırlattım. "Zevzeklik etme Behram." Yastığı bana geri fırlattığında kenara koydum. "Ben üstümü değiştirmeye çıkıyorum. Sen de göt gibi kal burada." Sırıttı. "Deneriz bir şeyler."
Üst kata çıkıp odama girdiğimde dağınık olmadığı için kendimi tebrik ettim. Hemen salaş bir şeyler giydiğim de kapının açılmasıyla Behram'a baktım. Bir şey demeden bana bakıyordu. Dolabımdan düz lacivert bir tişört verip ona uzattığımda elimden aldı. "Gökay'ın kıyafetlerini mi çaldın?"
"Hayır. Gökay'ın değil." Kaşlarını çatıp bana baktığında ofladım. "Başkasının değil o, benim. İçin rahatlayacaksa koklayabilirsin." Bir şey demeden gömleğinin düğmelerini açmaya başladığında çıkardığım kıyafetleri katlamaya başladım. Arkamı döndüğüm de çarptığım çıplak beden ile sendeledim.
"Nerede kalmıştık rus kızı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şurimşine | Yarı Texting
Teen FictionGizli: Bütün şehri aydınlatabilecek bir gülüşün varken Gizli: Beni karanlıkta bırakman haksızlık