1.6

47 4 0
                                    

"Sen yemin ediyorum malsın. Gram akıl yok sende."

"Ne saçmalıyorsun Gökay?"

"Hani konsere beraber gidecektik? Yaptın manita beni unuttun. İlk defa başkasıyla gidiyorsun." Küskün bir şekilde bana baktı. "Hem de manga konserine."

Elimde ki tarağı bırakıp Gökay'a döndüm. Yanağını sıkarken bie yandan da gülüyordum. "Ya sen beni mi kıskandın? Oy oy oy kıyamam sana." Ellerimi suratından inip hırçın bir sesle konuştu. "Ne kıskanacağım be seni? Mala bak."

Dudaklarımı büzüp yüzündeki ellerimi çektim. “Bakıyorum zaten şu an.” İnanamazca bana bakıp odadan çıktı. Ben de hızlıca kalan işlerimi hallettim. Behram aşağıda olduğuna dair bir mesaj attığında çantamı alarak evden çıktım.

Evin önünde arabanın kaportasına yaslanmış Behram’ı görünce tebessüm ederek yanına ilerledim. “Selam.” O da tebessüm ederek kollarını sırtıma doladı. Sarılışına karşılık verip geri çekildim ve açtığı kapıdan içeri, koltuğa oturdum.

Varacağımız yere kadar tek tük kelimeler dışında hiç konuşmamıştık. Bugün sanırım bir garipti. Sormaya niyetim yoktu. Isterse söylerdi. Arabayı parkedecek bir yer bulduğunda arabadan indim. O da dolanarak yanıma geldi ve elimizi birleştirdi. Konser alanına doğru yürümeye başladık.

Grup sahneye çoktan çıkmış ve çalacakları ilk şarkının infosuna başlamışlardı. Sevdiğim bir şarkıya denk gelmiştik. Behram’ın gülümseyerek beni izlediğini gördüğümde bir bakış atıp önüme geri döndüm. Ne yapabilirdim ki?

Her sabah doğan güneş
Bir sabah doğmaz oldu
Elleri ellerimden
Kayıp giden yıldız oldu
Gülünce ışık saçan
O gözler yaşla doldu
Ağlama duymaz artık
Bir varmış bir yok oldu
Giderken bıraktığı
Bütün renkler siyah oldu
Üzülme anla artık
Belki de huzur buldu

Etrafa bakınırken alkol standı görmemle Behram’ı çekiştirerek oraya yöneldim. Konsere gelip de içmemek olmazdı. Asıl en iyi konser de içilirdi. “Dursun zaman, dursun diyorsun da. Oyun değil ki yaşamak.” 4’lü bira alıp çimlere oturduk. Bir ara da zeytinliye gitmek gerekti. Hep gitmek istemişimdir.

Sen inanmasan da, bir son var anla.
Herkese inat

Biramı açıp ard arda birkaç yudum aldım. “Adamın sesi mükemmel değil mi ya?” Dudaklarımı büzüp kafamı salladım. “Öyle.”

Sonra şarkı bitti, en sevdiğim şarkısı başladı. Gülümseyerek Behram’a döndüm. “En sevdğim bu.” O da gülümseyerek kolunu omuzuma attı. “Benim de.” Konuşmadan sahneye bakarak bir süre biramızı içtik. Bir süre dediğim de, 1 dakika falan.

Ne kadar oldu bu hayata geleli?
Söyle, ne olacaksın büyüyünce
Diye sorulan sorular tarih oldu
Ama senin kafan hala dolu
İşte benim, işte senin, işte onun diye
Paylaşıyorsun hayatı üç kuruş sevginle
Ne? o da mı aldattı seni be?
Eee? ne kaldı geriye?
Bak sen ne yazık ki klasik bir tablosun dostum
Ne yaparsan yap boşsun
Tamam okumuşsun, ama yetmez
Sadece bununla dertler bitmez
Çıkacaksın kabuğundan, bunalımdan kurtaracaksın kendini
Ona göre yaşamayı bırakıp döneceksin gerçeklere
Ama önce

“Bir kadın çizeceksin, onun gibi bırakıp gitmeyecek.” Bana bakarak söylediğinde tebessüm ettim.

Yarım saat bir saat içinde sahneye bakarak biralarımızı içtik. “Tuvalete gitmeliyim.” Beraber ayağa kalktık. Eğilip yerdek şişeleri elime alıp sağımızdaki çöp kutusuna salladım. Tuvalete doğru ilerlediğimizde yeni şarkıya geçmişlerdi.

Dünyanın sonuna doğmuşum, ya da ölmüşüm haberim yok
İyi bilirdik derler elbet ardımdan
Bundan büyük bi' yalan yok
Yok, bundan büyük yalan yok

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın
Dedikodu yapar, keyfime bakarım
Ağzımda sakız, elimde çanta
Fink atarım kaldırımlarda
Bağlanmaya sonuna kadar karşıyım
Ama dizilerimden beni ayırmayın
Değişir dünyam bir tuşla uzaktan
Elimdeki kumandam hayatıma kumandan
Yeni bir kart verdi bugün bankam
Puanlarım artık en büyük kankam
Olmasa da cebimde beş kuruş para
Cebimdeki telefon on numara
Allah allah gizli numara
Kim acaba? alo?
Bak kızım, yedi kocalı hürmüz gibi dolan
Ama ailemizin kızı gibi davran
Seni alacak biri de bulunur elbet
En kolay parayı hep sen kazan

Ayna, ayna hadi söyle, benden daha gamsızı var mı?
Ayna, ayna hadi söyle, benden daha arsızı var mı?

Tuvaletleri bulup önüne geldik. Unisex olduğu için içerideki kşinin çıkmasını bekliyorduk. Burası biraz ıssızdı. Baya arkalarda kalıyordu.

Behram ellerimizi ayırıp karşıma geçerek üstüme yürümeye başladı. Oyun mu oynamak istiyorsun? Peki. İstediğini alacaktı o zaman.

Geri geri yürüyerek sırtımı duvara yasladım. Behram hızlıca dudaklarıma yapıştığında karşılık vermeye başladım. Dudaklarını ayırdığında hız kesmeden boynuma yöneldi. Boynuma öpücük bıraktıktan sonra kulağımın arkasına uzun bir öpücük bırakıp tekrar dudaklarıma uzandı. Ani bir hareketle yerlerimizi değiştirdiğimde belimdeki elini sıktı. Bir süre öpüştükten sonra gelen öksürük sesiyle ayrıldık. “Gençler burası yatak odanız değil.” Gözlerimi devirerek adamın çıktığı lavaboya girdim.

Ellerimi yıkayıp dışarı çıktım. Behram da dışarıda beni bekliyordu. Ellerimizi tekrar birleştirdik ve eski yerimize doğru yürümeye başladık.

Sustu bu gece karardı yine ay
Kaldı geriye cevapsız sorular
Uyandığımda onu ilk kim görecek
Bıraktığım düşü kim büyütecek

Yerimize geri oturmadan önce birkaç bira daha almıştık. “Yarın okula nasıl gideceğiz acaba?” Omuzlarımı silktim. Okulu umursayan yoktu. Yani şahsen ben umursamıyordum. “İlgilenmiyorum. En iyi gitmem.” O da omuzlarını silkip önüne döndü. Yeni bir şarkıya geçtiğinde ona odaklandım. Behram arkamdan belime sarıldığında ona ayak uydurdum.

Elimde saç tokan
Güneş misali mis kokan
Bıraktığın tek parçan
Bir de kocaman bir yalan

Affedilmek istemedin
Nefretimi bekledin
Seni senden başka
Kimse, kimse, kimse affedemez

Behram biraz durgun gibiydi. Bugün bir haller vardı ama nasıl olsa çıkardı kokusu. Sorgularsam söylemeyeceğine adım kadar emindim zaten. Ben de umursamadım. Dediğim gibi, çıkardı kokusu.

“Sevilmek için, aşk için. İyi olmak yetmiyormuş.”

Şurimşine | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin