Apollo ve Daphne

17K 276 106
                                    

Resim sınıfı, kendimi ait hissettiğim birkaç yerden biriydi.

Tahtaya çizdiğim perspektif örneğine alıcı gözle baktığımda hoşuma gitmişti. Nasıl yapmaları gerektiğini mümkün olabilen en uzun şekilde anlatmış, aynısını da onlardan bekliyordum.

Resim yapmak güzeldi, öğretmenlik ilk başta içime sinmese de zamanla mesleğime alışmış ve sevmiştim.

Ön sıralardaki adını hatırlamadığım, dokuzuncu sınıfa giden bir erkek çocuğunun bana yönelik konuştuğunu duyunca dikkat kesildim.

"Kerem hocam, bakar mısınız olmuş mu?"

Gülümseyerek ona doğru yürüdüm ve  kağıdına doğru eğildim. Çizgileri çok düzgündü ve beklediğimden çok daha iyi bir iş çıkarmıştı.

"Aferin." dedim gülümseyerek. "Çok güzel olmuş, senin adın neydi?"

"Ali, hocam." diye cevap verince yüzüme bir sırıtış yerleştirdim.

"Boynuz kulağı geçecek desene o zaman, Ali." 

Söylediklerime gülmesinin iki dakika sonrasında zil çaldı ve sabahtan beri beklediğim o zaman gelip çatmıştı. 12\B'nin ders saati.

Normal tenefüslerde öğretmenler odasına, tuvalete ya da çay ocağına giden ben, şimdi sandalyeme adeta zamklanmıştım. Bütün ruhum ve hücrelerim, Hale'nin kapıdan içeri girip bana gülümsemesini bekliyordu.

Ders zilinin çalmasına on dakika vardı ve Hale, bu zamana kadar bu sınıfa hiç erken gelmemişti ama ben yine de burada, hareket etmeden ve gümbürdercesine atan kalbimle onu bekliyordum.

Bu eğitim yılının üçüncü haftasını bitiriyorduk, bugün cuma günüydü ve son iki ders saati, Hale'nin sınıfınaydı. İşte bu iki saat, onun yüzüne doya doya bakabildiğim tek saatlerdi. Bütün hafta boyunca bu günü bekliyordum, eğer tenefüslerde veya nöbetçi olduğum zamanlarda onu görebiliyorsam kendimi şanslı sayıyordum.  Benimle muhabbet etmeyi o da seviyor olacak ki nöbetçi olduğum zamanlarda arada yanıma geliyordu. Genelde yanında birkaç arkadaşı daha oluyordu ama benim bütün gördüğüm oydu.

Dersine ilk girmeye başladığımda benim için sadece tatlı bir öğrenciydi ama zaman geçti ve onun günden güne olgunlaşmasına şahit oldum, günden güne asla sonunda mutlu olamayacağım bir sevdaya tutuldum.

Keşke içimden onu sokup atabilseydim, keşke 28 yaşındayken 18 yaşındaki bir lise öğrencisine -kendi öğrencime- aşık olmasaydım ama insan kalbine söz geçiremiyordu, ne kadar çabalarsa çabalasın.

Ders zilinin çalmasıyla yüzüme bir gülümseme yayıldı. Sınıftaki tek tük öğrenciye çaktırmadan telefonumun ekranından kendimi kontrol ettim. Sarı saçlarım biraz dağınıktı ama idare ederdi. Mavi gözlerim mutlulukta parlıyordu.

Üstümde beyaz bir gömlek vardı çünkü Instagram'da, Hale'nin beğendiği bir gönderiye denk gelmiştim. Beyaz gömleği övüp, erkeklere ne kadar yakıştığını söyleyen bir gönderiydi ve ben de biraz da olsa kendimi ona beğendirmek için bugün beyaz gömlek giyip gelmiştim.

Ne kadar acınasıydım.

Ders zili çaldıktan iki dakika sonra Hale, sınıfın kapısından girdi ve işte o zaman güneşin gerçekten doğduğunu anladım. Koyu kumral saçları düzgün bir şekilde omuzlarına salınmıştı, ela gözleri sınıfı tarıyordu. Beni görünce hafifçe gülümsedi. Hızla karşılık verdim. Yavaşça yerine geçip otururken gözlerim onun üstündeydi.

Herkesin yerine geçmesini bekleyip ayağa kalktım. Şansıma Hale ön taraflara oturmuştu da çok dikkat çekmeden ona bakabiliyordum.

"Haftanın son iki dersinde yine birlikteyiz." dedim heyecanımı belli etmemeye çalışarak.

DefterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin