Kerem'in Ağzından
Bir hafta geçmek bitmedi. Hale'yi en son cumartesi günü barda görmüştüm ve o günden beri, okulda ona rastlamak için dolaşsam da bir türlü karşılaşamamıştık.
Sonunda cuma günü gelmişti, bu da demek oluyordu ki son iki dersim Hale'nin sınıfınaydı. 80 dakika boyunca onu görebilecek olmak beni mutlu ediyordu.
Bütün gün son iki dersi bekledim. Çoğu zaman kendime acımayı da ihmal etmemiştim. Bu, nereye kadar böyle gidecekti? Küçük öğrencim bana güldüğünde içim titriyordu, ne yapacaktım ben? Bu aşk bana fazla gelmeye başlamıştı ama onu bir türlü içimden atamıyordum.
Onun peşinden koşmak aptalcaydı, biliyordum. Biz beraber olmazdık, bu ikimiz için de sakıncalı olurdu. Herkes bize karşı çıkacağını biliyordum ama ona olan sevgimi bir türlü dizginleyemiyordum.
Sonunda yedinci dersin zili çalmıştı. Masama oturup telefonumla ilgileniyormuş gibi yaptım ama gözlerim kapıdaydı, Hale'nin içeri girmesini bekliyordum.
Hale sınıfa gelmedi. Belki bir yere gitmiştir, gelir diye beklemiştim ama gelmemişti. Ben bütün hafta onu beklemiştim, niye gelmiyordu?
Kendimi tutmasaydım o an ağlayabilirdim. Neden sınıfa gelmedin ela gözlüm, niye beni sensiz bıraktın?
Hem üzgün hem de kızgındım. Hale'yi omuzlarından tutup sarsmak, ne olursa olsun benden kaçmamasını, ona asla zarar vermeyeceğimi söyleyemek istiyordum.
İlk dersin sonunda yoklama alırken birkaç kişinin daha olmadığını gördüm.
"Nereye gitti bunlar?" diye sorarken sadece Hale'yi merak ediyordum.
"Ahmet ve Burak'ı bilmiyorum. Hale'nin başı ağrıyordu. Ayşe de hastaneye gitti." diyen sınıf başkanını başımla onayladım.
Hale'nin başının ağrıdığına inanmiyordum, biliyordum ki benden kaçıyordu. Birkaç hafta kaçabilirdi ama devamsızlık hakkı elbet bitecekti, o zaman ne yapacaktı acaba?
Kaçması, kendimi ufacık bir kıza göz koyan şerefsizler gibi hissettiriyordu. Ona karşı asla ters bir harekette bulunmadım, bundan sonra da asla bulunmazdım ama ona olan duygularım bir şekilde fire veriyordu. Onun yanındayken nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Ben, ben olmaktan çıkıp sadece kalbimin sesiyle hareket ediyordum.
İstiklal Marşı'ndan sonra evime geldim. Tam kendime yemek hazırlıyordum ki telefonum çaldı. Arayan Rüya'ydı.
"Efendim Rüya?"
"Annemler seni yemeğe bekliyor."Sıkıntılı bir nefes verip gözlerimi devirdim.
"Gerek olmadığını söylersin, gelmeyeceğim."
"Ama gelmelisin, abi." diye soludu Rüya sıkıntıyla. "Benim için iki saatliğine babama katlanabilirsin diye ummuştum."
Rüya benim zayıf noktamdı. Küçüklükten beri kendimi onu koruyup kollamaya adamıştım. O benim küçük kız kardeşimdi ve benden bir şey istediğinde, yapardım. O da bunu biliyor ve kullanmaktan çekinmiyordu.
Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Tamam, geleceğim ama yalnızca iki saatliğine."
Güldü.
"Tamam, bekliyoruz! Görüşürüz abi!"
Telefonu kapattı.
Sanırım şimdi hazırlanmam gerekiyordu.
Odama gidip üstüme acı yeşil bir kazak, altıma da siyah bir pantolon giydim.
Arabama atlayıp ailemin evine doğru yol aldım. Direksiyonu kırıp gerisin geri eve dönmemek için kendimi zor tutuyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defter
Roman d'amourBir öğretmenin yapacağı en büyük hatayı yapıp öğrencime aşık olmuştum o, bunu anladığında her şey sarpa saracaktı. Klayley Fanfiction. ************** "Sevgilin falan varsa derslerine etki edebilir. Bu sene öyle şeylere bulaşmamanı tavsiye ederim." d...