Jungkook'un beni eve bırakıp benimle bir daha randevuya çıkmayacağını kesin bir dille söylemesi kalbimde büyük bir yara açmak yerine karnımı tutarak gülmeme neden olmuştu. Ağlamamı falan bekliyorsa çok beklerdi.
Gerçekten o kadar sinirlenmişti ki, bir ara beni orada bırakıp gidecek gibiydi ama bunu yapmadı ve yemek boyunca söylendi.
Neyse ki bugün de gelip geçtiğine ve Jungkook'la anlaşmaya uyduğumuza göre hâlâ Seokjin'den ve diğerlerinden sakladığım gerçek güvende sayılırdı.
Sayılır diyorum çünkü Jungkook'a güvenmiyordum.
Ben eve girerken Jungkook arabasını toprak zemine bilerek denk getirmişti, motoru çalıştırıp tekerlekler hareket edince tüm kum havaya saçıldı. Üzerime doğru gelen toz bulutuna sayıp söverek aceleyle içeri girdim. "Manyak," dedim ters ters. Bununla yetinmeyip "Gerizekalı." diye de homurdandım.
Tam arkamı dönecekken merdivenlerden inen Seokjin geldiğimi görmüş ve ağzında gevelediği yarım yamalak bir "Hoş geldin,"le direkt mutfağa yönelmişti.
"Merhaba.." diye mırıldandım ve peşinden mutfağa gittim. Şu hareketlerinin sebebini ona sormak istiyordum ama bunun doğru bir zaman olup olmadığından emin değildim, gerçi beni ne ilgilendirirdi ama durduk yere bana böyle bir tavır alması bende merak uyandırıyordu. En iyisi görmezden gelip onun açıklama yapmasını beklemekti.
Seokjin buzdolabını açıp içini kurcalarken çantamı masaya bıraktım ve bir sandalye çekip oturdum.
"Bugün pazar değil mi? Herkes nerede?"
Eline aldığı elmayı yıkamak için tezgaha ilerledi. "Akşam yemeğine çıktılar," dedi musluğu açıp elindekini yıkarken. "Sen neden erken geldin? Geceye kadar gelmezsin sanıyordum?"
Kaşlarım çatılmıştı. Geceye kadar Jungkook'la ne işim vardı benim?
"Bir saat çok da erken değil.." dedim. "Yemek yedik ve kalktık."
Vücudunu tezgaha yaslayıp bana döndüğünde "Jungkook'tan hoşlanmadığını sanmıştım," dedi. "Ona bakarken uyuz oluyor gibi görünüyordun. Ne değişti?"
Omuz silktim. "Değişen bir şey yok.. Seni ilgilendiren bir şey de."
Yüz ifadesi gerilmişti. Bir süre bana tip tip baktıktan sonra omuzlarını düşürüp "Unut gitsin o hâlde," dedi. "Odamdayım ben."
O yanımdan geçip giderken elindeki elmayı yemekten vazgeçip masaya bırakmıştı. Bu tripleri niyeydi bilmiyorum ama kesinlikle artık umrumda değildi. Merak da etmiyordum.
Ona açıklama falan yapmayacaktım, bunun için kimdi ki? Jungkook'a hâlâ uyuz oluyordum ve ondan gerçek anlamda hoşlanmıyordum ama bunu Seokjin'in bilmesine gerek yoktu. Biraz bile.
Bende yerimden usulca kalktım ve az önce masaya bıraktığı elmayı alarak ondan koca bir ısırık aldım. Odama çıkarken telefonumun çalmasıyla olduğum yerde durup arayana baktım.
Soobin teyze arıyordu.
Ağzımdaki lokmayı hızlıca yutup "Efendim?" diyerek cevapladım.
"Jisoo, bugün ben ve Yeonhwa amcan bir günlüğüne şehir dışında olacağız. Yokluğumuzda Seokjin'le iyi anlaşacağınızı umuyorum."
Görmese de gülümseyip "Bizi merak etmeyin," dedim. "Siz eğlenmenize bakın."
Biraz daha konuşup telefonu kapattığımda hemen bir durum değerlendirmesi yaptım. Bu esnada elmadan bir ısırık daha almıştım. Seokjin'le yarın akşama kadar evde baş başaydık. İdare edebiliriz diye düşünüyordum, yemekleri ona yaptırabilmeyi başarabilirsem kesinlikle idare ederdik.