14. bölüm

9.2K 576 78
                                    

*** Yorum atarsanız ve 'vote'larınızı eksik etmezseniz çok sevinirim teşekkürler :)

14. bölüm

“Yarası iyileşiyor fakat ne zaman uyanır bilemiyorum..” Doktor Taylor yani Lord Winstled, Mary’i tam bir haftadır her gün kontrol ediyordu. Jordan ifadesiz gözlerle doktora başını sallayınca doktor sızlayan vicdanıyla ona doğru baktı. Genç adam bir haftadır gözlerinin önünde eriyordu. Gözlerinin altı morarmış, gözle görülebilir bir şekilde kilo vermişti. Eski aile dostları olduğu için onunla gençliğinden beri tanışırlardı. Onun tanıdığı dayanıklı güçlü adam gitmiş, yerini hayatın yorduğu üzgün bir adama bırakmıştı. Jordan’ın tekrar yatağın yanındaki yerine döndüğünü görünce sessizce odadan çıktı. Jordan’sa her gün olduğu gibi doktor gider gitmez Mary’nin daha önce okuduğu romanını eline alıp okumaya başladı. 

“Dün nerede kaldığımızı hatırlıyor musun aşkım? 43. Sayfada.. En son Kral, Sör Charles’ı çıkan isyanı bastırması için görevlendirmişti” Jordan derin bir nefes alıp okumaya başladı.. Biraz sonra kitapta ilgisini çeken iki cümleyle duraksadı..

“Gitme Charles, daha yeni kavuşmuşken beni yalnız bırakma..”

“Geri döneceğim aşkım ve seni bir daha asla bırakmayacağım.. Söz veriyorum..” 

Jordan kitabı kapatıp yanındaki masaya koydu. Elini Mary’nin solgun yüzünde gezdirip konuşmaya başladı.

“Sana ne zaman hayran kaldığımı biliyor musun? O atla Meredith’in üstüne doğru geldiğin zaman..” Jordan gülümseyip devam etti. “O kadar kararlı görünüyordun ki Meredith, bir adım daha atacak olsa onu ezebilirdin… Ve ben o zaman benim karım olacağın için ne kadar şanslı olduğumu fark ettim… Ne kadar kırılgan olduğunu fark ettiğim ilk sefer serada öpüştüğümüz zamandı. Seni kollarımda tutarken ne kadar narin olduğunu fark ettim. Öyle ki seni kollarımla biraz daha sarsam sanki param parça olacaktın.. Cesaretin ise benim hiç beklemediğim bir zamanda sana tutulmama sebep oldu. O gün gecelikle odama gelip meydan okuduğunda en çok neye şaşırdığımı hala bilemiyorum. Odama gecelikle öylece dalmana mı yoksa beni haddimi bildirircesine azarlamana mı? Bildiğim tek şeyse sana ne zaman aşık olduğum…” Boğazına oturan yumru Jordan’ın konuşmasını engelledi. Gözlerine dolan yaşlar istemsizce dökülürken Jordan gözlerini sıkıca yumdu.. Konuşmaya devam etmesi için geçen birkaç dakikadan sonra Mary’nin elini avcunun içine alıp fısıldadı..

“Beni ilk kez bırakıp gittiğinde.. Kalbimde oluşan boşluk sanki bir daha hiç dolmayacak gibiydi… Sonrasında gittiğindeyse, artık benim için güneş doğmuş batmış bir önemi yoktu..” Jordan bir süre sakince Mary’i izledi. Genç kadının solgun beyaz teninin üzerindeki tek renk başındaki bandajın rengiydi.  Sağ kaşının üstünde derin bir yara açılmıştı. Jordan başını kaldırıp yağmaya başlayan yağmura baktı. Yağmurun pencere pervazlarına çarparken çıkardığı ses odanın içindeki tek sesti. Jordan saatler sonra tekrar Mary’e bakarak konuşmaya başladı.

“İngiltere’nin ikliminin yağmurlu olması daha önce hiç ilgimi çekmemişti. Güneşin doğduğu günlerde insanların sabırsızca kendilerini dışarı atmalarını, dışarı çıkar çıkmaz yüzlerini güneşe çevirmeleri bana çok saçma gelirdi. Artık gelmiyor… Artık beni hiçbir şey şaşırtamaz. Senin gülüşünü gördükten sonra insanların artık güneşe neden bu kadar özlemle koştuklarını daha iyi anlıyorum Mary.. Sesini duyduktan sonra piyanodaki notaların ne kadar anlamlı olduğunu, gözlerine bakınca baharın gelmesiyle ağaçların yeşermelerini.. Sen güneşsin Mary.. Sen müziksin.. Sen benim her şeyimsin.. Bana dön aşkım… Bana ne kadar aptal olduğumu hatırlatmana ihtiyacım var.. Sana çok ihtiyacım var..” Jordan başını Mary’nin eline gömüp öylece sessizliği dinledi. Biraz sonra bir şey dikkatini çekti. 

Sensiz Asla (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin