5

8.5K 1.1K 681
                                    

5: Ağaçlı yolun sonundaki öpücük.

Yazım hataları vardır eminim, çok hızlı yazdım bunun için üzgünüm iyi okumalar diliyorum ♡

(Sizi seviyorum)

Az önce üyeliğini onayladıktan sonra kartını uzattığım ortaokul öğrencisi teşekkür ederek yanımdan ayrıldıktan sonra, iç kısımlara doğru ilerlemeye başladığında ben de kütüphanenin giriş kısmındaki yuvarlak masalardan birinin sandalyesini çekerek oturdum ve az önce yığdığım notları tekrar ederken istemsizce tüm sayfanın altını çizerken buldum kendimi.

Ders çalışmaktan hoşlanıyordum, bana bir şeyleri hatırlattığını düşünürdüm çünkü. İstediğimde başarabileceğim şeylerin olduğunu hatırlatıyordu, uğraştığım şeylerin sonucunda bir şeyler elde edebileceğimi gösteriyordu; herkesi geride bırakabileceğim bir şeylerin olabileceğini bana unutturmuyordu ve tanrım, öyleydi işte. Annemi gururlandırıyordu, ona belki de, iyi ki onu doğurdum dedirtiyordu ve bu benim bu hayatta uğruna savaştığım en büyük şeydi. Anneme iyi ki dedirtmek. İyi ki onu doğurdum, iyi ki benim oğlum.

Ne olursa olsun arkamda durduğunu bilsem de ona da anlatamadığım şeyler vardı. Yeni tanıştığım insanlarla bir ucube gibi tuvalette düzüştüğümü bilse buna kızardı, emindim. Eşcinsel olduğumu ona hiç söylememiştim fakat hep bununla birlikte yaşamıştık çünkü bunu anlaması ve kabullenmesi çok kolay, aynı zamanda hızlı olmuştu; aramızda hiçbir konuşma geçmeden ilk flörtleştiğim çocuk hakkında böyle kötü çocuklardan uzak durmalısın demişti akşam yemeğimizde. Kalbini kırmasına izin verirsen, kırdıktan sonra şaşıramazsın.

Kağıtlarımın birçoğu biterek sağ tarafımda biriktiğinde, artık belim ağrımaya başladığından yavaşça gerindim, etrafa bir baktım ve kütüphanenin git gide daha da kalabalıklaşmaya başladığını görerek gülümsedim. Burada çalıştığım için çok para kazanmıyordum ama yine de havası bana iyi geliyordu, genelde çok kalabalık olmazdı; bazen kütüphanenin sahibi herkese kahve dağıtır, akşam başka biriyle yer değiştirdiğimizde bana yemek ısmarlamak istediğini söylerdi. Tatlı bir kadındı ve ders çalışmam onu çok mutlu ediyordu, hatta birkaç sefer bana kitap hediye etmişti.

Çalıştığım ve anladığımdan kesinlikle emin olduğum notlarımı katlayarak çantama doğru koydum ve yenilerini çıkarmak için bir baktım ama hepsini bitirdiğimi görünce istemsizce genişçe gülümsemiş, artık kitabımı okuyabileceğim için rahat bir nefes almıştım ama emin olun kafam öyle doluydu ki bunu bile becerememiştim. Kafam doluydu, birçok şeyle. Okul konusunda, hala Yeontan'ı gezdirecek olmam konusunda, yaptığım şeyleri kabullenmem konusunda doluydu; ne yapmam gerektiğini hala bilemiyordum, ne yaparsam yapayım olan şeyleri unutturamayacak ve benimle tekrar dalga geçmek için o odaya çağıran Taehyung'un yaptığını unutamayacaktım. Onlardan tamamen uzak durmam gerekiyordu, belki de yalnızca okula gidip gelirken kimseye görünmemeli, o siktiğim sınıfımdan çıkmamalı ve Taehyung'u görmemeliydim. Fakat bu gerçekten çok zordu.

Derin bir nefes alarak çantamın fermuarını çektim, telefonumun ekranını açarak saate bir baktım ve yer değiştireceğim kişinin gelmesine bir saat olduğunu görünce, tekrardan kitabıma döndüm.

Fakat hemen karşıma çekilen sandalyeye çöken beden, tüm dikkatimi dağıtmış ve kitabımın masanın yüzeyine düşerek ufak bir tıkırtı çıkarmasına sebep olmuştu.

Hoseok uzun parmaklarının süslediği güzel ellerini birbirine sürterek, mahçup bir ifadeyle dirseklerini masaya yasladığında kaşlarım benden bağımsız bir şekilde çatıldı; sinirle derin bir nefes aldım ve çıkarabildiğim en kısık sesle "Neden buradasın sen?" Diye soludum.

your eyes tell | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin