7

8.9K 1.1K 1K
                                    

7: Mavi elbisenin içindeki cevher.

Yeontan tasmasından kurtularak hızla evin açık kapısından içeri doğru koşmaya başladığında arkasından kıkırdadım, ellerimi belime yaslayarak uzun süredir yürüdüğüm için gerinmiş ve siyah, yüksek bel mom jeanimin üzerine geçirdiğim; göbeğimi açıkta bırakan lila cropu çekiştirmiştim. Havanın soğukluğu kırılmıştı, ılık rüzgar usul usul esiyorken kaküllerim karışarak tekrar alnıma çarpıyordu ve bahçenin arka tarafından gelen sesler kulağıma ilişiyordu.

Oraya gidip gitmeme konusunda biraz kararsız kaldım ancak eğer Taehyung oradaysa en azından selam verebilir ve sanki Yeontan hakkında konuşacakmış gibi davranarak biraz vakit geçirebilirdim. Saçlarımı kısaca düzelttim, ellerim istemsizce arka ceplerime girdi ve evin etrafında salınarak yürüyorken arka bahçeye vardım. Fakat bu görüntüyü beklemiyordum, gerçekten, Taehyung ve adını dahi bilmediğim o kızın havuzda oynaşmasını elbette beklemiyordum.

Taehyung'un uzun saçları ıslanmıştı, esmer omuzlarından su damlacıkları akarak kollarına dek kayıyordu ve eli kızın kolunu tutuyorken kafasını geri atarak gülüyor, arada bir birkaç kelime sarf ediyordu.

Derin bir nefes alarak duraksadım ve orada olmamam gerektiğini fark ettiğim sırada geriye doğru bir adım attım ancak hala seyrettiğim Taehyung, bakışlarımı hissetmiş gibi yavaşça olduğum yere doğru dönmüş; gülümsemesi yavaşça sönerken kaşlarını kaldırmıştı ki dudaklarımı birbirine bastırarak hafifçe elimi kaldırdım ve oradan uzaklaşmak istedim ama "Jeongguk!" Diye seslenerek havuzdan bir çırpıda çıkmıştı bile.

Uzun saçları ölüm gibiydi, esmer tenindeki ufak tefek dövmeleri daha önce hiç görmemiştim; ona karşı çok yabancıydım, kabul ediyordum. Tanışmıyor, birbirimizi bilmiyorduk. Hoseok olmasaydı konuşma fırsatı bulamazdık belki de, onun bakışlarından hoşlanma cüretinde bulunamazdım; benden ne istediğini anlamaya çalışamazdım ama her zaman benden uzak kalarak yalnızca gözlerini üzerimde tutan taehyung, sanki bir adım atmaya çalışmıştı, bilmiyordum, ama tokamı bileğine takıp gittikten sonra düşüncelerim tamamen birbirine girmişti. Benden ne istediğini anlamaya çalışıyordum, ondan ne istediğimi anlamlandıramıyordum.

Zarif ayakları çimleri ezerek uçucu hışırtıları kulaklarıma bıraktı, koltuğun üzerindeki havluyu alarak hafifçe omzuna sürttü ve hala havuzda olan kızdan çekebildiğim bakışlarımı onun gözlerine diktiğimde "Daha geç geleceğinizi sanıyordum," dedi yutkunarak. Uzun saçlarını kuruladı, sonra elini hafifçe ensesine yasladı ve orada, siyah tokamı görerek dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Bir anda nefesim içimde sıkışmıştı, parmaklarımın titrediğini hissetmiştim çünkü hala orada duruyordu.

Yalnızca, "Tam saatinde buradaydık," demekle yetindim. Taehyung kafasını sallayarak, alevlerinin bir süre söndüğü bakışlarını arkama dikerek duraksamış ve sonra "Annem sana bir şey vermemi istedi." Demişti. "Sen burada bekle, getireceğim."

"Ne?"

Merakla mırıldandım ama Taehyung bilmiyormuş gibi omuzlarını kaldırarak indirmiş ve sonra beklemem için işaret parmağını kaldırdıktan sonra evin içine yürümeye başlamıştı. Olduğum yerde hafifçe sallandım, sonra orada ayakta durmamın saçma olduğunu düşünerek bedenimi bej rengi koltuğun üzerine bırakmış, gözlerimi havuzdaki kıza dikmiştim çünkü o da bana bakıyordu. Biraz garip baktığı doğruydu, amacı neydi bilmiyordum ama kollarını havuzun kenarına yaslayıp kafasını yana yatırmış ve gözlerini süzüyorken garipti işte.

Yavaşça çiğnediği sakızı şişerek patlattı, ağır ağır ağzında çevirdi ve "Naber?" Diye sordu öylesine. "Taehyung sakızını paylaşmıyor demiştim ama yanlış biliyormuşum."

your eyes tell | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin