"Cassy..." Buğulu sesiyle gülümseyip elimi saçlarına biraz daha daldırdım ve dudaklarımız arasında birkaç santim kalana kadar ona yaklaştım. "Gitmeliyiz... Görmemeleri lazım." Gözleri mümkünmüş gibi koyu bir hal almış gibiydi. Dudaklarını yalarken hafifçe güldü. İkimizde hızla nefes alıp veriyorduk ve fazlasıyla yakındık. Belimdeki eli sıkılaşırken başıyla beni onaylayıp yutkundu. "Bir yer biliyorum." Elimi tutarak beni peşinden sürüklemeye başladığında ben de arkamızı kontrol ettim. Birilerine yakalanırsak felaket olurdu.Zindanlara girdiğimizde gülümsedim. Buralara kimse gelmezdi çünkü en uçta ve izbe kısımlardı. Beni hızla çevirip taş duvara yasladığında kıkırdayıp dudağımı ısırdım. O da benim gibi gülerken burnunu burnuma değdirip geri çekildi. "Bunu o kadar çok hayal ettim ki... Çocuklar ve abin öğrenirse, fark ederse diye hep geri durmaya çalıştım ama bu sene... Senden uzak duramıyorum." Elini yanağıma koyduğunda gözlerimi kapattım. "Ben de... Ben de artık senden uzak duramıyorum." Dudaklarıma yaklaştığını hissettiğimde elimi karnına koydum. "Bir haftadır bu anı bekliyorum."
Asasını alıp, kendi asamı da yüzüne doğrulttuğumda bir süre olanları anlayamadı. Aptal. Gülümsemem daha da büyürken ondan birkaç adım daha uzaklaştım. "Seni seveceğime inandın mı gerçekten Mulciber? Acınası..." Sonunda olanları fark etmiş olacakki ellerini yumruk yapmıştı. Ama buna rağmen bakışları daha çok hayalkırıklığını yansıtıyordu. "Bir haftadır... Benimle oyun oynuyordun?" Kendimi tutamayıp güldüm. Sesim zindanda yankılanırken başımı hafifçe sağa doğru eğdim. "Senden nefret ederken bir haftada sevdiğime nasıl inanabildin ki?" Gülümsemem yerini nefrete bırakırken dişlerimi sıktım. "Üstelik Sirius'u öldürme girişiminden sonra!"
Sonunda olayların gerçekliğini algıladığında ellerini havaya kaldırıp endişeyle gözlerime baktı. "Cassy... Şu an fazla sinirlisin. Dönülmez bir hata yapmadan asanı indir ve gidelim. Kimseye söylemeyeceğim." Kahkahalarım git gide artarken artık gözlerim yaşarmıştı. Gerçekten... Aptaldı. "Söyleyip söylememen gerçekten umurumda gibi mi gözüküyorum? Hem merak etme Robert. İstesen bile kimseye söyleyemeyeceksin." Kaşları şüpheyle çatıldığında kafamı kaldırıp asamı inceledim. "Sence övülen büyü yeteneklerim bu yaşta sana bir obliviate büyüsü yapmamı sağlar mı? Hata yapıp delirmene sebep olmak istemem çünkü..."
Hızla yere diz çöktüğünde zevkle gülümsedim. Evet, yalvar Mulciber. Kork ve yalvar. "Cassiopeia yapma! Bunu denin yaptığını illaki öğrenecekler. Hatta ilk şüpheli sen olacaksın! Okuldan atılmak ya da bakanlıkta yargılanmak mı istiyorsun?" Yavaş adımlarla ona doğru yaklaşırken kendimi hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum. "Sen yargılandın mı? Kardeşimi ölüme terk ettin ve hiçbir ceza almadın çünkü kanıt yoktu. Kanıt olmadığı sürece herkes masumdur Robert. Ve ben... Kanıt bırakmamak konusunda senin kadar ustayım."
Kendi asamı cebime sokarken, biraz önce ondan aldığım asayı üzerine doğrulttum. Planımı anlamış, gözleri korkudan kocaman açılmıştı. "Ya-Yapma! Özür dilerim!" Güç tüm vücudumu kaplarken gülümsedim. "Geç kaldın. Cruc-"
"Expelliarmus!" Asa elimden uçup duvara çarptığında sinirle kapıya döndüm. James Potter, dağınık saçları ve pijamalarıyla asasını bana doğrultmuş haldeydi. "Sen... Ne yaptığını zannediyorsun?" Bizi bulması imkansızdı! Sesimiz duyulmasın diye burayı önceden gelip büyülemiştim bile! Tüm siniriyle bana doğru geldiğinde yüzlerimiz arasında neredeyse mesafe kalmamıştı. "Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun? Delirdin mi?" Asayı yerden almak için gidecekken kolumdan tutup beni sertçe kendine çekti. İkimizde saf sinirle birbirimize bakarken vücutlarımız birbirine yapılık gibi duruyorduk. "Binana git... Black. Hemen!" İnatla gözlerine bakmaya devam ettiğinde sağ gözü seğirerek dişlerini sıktı ve bağırdı. "HEMEN DEDİM!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black's Sister
Fanfiction• Ailesi için yapamayacağı şey olmayan bir cadı, sizce bir şeyleri değiştirebilir mi? • Cassiopeia Lyra Black Kitaplarda bahsedilmeyen 3.kardeş İki kardeşin, Sirius ve Regulus'un, arasındaki köprü ve belki de tek kalkan. Onu seveceğin...