※ Küçük adımlar※

20 4 32
                                    

Ben geldimm 💛
Kpss bittikten sonra biraz tatille, biraz boş adam konumunda olmakla başım beladaydı. Ama tekrar burda olmak çok güzel. Yazmaya korkar gibi olsamda yine de geldim☄☄☄
Zorlu bir sürecin ardından tekrar kendimi toplamaya çalışıyorum. Pek çok şey öğrendim, keşfettim diyebilirim.
Bu gün ki bölümdeki Peri gibi bende biraz korkaklaştım.  He zaman alışılmış olan daha güvenli gözüksede  bizim için iyi olmayabilir. Ama kendime iyi olmayacağını defalarca söylesem de tanıdık limanları bırakmak hemen öyle kolay olmuyor.
Peki siz ne düşünüyorsunuz, tavsiyeleriniz nelerdir?
Peki sizin bu aralar nasıl gidiyor?
Hadi gelin biraz konuşalım🌼🌼🌼

Fotoğraf bana aittir🌷




PERİ:

Babam salonda otururken olanları anlatıp anlatmamak arasında hala çok kararsızdım. Bir yandan Biray'ın dediği gibi ya  kafamda kurmuşsam. Şimdi de boş yere babamı telaşlandıracaktım. Zaten zar zor bu evi tutmuştuk. Hemde kızların gözünde babasına koşup ispiyonlayan küçük kız durumuna da düşmek istemiyordum. Zaten yeterince beni umursamıyorlardı dahada umursamamalarını istemedim. Benim sorunumdu ve ben çözecektim. Artık büyüyordum. Her konuda ailemden yardım almayacaktım. Son kararımı verdiğimde Eliz ile Biray eve yeni gelmişlerdi. Biray ve Eliz gergin bir şekilde salona gelip koltuklara oturduğunda babam ufaktan hareketlendi.

Eliz: " Ahmet amca hoş geldin. Nasılsın?
Bizi çağırmışsın bir sorun mu var "

Eliz'in bu garip ve meraklı hali karşısında gülmemek için kendimi zor tuttum. Demek ki babama bir şey anlatıp anlatmadığımdan şüpheleniyordu. Madem ortada bir şey yok bu tavırlar niye o zaman. Artık emin sayılırdım. Kendi kendime konuşurken babamın öksürdüğünü duyunca kendime geldim.

Ahmet Amca : "  Evet kızlar hepinizi toplu istedim çünkü bu akşam yolcuyum gitmeden önce sizle konuşacaklarım var. Evle ilgili su, elektrik, doğalgaz işlemlerini halletim. Her ay parayı toplar internettende ödersiniz. Ev sahibinizden anahtarları da aldım ve hepinize de çoğalttım . " diyerek anahtaraları babam cebinden çıkardı ve hepimize verdi ama ben babamın  bu akşam gideceğini öğrendiğimden beri donup kalmıştım.  Sanki yamayamların arasına düşmüşüm gibi korkmaya başlamıştım. Tek başıma hiçbir şey yapamazmışım gibi hissediyordum. Bir anda gözlerimin dolmasına engel olamadım. Babam başını kaldırıp anlayışlı bir şekilde gülümsedi. O öyle gülümsediğinde aslında herşeyin güzel olacağını ima etmeye çalışırdı.

Ahmet Amca: " Evet kızlar hepinizle çok vakit geçiremedim ama aklı başında kızlara benziyorsunuz. O yüzden Perim size emanet . Benim kızım biraz çabuk sinirlenir ama iyi niyetlidir de. Bakmayın bu haline pek marifetlidir de . Size her konuda yardımcı olur.  O yüzden kızımda, sizde buralarda zorlanırsanız birbirinize destek olun. Ev ortamındaki samimiyet de kavga da başkadır. Kavgalarınızı büyütmeyin , samimiyetinizide dışardaki arkadaşlıklarınızla karıştırmayın.  Benim diyeceklerim bu kadar çiftçi adamım ben yoluma ne kadar çabuk düşsem iyidir." 

Babam bunları söylediğinde ben ağalamaya başlamıştım bile . Babam koltuktan kalktığın dayanamadım sarıldım. Göz yaşlarımı zar zor tutmaya çalıştım ama ben her zaman sulu gözdüm. Yeni ev arkadaşlarımın önünde ağlamak hoşuma gitmesede umursamadım.

Babamı evin kapısında geçirdikten sonra kapıyı kapatıp hızla odama gittim. Kendimi daha fazla tutamadım. Bir yanım deli gibi korkuyor bir yanım ise artık başka evin var tek değilsin diyordu.

Yastığa iyice gömdüm kafamı çünkü sesimi kızların duymasını istemiyordum ama deli gibi de ağlamak istiyordum. Kendimle çeliştiğim bu kısacık anda bile yok olup gitmek istedim. Kaçmak, kendimi daha iyi hissedeceğim bir yere gitmek istedim ama sanki evden çıkarsam koca İstanbul beni yutmaya hazır  bekliyormuş gibiydi.  Hava almaya ihtiyacım vardı. Terasa çıkmak istedim. Dolabımda bulunan bir kaç parça kıyafetin arasından krem renkli hırkamı kaptığım gibi odamdan çıktım. Terasa gitmek için merdivenleri çıkarken Adal  ile karşılaştım. Bana bir şey diyeceğini hissettim ama hızlıca yanından geçtim. Sahte iyiliklerine ihtiyacım yoktu. Beni anlayacağını da pek sanmıyordum. 

Yukarıdaki Eliz ile Biray'ın odalarının önünden  geçtikten sonra terasa çıkmıştım.
Beni bir anda serin bir hava sarmaladı.  Hırkamı aldığım için sevinmeye başlamıştım.
Sıcak bir kahve de fena olmazdı ama aşağı mutfağa inmeye üşenmiştim.

Terasın demirlerine yaslanıp  önümde uzayıp giden evlerin ışıklarına baktım. Babam ne yapmıştı? Annem nasıldı? Sorular kafamda uçuşurken tekrar gözlerim dolmuştu.
Nefret ediyordum bu kadar çabuk gözlerimin dolmasından , çaresiz görünmekten.
Güçlü olmalıydım.  Hayal ettiğim bir noktadaydım ve korkaklık edemezdim.
Derin bir nefes verdim. Ne ara bu kadar korkak olmuştum. İçimdeki o deli kız nereye uçup gitmişti. Köydeyken onu yapıcam ,  bunu yapıcam diyen Peri neredeydi. İşte bak tam herşeyin başlangıcında dururken o nerelere saklanmıştı.

Sinirlenmiştim, oturmak için terasa döndüğümde boş bir teras beni karşıladı. Ne bekliyordum . O kadar ani taşınmışken, birde  birbirimizi ne tanıyorken nede tanımaya meraklıyken  süreç çok saçma ilerliyordu ve düzen oturtulmamıştı.
Bir anda buraya ne kadar güzel bir dekorasyon yapılacağını düşündüm. L şeklinde bir oturma alanı, led ışıklar, çiçekler, güzel bir yemek masası gittikçe daha çok şey sayasım gelmişti. İstemsizce bir anda gülümsedim.

Biray: " Neye gülümsüyorsun" hafif sakin ve meraklı bir edayla sorunca  istemsizce sert davranamadım. "

Peri: " Şu terasa ne kadar güzel dekorasyon  yapılır diye mutlu olmuştum da bir an" dediğimde  şaşırmıştı. Hiç  düşünmediği o kadar belliydi ki alıcı gözüyle tekrar terasa baktı. Haklı olduğumu belli eder gibi kafasını salladı.

Biray:" Evet haklısın ama sen yapabileceksen  malzemeleri alalım yoksa uğraşmayalım.
Baban becerikli olduğunu söyledi. Peki sen kendine güveniyor musun ?"  diyerek yanımdan uzaklaşırken terasın kapısında bana dönüp cevabımı bekler gibi bir bakış attı.
O anın şaşkınlığıyla ne diyeceğimi bilemedim ama bi anda gülümsemeye başladım.
O da bu halimi  görüp evet dediğimi düşünerekten bana yarım yamalak gülümseme atıp terastan çıktı.

Yani anın şaşkınlığıyla ben terasta dikilirken hala sırıttığımı fark ettim. Biray beyaz bayrak mı çekmişti? Bir adım mı atmıştı? Ben niye bu kadar mutlu olmuştum?
Niye içim kıpır kıpırdı?

Biliyordum umutlanmıştım, yalnız olmadığıma, arkadaş olabileceğimize, koca İstanbul'da korkmamam gerektiğine.
İşte ne kadar aciz bir varlıktı insan. Bir umuda, bir kıpırtıya muhtaç. Hemen yelkenleri indirebilecek kadar aptal. Bende  bir kez daha yelkenleri indirmiştim. Umarım bu sefer iyi şeyler başıma gelir.



GERÇEK KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin